7. Kitaplarla Var olmak -2-
Gençler araştırmayınca, Üniversite okumaya geldikleri illerin dinamik insanları ile tanışınca onları ciddiye almayınca, onları ziyaret ederek dostluklarını pekiştirmeyince ortaya böyle garip durumlar çıkıyordu. Oysa ki biz vakıf olarak senelerden beri gerek Üniversite hocaları, gerekse öğretmenler, gerek imamlar aracılığı ile kendimizi öğrencilere anlatmaya gayret ediyorduk.
Rektör konuşmasını tamamlayınca Üniversite de üç görevli kitapları dağıtmaya başladı. Her öğrenci kitabı alıyor görevliye ve Rektöre teşekkür ediyordu.
Bana konulma hakkı verilince önce vakıf çalışmalarını anlattım kısaca. Vakıf olarak amacımızı, bireysel olarak çalışmalarımı anlattım. Daha sonra Umutcan ve Alihan’ı kürsüye davet ettim. Alihan ve Umutcan da şaşkınlıkla bu davetimi karşılamışlardı ama şaşkınlıkları geçince bu memnuniyete dönüştü.
Umutcan ve Alihan yaptıkları konuşmada gelişim yolculuklarını anlattılar. Kitap okumayı sevmeleri sayesinde sadece birkaç ayda hayatlarında nelerin değiştiğini o kadar güzel anlattılar ki doğrusu ben bile onlardaki bu hızlı gelişime şaştım. Şuna sevinçle ve gururla şahit oldum ki, bilgi ve sevgi dolu insanların yanında onlardan öğrenme amacı ile sık sık bulunanlar ve öğrenenler gerçek manada gelişiyorlar. Sabırla söylenen şeyleri dinleyen ve verilenleri okuyanlar hayatta diğerlerinden daha ileri geçiyorlar. Bunu Umutcan ve Alihan’ın konulması ile anladım.
Kitap dağıtımı bitince bir an oturduğumuz en ön sıradan arkaya doğru baktım ki kitaba sahip olan herkes bir sevgiliye kavuşmuş gibi sevinçli ve huzurluydular. Yüzleri gülüyordu. Okumayı seven bir nesil görünce bu gençlik ile ülkemizin geleceği adına gurur duymaya başladım.
Bu arada kitap dağıtımında memnuniyet ve mutluluktan o kadar dalmıştım ki, bir an salonda Umutcan ve Alihan’ın adının anons edildiğini duydum. Rektör bey mutluluk ve gururla sahneye çıkmış Alihan ve Umutcan’ın da sahneye çıkmasını bekliyordu. Ben ne olduğunu anlamadan görevli iki kocaman poşet çıkardı ortaya. Rektör poşetlerden bir tanesini eline alarak Umutcan’ıun yanına gelerek sarıldı kucakladı:
Sevgili öğrenciler, siz kitap okumayı sevmeniz sayesinde burada 1 tane kitaba sahip olurken Umutcan da ilimizin değerli yazarını keşfederek “Kitap Okumayı Sevdirme Vakfı” nı devamlı ziyaret ederek ve yazarımızın “Okumakla Var oldum” sohbetlerine katılarak bu bir poşet dolusu kitabı hak ettiler. Ben sizlere plaket falan vermiyorum. Plaket sadece süs olarak vitrinde kalır. Ben kitap veriyorum ki, bu kitap önce Umutcan’ı, sonrasında ev arkadaşı Alihan ‘ı daha sonra ailesini, en sonrada evlenince eşini çocuklarını aydınlatsın. İnanın bana lisede okurken kompozisyon, güzel konuşma yarışmalarında hediye edilen kitapları halen saklıyor ve o kitapları bana armağan edenlere her gün dualar ediyorum. Bu yüzden kitap armağan etmeyi ve kitabı seveni de ben kardeş kadar seviyorum” dedi.
Ben geri dönerek salona baktım . Tüm öğrenciler Alihan ve Umutcan’a gururla bakıyorlardı. Ben bile bu güzel diyaloga gıpta ile bakıp da sevinç gözyaşlarımı tutmakta zorlanırken birden benim adım anons edildi ve beni sahneye çağırdılar. Rektör bey aynı zamanda yaptığı konuşmada aynen şunları söyledi ki, küçük dilimi yutacaktım.
“Yazarımızın “Kitap okumayı sevdirtme vakfına da hayli kitap bağışlıyoruz aynı kitaplardan bizim kütüphanemizle il Halk kütüphanesi ile her Fakülte ve Yüksek Okulumuza da veriyoruz. Okuyun öğrenin gelişin. Şeyh Edebali der ki “insanı yaşat ki, devlet yaşasın” ben de diyorum ki “ insana okumayı sevdir ki insanlık daha güzel imkanlarda yaşasın”
Bunu söyler söylemez salonda o kadar büyük alkış koptu ki , ben sevincimden az kalsın bayılacaktım ve gözlerimden akan yaşlara engel olamadım. Bunca yaşımda bunca sene ilk defa kitaba ve okuyana değer veren rektör görüyordum. Bu beni mutlu etmesinde kimi mutlu etsindi.
Kitap benim için aşk demekti. Bilgi ve sevginin yayılması aracı demekti. Allah’ın ilk emri ve şahadetten sonra en önemli emri demekti. Namazda da okumuyor muyduk ezberden kitaptan hayattan .
Tören bitince kitap okumayı sevenler bir daha çok sevenler poşetler ile salondan gururla ayrılıyorlardı. Bir yanıma Umutcan öbür yanıma Alihan girerek bir ellerinde kitap dolu poşetler, öbür yanlarında ise sevdikleri saydıkları kendilerini kitaba alıştıran , kitabı sevdiren yazar ağabeyleri. Onların mutluluklarını da okuyabiliyordum.
Törenden sonra Rektör makam arabası ile bizi çarşıya bırakmak istedi ama biz kabul etmeyerek Umutcan ben ve Alihan Minibüse binerek şehir merkezine geldik. Yorulmuş ve acıkmıştık. Umutcan , Alihan ve ben en yakındaki lokantaya giderek karnımızı doyurduk. Daha sonra Türk Hamamına giderek güzel yorgunluk attık. Akşam eve geldiğimde akşam çok huzurlu olduğumu hissederek Allah’a şükrederek huzur içinde uyudum.