SITAJER ÖĞRETMEN KÖYDE
Staj köyümüz güzeldi. Bakışlı köyü. Şehir merkezine ve Öğretmen Okuluna çok yakındı.
Sekiz arkadaş lojmanda kalıyoruz. Okul müdürümüz akşam Tokat’a geliyor, sabah köye dönüp dersine yetişiyordu. Her gün bir kişi nöbetçi kalıyordu. Nöbetçi derse girmiyor, ev işlerini ve temizliği yapıyordu.
Evde temizlik ve yemek yapmak için gerekli malzemeler vardı.
Yemek yapmayı bilmeyenler nöbette çok zorlanıyordu. Çok zaman kafalarınca yemek icat ediyorlardı. Ramazan ayı hepimiz oruç tutuyorduk. Bende yemek icat ettim. Evde bayat ekmekler vardı. Onları değerlendirmek istedim.
Cennet nine, Bir tas üzüm pekmezi getirmişti
Bayat ekmeği ovdum. En büyük parçasını kabuklu fındık büyüklüğüne getirdim.
Ekmeği tavadaki kızgın yağa döktüm. Kızarana kadar karıştırdım. Pekmezi de eritip üstüne döktüm.
İftar yakın sofraya toplandık.
Ezan okunmasını sabırsızlıkla bekliyoruz. Odanın içini güzel bir koku doldurdu. Bu yemeğin adına “ ovmaç “ derdik.
Daha yemeğe başlamadan bana, teşekkürler, methiyeler başladı.
Arkadaşlarım çok sevdiler. İştahla yediler. Oruçlu olduklarından tabaklar hemen bitiyordu. Yemeğin hepsi yendi. Hiç kalmadı.
Doyduktan sonra da yaptığım yemeğin tarifini soruyorlar, bende anlatıp isteyenlere yazdırıyordum. Görev yerlerine yalnız gidecekler, kendi yemeklerini kendileri yapacaklardı. Ovmaç yapmayı öğrendiler.
Yemekten sonra herkeste gariplikler başladı.
Tuvalet kuyruğuna toplandılar. Tek tuvalet, yetersiz kalıyordu. Bekleyemeyenler, okul bahçesinin dışına gidip, ihtiyaçlarını gideriyorlardı. Her taraf karanlık olduğundan sorun yoktu.
Pekmezli ekmek kızartması ( ovmaç) herkesin içini bozmuştu. Buna bende dâhildim.
Okuyanlar belki kınayacak, bazıları kızacak ama bu gün bile ses getiren bir anı olarak kaldı. Elli iki yıl sonra sizlerle paylaştım.