Habu Corona Size Bi Ders Olsun!
Evimize kapanmak zorunda kaldığımız bugünlerde kendimizi sorgulayabileceğimiz bir fırsat verdi bize bu virüs olayı! Birilerinin bize “kral çıplak” demesine gerek kalmadan, aynaya bakarak kendimizi görmek için, gerçek bizi görmek için belki de son şansımızdır bu. Düne kadar hep tükettik. Az ürettik, çok tükettik. Maddi ve manevi her şeyi tükettik. El birliği ile dünyayı talan ettik.
Öyle bir tüketim ki bu, yakında gelecek nesillere miras bırakacak bir şey kalmayacak şekilde doğayı da tükettik onları deist, ateist, egoist, narsist olmalarına neden olacak manevi değerlerimizi tükettik. Aileyi tükettik. Tarım alanlarını betonlaştırdık, kendi beslenme kaynaklarımızın temeli olan toprağı yok ettik. İklimlerin değişmesine neden olduk, eski tarım çeşitliliğini yok ettik. Ormanları yok ettik, bitkiler ve hayvanlar için doğal bir su şebekesini ellerimizle bitirdik… 2019 yılında tarihinin en büyük yangınlarını bön bön seytettik. Başta Amazon ormanları sonra da Avustralya’daki büyük ormanlar yok oldu. Dünyanın geleceği göz göre göre mahvolurken biz birbirimizle savaşmaya, birbirimizi yok etmeye devam ettik. Virüs olayı bizi korkutmaya başlayıncaya kadar kendi ayağımıza kurşun sıkmaya devam ettik. Ama bu coronavirüs; devletlerin, toplumların, şirketlerin ve insanların ne kadar kırılgan olduğunu bize bir kez daha gösterdi. Eskilerden ders almış olsaydık dünyayı bu hale getirir miydik? Bilemiyorum. Çünkü tarihte bunun gibi pek çok musibet yaşandı. Ama ne hikmetse hiçbirinden ders almadığımızdan, tekrar tekrar başımıza benzer musibetler geliyor. Yine bu coronavirüs bir kez daha hatırlatıyor bize, “mülkün sahibinin Allah olduğunu”. Her ülke farklı dünyada yaşamıyor ve her ülkenin yaptıkları başkalarını etkiliyor. O yüzden hiç kimse doğayı kafasına göre kullanamaz, doğaya zarar vermemeliydi. Bunu anlatacak bize bu virüs, biz de anlayacağız. Amerika’nın saldığı karbondioksit kendisini de etkiledi beni de. Bu yüzden yeniden bir Birleşmiş Milletler gerekecek dünyaya! Tabii ki virüsten sonra.
“Kim Allah’tan korkarsa Allah ona çıkış yolu yaratır ve onu ümit etmediği yerden rızıklandırır.” (Talak Sûresi , 3. Ayet). Şu anda herkes korkuyor ama bu korku virüsten sonra geçecek mi? Hayır, geçmemeli. Korku duygusunu insanlık tekrar keşfetmek zorundadır. Biz bir gücün bizim bütün güçlerimizden üstün olduğunu ve o gücün bize şah damarımızdan daha yakın olduğunu bilmek zorundayız. Bunu bilirsek ve ona göre yaşarsak ancak doğru bir insan oluruz, her şeyi de düzgün yaparız. Bunu bilirsek ancak, kuldan korkma zaafına düşmeyiz, tek bir güçten korkarız ve de köleleşmeyiz. Bunu bilirsek ancak bütün yaşantımız, ilişkilerimiz düzelir, davalar ve mahkemelerin yükü azalır, verimlilik artar. Kısaca insan gibi yaşarız.
Bu iki üç haftadır dünyaya korku salanlar dahil hepimiz, korku ve endişe dolu insanlar haline geldik. Bu durum devam edecek gibi gözüküyor. Eskiden ilahi kitaplar hariç bu gibi musibetleri hatırlatıcı bir şey yoktu. Bu çağda unutmak artık kolay değil, çünkü hatırlatıcılar çok fazla. Mecburen kendimize geleceğiz! Bundan sonra maddenin değil, soyut kavramların ön plana çıkacağı veya çıkması gereken yeni bir çağa giriyoruz. İçinde daha çok iyilik, paylaşım, yardımlaşma ve merhamet duygularının olduğu bir toplum bilincine ihtiyacımız olduğu gerçeğinden kaçamayacağız. Türk Milleti olarak bunu başlattık bile. Bunu doğru anlamak zorundayız. İtalya ve İspanyaya yaptığımız yardımlar bunun bir göstergesidir. Tıpkı yüz sene öncesinden bize yapılan yardımları bizim unutmadığımız gibi bizim de yaptığımız yardımları unutmayanlar var. Artık devletler arası savaşlar, şirketler arası entrikalar, uluslar arası şirketlerin dünyayı dizaynı, bireyler arası kavgalar…aç gözlülük, bencillik, kıskançlık… En çok benim olsun, kazandıkça daha çok kazanayım, bu dünyada her şeye sahip olayım, güç bende olsun gibi düşünceler virüsten önceki çağın düşünceleri olacak, olmak zorundadır. İnsanlık buna zorlanacak, buna evrilmek zorunda bırakılacak. Çünkü virüsten önceki yaşam insani ve ahlaki bir yaşam değildi. Virüs bize insan olun dedi! Çünkü dünya insanının gideceği başka bir gezegen yoktur. İstediğin kadar Mars’a gitmeye çalış, yüz tane Mars bir tane dünya etmez. Onun için elbirliğiyle bu dünyayı yaşanır bir dünya haline getirmek zorundayız. Bu görev herkese düşmektedir.
Evet, hazır evimize zorunlu olarak kapanmışken biraz farklı düşünelim. Artık çağın değişmesi gerektiği bilinciyle çok farklı ve derin düşünelim. Bu zamanı ruhumuzu arındırarak fırsata çevirelim. Her şeyi enine boyuna düşünmek ve değişip gelişmek için bunu yapmak zorundayız. Manevi yapımızı güçlendirmek zorundayız artık. Çünkü maddi yapımızın hiçbir işe yaramadığını gördük! Bu dünyamızın köprüden son çıkışıdır. Çünkü hem “dünyamız” hem de “insanlık” da yok olmak üzere idi. Evet, düzelmek zorundayız. Yoksa!..
Bakın ne olur?
Fıkra malum, Temel’i idam sehpasına çıkarmışlar; boynuna ilmiği geçirdikten sonra sormuşlar: “Söyleyecek son bir sözün var mı?” Temel yanıtlamış: “Ha bu bağa bir ders olsun!” Bir başka dersi alacak zamanımız yok!.. Bizimkisi o hesap.
İsmet YALÇINKAYA
07.04.2020