13 MAYIS TÜRK DİL BAYRAMI

Arapça isteyen Urban’a gitsin,

Farisi isteyen İran’a gitsin,

Frengiler Frengistan’a gitsin!

Biz ki Türk’üz, Bize Türkî gerekir.  Karamanoğlu Mehmet Bey.

                13 Mayıs Türk Dil Bayramı olarak günümüzde kutlanmaktadır. Önemli bir günde sessiz, sakin akıp gitti. Kimler duydu, gereği gibi önemsendi mi? Günümüzde dile verilen değer sizce yeterli mi?

                Karamanoğlu Mehmet Bey 742 yıl önce Türkçenin resmi dil olarak kabul etmiştir. 13 Mayıs’ı bizler Türk Dil Bayramı olarak kutluyoruz? Türkçenin ilk kez resmi dil kabul edildiği, fermanının yıl dönümüdür. Cumhuriyetin ilk yıllarında 1923’ de ki ilk Türk Dili Kurultayı’nın açılış günü olan 26 Eylül olarak kabul edilir.

                Karaman oğlu Mehmet bey’in 1277 yılında ki;  ‘’ Şimden girü, hiç kimesne kapuda, divanda, mecliste ve seyranda Türk dilinden gayri söz söylemeye…’’ ( Bu günden sonra hiç kimse, dergâhta, divanda, mecliste ve sarayda Türkçeden başka dil konuşulmayacaktır.)

                Konuştuğun dili, Türkçe yazılması ve okunması kadar daha doğal bir olgu olamaz. Türk olacaksın geleneğini, göreneğini Türk gibi yaşayacaksın, her nedense yazı dilin Arapça, Farsça olacak. Sorun Türkçenin değil, Türkçe konuşanlarındır. Dili yaşatan da, zenginleştirip geliştiren de, kısırlaştırıp, yozlaştıran da o dili kullanan insanlardır. Dilin bir takım sorunları olabilir. Teknolojik, kültürel, sosyal, dini baskılar altında kalabilir. Vatan toprağını korur gibi kelimeleri, heceleri koruyan milletler, birliğini beraberliğini korumuş olurlar. Birlik ve beraberliğini bilgi, tecrübesine disiplinli çalışmayı ekleyenler başarıya bir adım daha yaklaşırlar.

                1277 yılında Karamanoğlu Mehmet Bey Türkçe konuşulsun denildikten sonra Türk dili bir çok dillerin etkisi altında kalmıştır. Bu dillerin başında Arapça, Farsça ve Avrupa ülkesinde ki dillerin etkisi altında kalmıştır. 651 yıl sonra 1- Kasım -1928 tarihinde Mustafa Kemal Atatürk harf devrimiyle Türkçeye sahip çıkmıştır.

                Bazı ülkelerde yazılan ve okunan diller sağdan sola doğrun okunur. Arapça, Süryani, Hind, Göktürk, Uygur, Japon, Çin’ dir. Latin alfabesi soldan sağa yazılır, okunur. Türkler 10. Yüz Yıldan itibaren İslam dini ile birlikte Arapça alfabesini de Türkçe ses sistemine uyarlayarak benimsemişlerdir. Türkiye de alfabe reformu önerileri 19. Yüz Yıl ortalarından itibaren duyulmaya başladı. Öneri ikiye ayrılıyordu.

 1-Osmanlı yazısının düzeltilmesini isteyenler,

2- Latin harflerinin kabulünü isteyenler. Harf devrimi Türkiye de 1- Kasım- 1928 tarihinde 1353 sayılı kanunla, 29 harften oluşan yeni Türk abecesini kabul edildi.

                Mustafa Kemal’in yazının değiştirilmesine ilişkin düşünceleri yeni değildi. Bu düşünceyi çevresiyle tartışarak geliştirmiş, o güne kadar yapılan çalışmaları da göz önüne alarak kabul oluşturulmuştur. Bu kurula ‘’ Alfabe komisyonu’’ denmiş. Bu adın yanına bir de ‘’ Dil encümeni ‘’ eklenmiştir. Kurulun dokuz üyesi bulunuyordu. Ragıp Hulusi Özden. İbrahim Grantay, Ahmet Cevat Emre, Emin Erişirgil, İhsan Sungu, Avni Başaran, Fatih Rıfkı Atay, Ruşen Eşref Ünaydın, Yakup Kadri Karaosmanoğlu’ndan oluşuyordu.

                Mustafa Kemal yeni abeceyi dilci İbrahim Necmi Dilmenden teknik ve yöntemlerini almış, 4-5 Ağustos 1928 gecesi Başbakan ismet İnönü’ye yeni harflerle mektup yazmıştır. 9-10 Ağustos akşamı Sarayburnu’nda düzenlenen bir dinletide Fatih Rıfkı Atay Atatürk2ün yeni harflerle yazdığı açıklamayı yüksek sesle okudu. ‘’ –Arkadaşlar güzel dilimizi ifade etmek için yeni Türk harflerini kabul ediyoruz. Bizim güzel, ahenkli, zengin dilimiz yeni Türk harfleriyle kendini gösterecektir.’’ Yüz yıllardan bu yana kafalarımızı demir çerçeve içinde bulundurarak, anlaşılmayan ve anlamadığımız işaretlerden kendimizi kurtarmak, bunu anlamak zorundasınız? Anladığımızın belirtilerine yakın gelecekte bütün dünyaya tanık olacaktır. Buna kesinlikle inanıyorum.”   Atatürk aynı gece Sarayburnu’nda halka şunları söylemişti.

                "Bu gün yapmak zorunda bulunduğumuz çok değerli bir iş daha vardır. Yeni Türk harflerini çabuk öğrenmek… Kadına, erkeğe, hamala, sandalcıya, bütün yurttaşlara öğretiniz. Bunu yurtseverlik, ulusseverlik görevi biliniz. Bu görevi yaparken düşününüz ki bir ulusun, bir sosyal topluluğun yüzde On’u ancak okuma yazma bilir, Yüzde Doksan’ı bilmezse bundan insan olanların utanması gerek.”

                Yazı devrimi Türk diline ayna tutmuştur. Yeni yazı bir gerçeği gözler önüne sermiştir. Osmanlıcayı oluşturan yabancı sözcükleri, tamlamaları yazmak, yazım birliği sağlamak kolay olmuyordu. Yazı devrimiyle Türkçenin üzerinden kalın bir perde kalkmıştı. Türkçe tanınmayacak durumdaydı. Osmanlıca Yüz yıllar süren bir imparatorluğun diliydi. Kendi benliğinden uzaklaşmış bir dille genç cumhuriyetin bilim, sanatsal yaratıcılığının ortaya çıkması, düşünsel üretimin, hızlanması, bütün bilim, sanat, teknik kavramların karşılanması olanaksızdı.

                Türk Dil Bayramı olarak sessiz, sedasız bir şekilde 13 Mayıs’ı bir bahar günü gibi kutladık. Asıl yapmamız Türk topluluğu olarak Türk Dil Bayramını coşku, sevinçle karşılamalı, o günü Türk topluluğu olarak birlikte yaşamalıydık. Dilini başka milletlere kaptıran milletler zaman içinde ekonomisini, sanayisini, toprağını korumakta zorluk çekerler. Dil bir milletin gökte dalgalanan iletişim bayrağıdır.

                Türkçe kelimeleri kullanmak Türk’üm diyen her yurttaşın görevidir. İnsanın ana dili ne olursa olsun ülkenin ortak dilini çok iyi konuşabilmeli, yazabilmelidir. Çok önemli olan dil bayramınızı kutlarım.

                Süleyman ERKAN 15-05-2019 Bedesdenlioğlu- Tokat.

Süleyman Erkan:

This website uses cookies.