İHTİYACA BİNAEN
Pamukkale Üniversitesi rektörü ihtiyaç hissedip kampusta bir bina yaptırmak istemiş. Vay sen misin iş yapmaya kalkan? Hemen malum zihniyetin elemanları ayağa kalkıp, hatta koskoca kadın profesör bile, iş makinesinin önüne yatmış. Fotoğrafını gördük.
Ne imiş efendim orada yerli ve milli tohum üreteceklermiş. Meslektaşım ve iş arkadaşım Ahmet Demiroğlu, yeri geldikçe anlatırdı:
“Efendim demişler padişaha, Almanlar bazı taşlarımızı götürmek için izin istiyorlar. Ne dersiniz?” “Memalik-i Osmaniye’de taş mı tükendi? Verin gitsin.” Truva harabeleri böyle taşınmıştı, Almanya’ya.
Padişahımızın dediği gibi rektör de “Kampusumuzda arazi mi tükendi? Siz de başka alanda üretin, ne üretecekseniz.” demiş olmalı.
Hem sonra rektör seçilebilmek kolay mı canım? Herkes yarışıyor ama kazanan, ne badirelerden geçiyor ne badirelerden. Bunca engeli aşıp rektör unvanını kazanan muhteremin istediği yere bir bina yaptıracak kadar yetkisi olmasın mı?
Rektör Bey, gerek duymuş ki yaptırıyor. Karar verilmiş bir kere. İsteseniz de yapılacak bu binaaa, istemeseniz de… Bu, böyle biline. O kadar bağırıp çağırdınız da Kanal İstanbul ihalesine engel mi olabildiniz?
Bir bardak suda fırtına koparmanın âlemi yok!
Öyle diyoruz da hısım, tarımın acıklı hali, işsizler ordusunun gittikçe büyümesi, bazı özel yerlerin imara açılması gibi malum zihniyetin yakınmalarına kulak mı versek diyorum.
Düşününce dertler bitmiyor ki koca aşığın dediği gibi “Derdimi dökersem derin dereye / Doldurur dereyi düz olur gider…”
Dertlerin az, DEVA’ların çok olması dileğiyle…