AYNI GÜN İSTENMEYEN OLAY
Önceki yazımda mesire yeriyle ilgili bir soru sordum. Burada yüzlerce insan toplanıyor.
Zabıta, polis, jandarma ve sağlıkçı yok. İstenmeyen bir olay da kime, nasıl derdimizi anlatabiliriz?
İstenmeyen olay aynı gün oldu:
Güzel binanın önündeki boş havuzun betonu yanmış, çatlamış. Bir köpek yavrusu zor da olsa o çatlaktan içeri girmiş. Çıkamıyor.
O kadar daracık çatlaktan nasıl girdiğini anlamak imkânsız.
Kurtarılmazsa ölecek. İnsanlar bakıyor. Bir süre seyrediyor. Gidiyor. Kimse çare olmayı düşünmüyor.
Girdiği yerin çevresini kırdım. Genişlettim. İstese çıkabilirdi. Yaptığım gürültüden korkmuş olmalı ki, ilerledi. Geri dönmedi.
Kalabalıktan kimse gelip bir yol göstermiyor, bir öneride bulunmuyordu.
O kocaman mesire yerinde ancak bu kadar yetkiliye ihtiyaç duyulurdu.
Ama yetkili yoktu.
Bu sorunu ben çözmeliydim. O canı kurtarmalıydım.
Jandarmayı aradım. Durumu anlattım. Ekibi gönderiyorum dedi.
Az sonra ekipten telefon geldi: “Biz öyle bir kurtarma yapacak donanıma sahip değiliz.” Dedikten sonra sözünü “geliyoruz” diye tamamladı. Beklediğimi söyledim.
Yarım saat sonra itfaiye ve jandarma birlikte geldiler.
İtfaiyeden eldivenli bir memur, betonu kırdı. Altındaki kafes benzeri demirleri kesti. Yavru köpeği iki eliyle çıkardı. Besili, iri kedi büyüklüğünde güzel bir kangal yavrusu…
Diğer itfaiyeciler, kırılan betonlarla o deliği kapattılar. Başarılı bir şekilde yavruyu çıkaran, oradan uzaklaştı onu araziye bıraktı.
Orada tutsak kaldığı sürece açlık susuzluktan daha çok sıkışmıştı. Hemen çişini yaptı. Sonra uzaklaştı.
Böylece bir can kurtarmanın sevincini yaşadım.