BAKANLIK UYUMA ÖĞRETMENE SAHİP ÇIK
Eğitim-Bir-Sen Tokat Şubesi üyeleri “performans değerlendirme” sistemini protesto etti
ÖĞRETMENE NOT DEĞİL DEĞER VERİLMELİ
Eğitim-Bir-Sen Tokat Şubesi üyeleri, “Öğretmen Performans Değerlendirme” taslağını protesto etti ve öğretmenlere yönelik şiddete tepki gösterdi. Sendika üyeleri “bakanlık uyuma öğretmene sahip çık” “öğretmene not değil değer verilmeli” şeklinde slogan atarak tepkisini dile getirdi.
Tokat Valiliği binasında bulunan İl Milli Eğitim Müdürlüğü önünde toplanan sendika üyeleri, üzerinde, “eğitimciye şiddete dur de”, “performansa hayır”, “öğretmenine değer ver”, “yüz yüze bakanları karşı karşıya getirme” yazılı döviz taşıdı.
Gruptakiler daha sonra “öğretmene not değil değer verilsin”, “bakanlık uyuma öğretmene sahip çık”, “performans getirme, öğretmeni küstürme”, “şiddete karşı öğretmene sahip çık” şeklinde sloganlar atarak, “Eğitimciye şiddete dur de” ve “öğretmen örselenmemeli, önemsenmeli” yazılı pankart açtı.
Grup adına basın açıklamasını okuyan Eğitim-Bir-Sen Tokat 1 No.lu Şube Başkanı Şaban Ceylan, Milli Eğitim Bakanlığınca hayata geçirilmek istenen performans değerlendirme sisteminin eğitimcilerin moral ve motivasyonunu bozacağını, saygınlığını zedeleyeceğini ve yüz yüze bakanları karşı karşıya getireceğini söyledi. Ceylan, taslağın bir bütün olarak incelendiğinde eğitimin niteliğine ve öğretmenlik mesleğine hiçbir katkısı olmayacağını belirterek, “Aksine kurumsal bütünlüğü, mesleki motivasyonu, çalışma barışını ve iş birliğini zedeleyeceği, öğretmeni mesleğine odaklanmak yerine performans puanını yükseltme ve yazılı sınava hazırlanma eksenli bir çalışma hayatına yönlendireceği görülmektedir. Performansı ölçmek iddiasıyla öğretmenleri ayrıştıracak, kurumsal bütünlüğü, mesleki dayanışmayı, iş birliği içinde çalışma güdüsünü zedeleyecek bir uygulamanın eğitimin var olan niteliğine de bir darbe vuracağı hesaba katılmalıdır.
Eğitimde;öğretmen açığı, mülakatla sözleşmeli öğretmenlik, ek ders esaslarındaki eşitsizlik, ders ücretlerindeki adaletsizlik, okulların bütçe sorunu, yabancı dil pilot uygulaması, rehberlik hizmetlerinin hizmetin özüne uygun kurgulanamaması, teftiş sistemindeki dönüşümün tamamlanamaması ve rehberlik ayağının ihmal edilmesi, ortaöğretime geçişte yeni sürecin soru işaretleri içermesi, alan değişikliği taleplerinin karşılanmaması, yer değişikliği sürecinde yaşanan sorunlar, öğretmene karşı giderek artan şiddet gibi, bir an önce yapılması gereken çok iş, çözüme kavuşturulmayı bekleyen onlarca sorun varken, bunlara yenilerini ekleyecek, çalışma barışını bozacak uygulamalarda ısrar etmek,yönetilmesi zor süreçlere yol açacaktır.” diye konuştu.
PERFORMANS DEĞERLENDİRMESİNİN HUKUKİ VE KANUNİ DAYANAĞI YOKTUR
Hayata geçirilmek istenen performans değerlendirme sisteminin hukuki ve kanuni bir dayanağı bulunmadığını ifade eden Ceylan, şunları kaydetti:
“Aday öğretmenlerin asli öğretmenliğe geçiş süreci hariç tutulursa, 657 sayılı Kanun ve 652 sayılı KHK başta olmak üzere, eğitim çalışanlarının statülerini düzenleyen temel düzenlemelerin hiçbiri taslakta yer alan türden bir performans değerlendirmesine imkân tanımamaktadır.
PERFORMANS DEĞERLENDİRMESİNİN, HERHANGİ BİR ANALİZİN SONUCU OLMADIĞI GİBİ, NEYE HİZMET ETTİĞİ DE BELLİ DEĞİLDİR
Öğretmenin performansının ölçülmesine neden gerek duyulduğu, kamuoyuyla ve sosyal taraflarla paylaşılmadığı gibi performans ölçümünün neye hizmet edeceği de ortaya konulmamıştır. Her ne kadar taslak metinde performans değerlendirmesinin amacı, öğretmenin görevindeki gayret, verimlilik ve başarısının tespit edilmesi, bilgi ve beceri düzeyinin ve eğitim ihtiyaçlarının belirlenmesi ve ödüllendirilmesinin sağlanması olarak ifade edilmiş ise de, taslak ekindeki değerlendirme kriter setinin bu amacı sağlamaktan uzak olduğu görülmektedir.
Kamu hizmeti ile kamu görevlileri arasında hizmet süresince bulunması gereken liyakat, güven ve sadakat temelli ilişkiyi ölçtüğü, puanladığı ve bunlara dayalı iş ve işlemler ürettiği iddia edilen Sicil Sistemi, 2011 yılında kaldırılmıştır. Aradan geçen zaman zarfında ise ne genel ne de kurumlar bazlı ‘bunun yerine ne konulabilir, bir sistem ikame edilmeli mi’ şeklinde bir soru ya da ihtiyaç vurgusu ortaya konulmamıştır.
Motive etmek yerine olan motivasyonu bitirmek ve kamu görevlilerini tehdit etmek sonucu üreten bir içerikle performans sistemi kurmak, hem yorucu hem de yıpratıcı süreçlere yol açacaktır.
PERFORMANS DEĞERLENDİRMESİ UYGULANABİLİR BİR POLİTİKA ARACI DEĞİLDİR
Uzun erimli bir süreç olan eğitimin kısa vadeli nicel sonuçlarının yanında uzun vadeli nitel sonuçlarının da olduğu bilinen bir gerçektir. Sonuçları hemen alınamayan bir süreçte, anlık veya kısa vadeli performans ölçümünün mümkün olmadığı görülmektedir. Öğretmenlerin meslekleriyle ilgili konulara ve karar alma süreçlerine dâhil edilmediği, öğretim sürecinde kullanacakları içerik, yöntem ve materyalleri seçme ve okul yönetimiyle ilgili kararlara katılma haklarının olmadığı bir süreçte salt öğretmenlerin performansını ölçmeye kalkmak, performansa olumsuz etki edecek hiçbir haricî faktörün dikkate alınmaması nedeniyle, eğitimin niteliğinin artırılmasını sağlayacak sağlıklı ve işlevsel sonuçlar üretmeyecektir. Elde edilecek tek sonuç, taslakta yer alan amacın aksine, öğretmenlik mesleğini yüksek performans puanı almaya ve yazılı sınavlarda başarılı olmaya indirgemek zorunda bırakılan bir öğretmen kitlesi meydana getirmek olacaktır.
BAKANLIĞIN KURUMSAL PERFORMANSI SORGULANMADAN ÖĞRETMENİN PERFORMANSI DEĞERLENDİRİLEMEZ
Eğitim sisteminin mevcut durumu ve ortaya koyduğu sonuçlar açısından öğretmenin görevini ifasının tek başına belirleyici bir ölçüt olmadığı bir sistemde, politika üreticilerin ve karar alıcıların hatalarının sonuçları nasıl değerlendirilecektir? Performansa etkisi kabul edilecek midir? Bu husus tartışma konusu yapılmaksızın öğretmenlerin performansını ölçmeye kalkmak, müsebbibi olmadıkları sorunlara ilişkin soruların cevabını öğretmenlerde aramak anlamına gelecektir. Öğretmenlere mesleklerini ifada neredeyse hiçbir özerkliğin tanınmadığı, eğitim hizmetinin sunumunda öğretmenin karar alma mekanizmasından dışlandığı, sadece verili görevleri ifasının istenildiği bir ortamda öğretmenlerin oluşturulmasında yer almadıkları kararların öngörülebilir sonuçlarından dahi sorumlu tutularak değerlendirilmeleri kabul edilemez.
EĞİTİMİN ÖZNELERİNE DEĞİNMEYEN PERFORMANS DEĞERLENDİRMESİ PUAN TOPLAMAKTAN BAŞKA BİR AMACA HİZMET ETMEZ
Öğretmenlere özgü bir performans sistemi oluşturma gayreti, eğitimin insan-insan temalı bir ilişki ve iletişim hizmet alanı, insanı inşa etme zemini olduğu gerçeğini ıskalamayı beraberinde getirir. Bu konu, sosyal, siyasal ve ekonomik risklerin yanında eğitimin insan-hikmet temasını sağlama niteliğini göz ardı etmekle sonuçlanacak daha tehlikeli ve daha uzun erimli etkileri de ardıl alan olarak bünyesinde barındırmaktadır.
PERFORMANS DEĞERLENDİRME SİSTEMİ HATALARA VE MAĞDURİYETLERE SEBEP OLACAKTIR
Bakanlığın aceleci ve plansız bir tavırla, hukuki ve kanuni dayanağı olmayan performans değerlendirme sistemini uygulamaya koymaktaki gereksiz ısrarı, hatalara ve mağduriyetlere yol açacaktır. Eşit olmayan şartlarda hizmet veren öğretmenlerin yine eşit olmayan şartlara sahip değerlendiriciler tarafından eşit olmayan bir puanlamaya tabi tutulacağı bir süreç bizi beklemektedir.”
MÜLAKATLA ATAMADAN DA SÖZLEŞMELİ ÖĞRETMENLİKTEN DE VAZGEÇİLMELİDİR
Ceylan, mülakatla sözleşmeli öğretmen alımının iş barışına halel getiren, vicdanları yaralayan, adalet duygusunu örseleyen bir uygulama olduğunu savunarak, “Atamaların mülakatla yapılması, yapılan mülakatlar çerçevesinde adayların kazanma ya da kaybetme nedeninin objektif bir şekilde izah edilmemesi, birçok yazılı sınavdan geçen öğretmen adaylarının farklı komisyonlarca bir kaç dakikalık mülakatla elenmesi adalet duygusunun zedelenmesine neden olmaktadır. Farklı istihdam modellerinden vazgeçilmelidir. Bakanlık, öğretmenler arasında fark oluşturan ve öğretmenlerin özlük haklarında sorunlara neden olan sözleşmeli öğretmenlik uygulaması yerine, dezavantajlı bölgelerde çalışacak öğretmenleri teşvik edecek bir mekanizma geliştirmelidir.” diye konuştu.
ŞİDDETİN ÖNLENMESİ İÇİN İVEDİLİKLE TEDBİR ALINMALIDIR
Açıklamasında eğitimcilere yönelik şiddet olaylarını da eleştiren ve şiddet olaylarına önlem alınması gerektiğini belirten Ceylan, şunları söyledi:
“Eğitimcilerin terörün, hain darbe girişiminin ve şiddetin hedefi olması eğitim camiasını umutsuzluğa düşürmeye başlamıştır. Öğretmenlerin emeğini yok sayan, itibarını örseleyen, eğitimdeki etki alanını daraltan, eğitimin aktörünü neredeyse bir figürana dönüştüren, bu mesleği her türlü haksızlığa ve saldırıya açık hâle getiren yaklaşımlar, politikalar bugün geldiğimiz noktanın sebebidir. Yaşanan mesleki erozyon öğretmeni savunmasız bırakmış, saldırılara açık hâle getirmiştir. Topluma verdiklerine ters orantılı olarak yeteri kadar mağdur edilen öğretmenlerimiz ilgisiz, desteksiz, çaresiz bırakılmamalıdır. Öncelikle MEB, misyonuyla yakıştıramadığımız ve anlaşılmaz bir şekilde her defasında öğretmeni zora sokan, mağdur eden uygulamalardan bir an önce vazgeçmeli, onları en etkili ve güven verici tarzda korumalıdır.
Öğretmen yetiştirmedeki yanlış politikalar, istihdam sürecindeki zorluklar ve haksızlıklar, öğretmen açığı, sözleşmeli öğretmenlik sorunu, Alo 147 garabeti, istihdamda güçlük çekilen bölgelerdeki mahrumiyetler, iş güvencesi açısından yaşanan kaygılar, eğitimin öznesi öğretmenlerimizin şiddetin nesnesi hâline getirilmesi gibi olumsuzluklar ve devam eden sorunlar, eğitimin niteliğinin artırılmasına engel teşkil etmekte, öğretmenlik mesleğinin saygınlığına gölge düşürmektedir.
Eğitim-Bir-Sen olarak, performans değerlendirmesi başta olmak üzere, öğretmenlik mesleğini değersizleştiren ve eğitimin sorunlarını derinleştiren uygulamalara karşı sonuna kadar mücadele edeceğiz.”