Afet Risklerinin Azaltılması Günü BM tarafından her yıl farklı bir tema ile kutlanmakta olup, 2023 yılı ana teması; “Dayanıklı Bir Gelecek İçin Eşitsizlikle Mücadele” olarak belirlenmiştir. Tema kapsamında, Birleşmiş Milletlere üye ülkelerin afetler ve eşitsizlik arasındaki karşılıklı ilişkiyi irdelemeleri ve araştırmaları istenilmektedir. Eşitsizlik ve afetlere karşı savunmasızlık aynı madalyonun iki yüzü olup, afetlerin etkilerinin eşitsizlikleri daha da arttırdığı ve en fazla risk altında olanları yoksulluğa ittiği de bilinmektedir.
Ana tema ile;
- Yoksulluk, eşitsizlik ve ayrımcılık artan afet riskinin nedenleri ve sonuçları olduğu,
- Eşitsizlik, insanları felaketlere karşı savunmasız ve savunmasız hale getiren koşulları yaratığı, afetlerin aynı zamanda en yoksul ve en fazla risk altındaki insanları orantısız bir şekilde etkileyerek eşitsizliği daha da kötüleştirdiği, bu nedenle afetlere karşı savunmasızlığın azaltılması için konunun tüm boyutları ile ele alınmasını gerektiği,
- Mevcut iklim tahminlerine göre 2030 yılına gelindiğinde dünyada yılda yaklaşık 560 felaket olayı ile karşı karşıya kalınabileceği, bunun sonucu olarak en iyi tahminlere göre 37,6 milyon kişinin, en kötü senaryoya göre ise 100,7 milyon kişinin daha iklim değişikliğinin ve afetlerin etkileri nedeniyle aşırı yoksulluk koşullarında yaşamak zorunda kalabileceği,
- İnsanların afet zararlarına maruz kalma oranını ve zarar görebilirliğini azaltmak için tasarlanmış, dikkatli ve koordineli planlama yoluyla, tehlikelerin yıkıcı gücünün dizginlenebileceği veya başka bir deyişle felakete dönüşmesinin engellenebileceği,
- Hem orantısız afet etkilerini ve riske maruz kalma durumunu daha iyi anlamak hem de dayanıklılık oluşturma planları konusunda toplumu bilgilendirmek için, ayrıştırılmış verilerin toplanması ve kullanılmasına daha fazla yatırım yapılması gerektiği,
Uluslararası Gün, afet risklerini ve kayıplarını önleme ve azaltma konusunda küresel ilerlemenin gözden geçirilmesi için de önemli bir fırsat sunmaktadır. Mayıs 2023’te BM Genel Kurulu’nun afetlere karşı dayanıklılığı güçlendirmeye yönelik eylemleri hızlandırmak için siyasi bir deklarasyon olarak kabul edilen ve 2015 yılında Japonya`nın Sendai kentinde düzenlenen 3. BM Dünya Afet Riskini Azaltma Konferansında kabul edilen “Sendai Afet Riskinin Azaltılması (2015-2030) Çerçeve Protokolü”nün ara dönem incelemesinin ardından kutlanıyor olmasının da ayrı bir önemi olduğu düşünülmektedir.
“Sendai Afet Risk Azaltma Çerçevesi`nin” küresel hedeflerinden birisi olan; “ …afet risklerini anlama, afet risklerini yönetmek için afet risk yönetimi, güçlendirme, afet risklerini azaltmak için yatırım ile afetlere yönelik önlemler kapsamında yeniden yapılanma” öne çıkmaktadır. Afet risklerini azaltma ve afet risklerini yönetme; afetlerin meydana getirdiği kayıp ve zararları azaltma konusundaki politika, mevzuat, kurum ve uygulamalarını bu amaç, hedef ve öncelikler doğrultusunda ülkelerin hazırlık süreçleri de dikkate alınarak değerlendirilmektedir.
Afet riskinin azaltılması; afetlerin nedensel faktörlerinin analiz edilerek sistematik çabalar yoluyla azaltma uygulaması olup, bu kapsamda politika, mevzuat, kurum ve uygulamalarını bu amaç, hedef ve öncelikler doğrultusunda hazırlayan ülkeler, afet riskini yönetme, afet riskini ve afetlerin meydana getirdiği kayıp ve zararları azaltma konusunda daha çok gelişim kaydetmektedirler.
Günümüzde dünya genelinde, afetlerden korunma ve afet risklerinin azaltılması stratejileri, afetler gerçekleşmeden önlemlerin alınmasına olanak sağlayacak risklerin belirlenmesi ve yönetilmesi çalışmalarını kapsamaktadır.
Ülkemiz, bulunduğu coğrafyanın jeolojik yapısı gereği sıklıkla jeolojik/ hidrolojik kökenli doğa kaynaklı afetlerin yanı sıra meteorolojik/klimatolojik afetler ve yangınlarla sıklıkla karşı karşıya kalmaktadır. Ülkemizin farklı bölgelerindeki depremlerin yanı sıra, aşırı yağışların neden olduğu sel, taşkın, heyelan ve kaya düşmeleri, orman yangınları gibi afetler nedeniyle çok sayıda insanımız her yıl yaşamını yitirmekte, yine binlerce konut veya iş yeri yıkılmakta veya ağır hasar görmekte, milyarlarca lirayı bulan ekonomik kayıplar yaşanmaktadır. Bu durum ülkemizin doğa kaynaklı afetlere hazır olmadığını, eşgüdüm içinde uygulanan politika, strateji, kurumsal yapı ve uygulamada birlikteliği sağlanamadığının açık bir göstergesidir. Ülkemizde doğa kaynaklı afetlerle mücadele için milat olduğu düşünülen 1999 depremin üzerinden 24 yıl geçmesine ve birçok ulusal ve uluslararası çerçeve anlaşmalarına imza atılmasına rağmen, doğa kaynaklı afetler karşısındaki toplumsal, sosyal, ekonomik, kurumsal ve teknik altyapımızdaki kırılganlık katlanarak artmış, bunun bir sonucu olarak 6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş merkezli yaşanan depremler sonucunda 50.000’ni aşkın vatandaşımız yaşamını yitirirken, 100.000’ni aşkın vatandaşımız yaralanmış, 310.000 ne yakın bina ile çok sayıda altyapı ve enerji tesisi yıkılmış veya ağır hasar görmüş, yaklaşık 1.5 milyon insanımız “çadır-konteyner” kentlerde yaşamak zorunda kalmış, yüzbinlerce insanımız da başka kentle göç etmek zorunda bırakılmıştır.
Hızlı kentleşme, planlama ve denetim konusundaki eksiklikler, yerel yönetimlerdeki kapasite yetersizliği, kamuda zarar azaltma ve hazırlık faaliyetlerinden ziyade kriz yönetimine odaklanma, kentsel planlama ve yapı üretim ve denetim süreçlerinde jeoloji mühendisliği başta olmak üzere, planlama ve mühendislik hizmetlerinin göz ardı edilmesi, sorunları daha da büyütmektedir.
6 Şubat 2023 Kahramanmaraş Depremleri bizlere afetlerle mücadelede başarılı olmak için TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası olarak;
- Ülkemizin afet zararlarından en az oranda etkilenmesini sağlamak için bu alanda uluslararası gelişmeleri takip edip, politika ve strateji geliştiren, kurumlar arası eşgüdüm ve koordinasyonu sağlayan, afet risklerini azaltma konusundaki politika, strateji ve uygulamaları takip edip, günün gelişmeleri çerçevesinde mevzuat ve uygulama birliğini sağlayan, ulusal bazda, deprem, heyelan, tsunami, çığ, yangın, sel ve taşkın gibi doğa kaynaklı afet risklerinin azaltılması konusunda “erken uyarı sistemlerini” kurup işletecek kurumsal bir altyapıya olan ihtiyacı her geçen gün büyümektedir. Bu amaçla ülkemizin afetlere hazır hale gelmesi için acil bir şekilde “Afet, Acil Durum ve İklim Değişikliği Bakanlığının” kurulması sağlanmalıdır.
- Ülkemiz tüm gelişmiş dünya ülkelerinde olduğu gibi afet sonrası acil durumların yönetimi, müdahale ve iyileştirmeye odaklanan yapıdan bir an önce kurtulmalı, afet öncesi tehlike ve risklerinin azaltılması konusuna daha fazla odaklanmalıdır. Bu amaçla İçişleri Bakanlığı tarafından hazırlıkları yıllardır sürdürülen “Afet Risk Azaltma Kanun Tasarısı” ilgili tüm kişi ve kurumlarında görüşleri alınarak zenginleştirilmeli ve zaman geçirmeksizin TBMM’sine sevk edilerek, yasalaştırılmalıdır.
- 6 Şubat 2023’de meydana gelen Kahramanmaraş depremleri bizlere, en çok can ve ekonomik kaybının düşük gelire sahip yoksul halk kesimleri ile Suriye’de ki iç savaştan kaçıp ülkemizde sığınmacı konumunda bulunan insanları etkilediğini göstermiştir. Depremden sonra, görece ekonomik durumu iyi olan vatandaşlarımız deprem bölgesi dışına taşınarak yeni bir yaşam kurma çabalarını sürürken, yoksul halk kesimlerin ise çadır ve konteyner kentlerde günlük yaşamlarını kamunun dağıttığı yardıma muhtaç ve doğanın zorlu koşulları ile mücadele içinde geçirme gayreti içine düşmüşlerdir. Afetlerin neden olduğu yoksulluk ve eşitsizliğin önlenmesi amacıyla deprem bölgesinde başlatılan yeniden yapılanma ve inşa çalışmalarına hız verilmeli, barınma sorunu acilen çözülmeli, iş ve istihdam olanaklarının geliştirilmesi için özel çaba sarf edilmedir. Ayrıca AFAD Başkanlığı gerek 6 Şubat Kahramanmaraş merkezli depremler, gerekse bundan sonra yaşanacak afetlerin neden olabileceği yoksulluk, eşitsizlik ve ayrımcılığın önlenmesi için özel araştırmalar yaparak stratejiler geliştirmeleridir.
- “Türkiye Afet Risk Azaltma Planı 2022-2030 (TARAP)”, bundan önce hazırlanan strateji ve eylem planları ile raporların akıbetine uğramaması ve yaşama geçirilebilmesi için eylemliliklerden sorumlu kurumlarım bilgilendirilmesi, bu eylemlilikleri yerine getirebilmek için gerekli finansal kaynakların yaratılması, sürekli izleme, kontrol ve denetim mekanizmaları oluşturularak hayata geçirilmesi sağlanmalı, buna ilişkin bilgiler düzenli olarak kamuoyu ile paylaşılmalıdır.
- Günümüzde afet risk analizlerinin yapılması, afet öncesi ve sonrası planlamaların yapılabilmesinde sahip olunan bilgi büyük önem taşımaktadır. Bu kapsamda afet tehlike ve risklerine ilişkin verilerin paylaşılması, toplum yararına kullanılması, toplumun doğru bilgilendirilerek bilincinin arttırılması önem taşımaktadır. Afet risklerinden toplunun korunması için ilgi kurumlar tarafından toplanan afet tehlike verilerin bilgi teknolojileri vasıtasıyla paylaşılması, ilgili kurumların yanı sıra üniversitelerin, ilgili meslek örgütleri, sivil toplum kuruluşları ile bilim insanlarının kullanımına açılarak risk analizlerinin yapılmasına olanak sağlanmalıdır. Bu kapsamda; açık, şeffaf ve hesapverir bir toplum olmanın bir gereği olarak Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Coğrafi Bilgi Sistemleri Genel Müdürlüğü elinde bulundurduğu verilerin afetlerle ilgi bölümlerini ücretsiz olarak üniversiteler, ilgili kurum ve kuruluşlar, bilim insanları ve meslek örgütlerinin erişimine açık hale getirmelidir.
- Erken uyarı sistemleri, afet risklerinin azaltılmasının önemli bir bileşenidir. Doğal tehlikelerin ekonomik etkisini azaltmanın yanı sıra can kayıplarını önlemektedir. Çoklu tehlike erken uyarı sistemlerinin ve afet risk bilgilerinin kullanılabilirliği arttırılmalı, bu kapsamda Afet ve Acil Durum Başkanlığı tarafından deprem, heyelan, tsunami, çığ, yangın, volkanlar, sel ve taşkın, fırtına gibi doğa kaynaklı afetlere ilişkin erken uyarı sistemleri acilen inşa edilerek, ülke insanımızı afet tehlikelerinden korunması sağlamalıdır.
- Deprem, sel, taşkın, heyelan gibi doğa kaynaklı her bir afet tehlikesi için tekil veya çoklu tehlike haritaları üretilerek mekânsal planlama sürecine entegre edilmesi sağlanmalı, fay zonları üzerinde yapılacak paleosismolojik araştırmalar sonucu belirlenen sakınım bantları ile DSİ Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan havza plan ve raporlarında belirtilen “Taşkın Tehlike Haritaları”ndaki riskli alanlar imar planlarına işlenmeli, bu alanlarda bina ve bina türü yapıların yapılmasına sınırlama getirecek düzenlemeler acilen hayata geçirilmelidir.
- Büyükşehir belediyeleri öncelikli olmak üzere ülkemizdeki tüm illerin 1/1000 ölçekli Jeolojik-Jeoteknik ve Mikrobölgeleme Etütleri hızla tamamlanarak, bu etütlerin sonuçlarına göre bütünleşik tehlike ve afet master planları hazırlanmalı; afet güvenliğinin gerektirdiği imar plan revizyonları ve diğer risk azaltma önlemleri ile birlikte uygulanmalıdır.
- Kent yağması ve kentsel rantın dönüştürülmesinin aracı haline getirilen 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun ülke insanımızın afet tehlike ve risklerine karşı korunmasını sağlayacak şekilde yeniden düzenlenmesi sağlanmalıdır.
13 Ekim Uluslararası Afet Risklerinin Azaltılması Günü: Dayanıklı Bir Gelecek İçin Eşitsizlikle Mücadele yazısı ilk önce SafaTV – SRT üzerinde ortaya çıktı.
Son dakika tokat haberlerine göz atabilirsiniz.