Haşa! O da neki? Sen kendine yardım edemiyorsun, Allah’a nasıl yardım edeceksin? Allah yarattığının yardımına ihtiyaç duyar mı? İlk bakışta böyle bir ifade insanı şirke götürür diye insanın aklına gelir. Bazı hallerde elbette doğrudur. Yardım etme iş bölüşümü olarak düşünülürse evet, Allah’ın işini bölüşmeye kalkmak, onun adına kainattaki bazı işleri yürüttüğünü ifade etmek, insanları bu doğrultuda kandırmak ahmaklıktır, hatta şirktir. Ancak Allah’ın insana yüklediği görevleri yerine getirmek suretiyle O’na yardımcı olmak(!) şeklinde algılandığında doğru bir yaklaşım olur diye düşünüyorum. Nitekim Kur’an’ı kerimde bizzat yüce Allah bu konuda şu ayeti bizlere göndermiştir:
“Ey iman edenler! Eğer siz Allah’a yardım ederseniz (emrini tutar, dinini uygularsanız), O da size yardım eder ve ayaklarınızı sağlam bastırır.”(Muhammed Suresi 7. Ayet)
Elmalılı Hamdi Yazır bu ayet hakkında; “Allahu Teâlâ ihtiyaçtan münezzeh olduğu için burada Allah’a yardım tabiri, ‘emrini tutmak, dînine ve Rasulüne yardım etmek’ manasından mecazdır” der.
Allah için yardımcılar olmak, her alanda güzel ameller işlemektir. Nitekim Allah bizi güzel ameller işlemek için yarattığını Kur’an’ı kerimde belirtmektedir.
“İnsanların hangisinin daha güzel amel yaptığını deneyelim diye şüphesiz biz yeryüzündeki şeyleri ona bir zinet yaptık.”( Kehf Suresi 7. Ayet)
Güzel amel işlemek yapılan işlerde vicdanın sesini dinlemektir. Kur’an’ı Kerimin belirlediği doğrulara ve ilkelere uymaktır güzel ameller. Güzelden, doğrudan, haktan yana olmaktır. Allah dünyadaki bazı işleri kulları eliyle gerçekleştirir. Allah dinini bu sayede de yüceltir. Hatta bir hadisde sevgili Peygamberimiz; “Allah, bu dini facirlerin / fasıkların eliyle güçlendirir” demiştir. Bunları günlük hayatta akledersek görebiliriz.
Allah’a nasıl yardımcı olabilir salih amel sahipleri:
Dini güzel yaşayarak insanları İslam’a ısındırmayla… Masumun yanında, zulmün karşısında yer alarak.
İnsanlığın sorunlarıyla ilgilenerek… Zekâtıyla, fitresiyle, bağışlarıyla fakir ve fukaranyı zor durumdan kurtararak…
Dinde aşırıya gitmeyerek, hurafelerden kaçınarak, dine eklemeler-dinden çıkarımlar yapmayarak Allah’a yardımcı olunur!
“Allah yolunda sevdiğiniz şeylerden harcamadıkça iyiliğe asla eremezsiniz. Ne harcarsanız Allah onu hakkıyla bilir.” (Âl-i İmrân Suresi 92 . Ayet )
De ki: “Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz bir ticaret ve beğendiğiniz meskenler size Allah’tan, peygamberinden ve O’nun yolunda cihattan daha sevgili ise, artık Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyin! Allah, fasık topluluğu doğru yola erdirmez.”( Tevbe Suresi 24. Ayet)
Üreterek, helalinden kazanarak ve kazandıklarının bir kısmını paylaşarak Allah’a yardımcı olunur. Düz-gün yaşayıp başkalarına sorun çıkarmayarak Allah’a yardımcı olunur.
Tabiata karşı günah işlememek, tabiatı yıkmamak, kâinatı onarmak, bozulan düzeni elden geldiğince tamir etmek Allah’a yardımcı olmaktır.
Allah’a yardım etmek ona olan vergi borçlarımızı ödemeyle olur! Evet, Allah’a vergi borcumuz var! Bize verdiği bu bedenin, sağlığın, aklın vergi borcu vardır. Aldığımız havadan, yediğimiz gıdalardan, sudan, güneşten, yağmurdan, hatta artığımızı yok eden cesedimizi kabul eden topraktan dolayı vergi borcumuz var. Bunları ödeyerek Allah’a yardımcı oluyoruz!
Allah’a yardım etmekten maksat, bir nevi Allah’ın dinine yardım etmek demektir. Bu da Allah’ın sözünü yüceltmek için gayret göstermektir. Cihad bu olsa gerek. “Cihad; gayret etmek, bir işi yapabilmek için bütün imkânları kullanmak anlamına gelen ‘cihad’ kavramı Kur’an ve hadislerde; saldırı olduğunda Allah yolunda İslâm düşmanlarıyla savaşmak anlamını ifade ettiği gibi, dini öğrenmeyi, dinin emir ve yasaklarına uymayı, haram ve günahlara karşı nefis ile mücadele etmeyi, İslâm’ın bilinmesi, tanınması, yaşanması ve yücelmesi için çalışmayı da ifade eder. ‘Cihad’ kavramı; Mekke döneminde İslâm’ın bilinmesi, tanınması, yücelmesi ve yaşanması için gösterilen çabayı ifade etmek için kullanılmıştır.” (Diyanet) Hz. Peygamber (sav) ve halifeler dönemi incelendiğinde müminlerin tek gayesi Allah’ın dinini yüceltmek, peygamberimize yardımcı olmaktı. Ashabı Kiram kabuğuna çekilip zamanını ibadetle geçirerek cenneti ummadılar. Onlar Allah’ın dininin tüm insanlığa ulaşması için, insanlığın problemlerinin çözüme kavuşması için uğraştılar, mücadele ettiler. O halde Müslümanın görevi Allah’a yardımcı olmak, onunla cenneti hak etmek olmalı. İslamda bencillik yoktur, karşılıksız hiçbir şey olmaz. “Yaptıklarınızın karşılığı olarak, sıra sıra dizilmiş koltuklara yaslanarak âfiyetle yiyin, için denecek” (Tur suresi 19. ayet) O halde, vermeden almak nasıl ki söz konusu değilse, yardım etmeden bir şeyler ummak da akıl işi olmasa gerek.
İsmet YALÇINKAYA
10.05.2020