BAŞKAN EŞ’TEN YILSONU DEĞERLENDİRMESİ
Eğitim İş Sendikası Tokat Şube Başkanı Mithat Eş, 2019 yılını değerlendirdi.
Eğitim İş Sendikası Yönetim Kurulu adına açıklama yapan Başkan Eş, sendika olarak 2020 yılını ülkenin aydınlık insanlarına umut olma arzusuyla karşıladıklarını söyledi.
2019 yılının dünya ve bölge açısından iyi anılacak bir yıl olmadığını kaydeden Başkan Eş, “Ortadoğu ülkeleri savaş yerine dönmüş, kapitalizm yoksul ile zengin arasındaki uçurumu giderek açmış, emperyalistler ülkelerin bütünlükleriyle yap-boz gibi oynama konusunda daha da pervasızlaşmıştır. Türkiye için ise maalesef dünya geneline hakim olan bu kara tablonun daha ağır bir hali söz konusudur.” Dedi.
2019 yılında; ifade özgürlüğü, adalet ve demokraside yaşanan sorunlara değinen Eş, “Ülkemizde ifade özgürlüğü kırpılmış, adalete olan inanç yerle bir edilmiş, demokrasilerde görünmeyecek tablolar sıradan hale gelmiş. Toplum bizzat iktidar politikaları ve söylemleriyle kutuplaştırılmış, gericilik iktidar eliyle yükseltilmiş, kadın cinayetleri cezasızlığın verdiği pervasızlıkla artmış, doğa talanı ve rant, hat safhaya çıkmış, yani ülkemiz kasıtlı bir yönetimin hırsıyla muasır medeniyetler seviyesine ulaşma rotasından epey saptırılmıştır. Ülkemizde en çok tahrip edilen alanlardan birisi de ne yazık ki eğitim olmuştur.” İfadelerini kullandı.
EĞİTİMDE 2019
2019 eğitim yılını değerlendiren Eş, “Okullarda şiddet arttı, can alır hale geldi. Okullarda inatla çözülmeyen güvenlik problemi, şiddeti meşrulaştıran politikalar ve ticarileştirilen eğitim sistemi ağır sonuçlara yol açtı. Okul ve üniversitelerde şiddet olayları arttı. Akademisyen Ceren Damar’ın bir öğrencisi tarafından katledilmesi, gelinen noktayı gözler önüne serdi. Ataması yapılmayan öğretmen ordusu büyüdü. Mesleğine kavuşturulmayan öğretmen sayısı, yarım milyona dayandı. MEB, kendi verilerindeki öğretmen ihtiyacına rağmen komik oranlarda atamalar yaparak tepki çekti. MEB’in bu vurdumduymazlığı can alır hale geldi. 2019’da ataması yapılmayan 9 öğretmen intihar etti. Söylemler liyakattı, gerçekler ise yine mülakat oldu. MEB’in komik atama oranlarında bile adalet sağlanamadı. Bakan Ziya Selçuk’un liyakat getirecekleri söylemine rağmen, yandaş olmayanı ayıklama sistemi olarak yine sözlü mülakat yöntemi kullanıldı. KPSS’den çok yüksek puan alan öğretmen adayları dahi açıkta kaldı.” Dedi.
“GERİCİLİK YÜKSELDİ, TARİKATLAR EĞİTİMDE CİRİT ATAR OLDU”
Eğitim İş Sendikası Tokat Şube Başkanı Mithat Eş açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Diyanet, 4-6 yaş çocuklarına yönelik Kuran kurslarıyla yetinmeyerek gözünü MEB’e bağlı anaokullarına dikti. Protokollerle “Kuran Kursları Öğretim Programının anaokullarında uygulanmasının önü açıldı. Tarikatların yasal maskesi olan dernek ve vakıflarla imzalanan protokoller, eğitimi yobazların arka bahçesi yapmaya yaklaştırdı. Sendikamızın neredeyse tümünü yargıya taşıdığı ve kamuoyunun sert tepkiler gösterdiği bu protokoller, inatla kapsamları genişletilerek tekrarlatıldı. Öyle ki; cinsel istismar skandallarıyla toplum vicdanında yara açan Ensar Vakfı, okullarda “ahlak” dersi verebilir hale geldi.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın tarikatları bir kamu hizmeti olan eğitime dahil etmesinin, yurt ve okul açmama suretiyle yoksul çocukları tarikat kurumlarına mecbur bırakmasının bir acı sonucu da yıl sonunda Denizli’de yaşandı. Toplum vicdanı, hala Aladağ faciasıyla sızlarken, Denizli’de Süleymancılar tarikatına ait bir yurtta, belletmeni tarafından defalarca cinsel istismara uğrayan 12 yaşındaki bir erkek çocuğu intihar etmeye çalıştı.”
“AKADEMİ PARTİZANLAŞTIRILDI”
“FETÖ ile mücadele kisvesi altında, tarikatlarla ilgisi olmayan birçok muhalif bilim insanının görevden uzaklaştırıldığı akademi, daha da geri bir noktaya geldi. Tepeden inme getirilen rektör ve dekanlar, çağdaşlığa ve laikliğe aykırı söylemleriyle sık sık gündeme oturdu. Norm kadro yönetmeliğinde yapılan değişiklik çerçevesinde YÖK’ten üniversite yönetimlerine devredilen kadro tahsis yetkisinin ardından ilk kadro ilanı yayımlandı. Kadroların verildiği bölüm ya da fakülte belirtilmezken kadro detaylarının üniversitenin internet sitesinden de duyurulmaması dikkati çekti. Tepeden inme getirilen üniversite yönetimlerinin akademik durumunu ise Üniversite Araştırma Laboratuvarının çalışması sobeledi. Çalışmaya göre 68 rektörün hiç makalesi yayımlanmazken 71 rektör bugüne kadar hiç atıf almadı.
“ÜNİVERSİTELERİN BAŞARI ORANLARI YERLERE DÜŞTÜ”
“Herhangi bir bilimsel başarısı, kütüphanesi, kampüsü olmayan apartman üniversiteleri bir hastalık gibi türemeye devam etti. Kamu eğitimine bütçe ayırmayan iktidar, özel üniversitelere ise teşvikleri artırdı. Uluslararası derecelendirme kuruluşu Quancquarelli Symonds’ın(QS) verileri, Türkiye’deki üniversitelerin eğitim kalitesindeki düşüşü gözler önüne serdi. Londra merkezli kuruluşun raporuna göre, Türkiye’den hiçbir devlet üniversitesi başarı sıralamasında ilk 500’e giremedi. İktidar, bu tabloyu daha da geriye götürecek adımlar atmayı sürdürdü:
Yükseköğretim Kurulu’nca (YÖK) yapılan yeni düzenleme ile “araştırma görevlisi kadrosuna başvurabilmek için ilana ilk başvuru tarihi itibarıyla 35 yaşını doldurmamış olma” şartı kaldırıldı. Ayrıca tezsiz yüksek lisans mezunlarına araştırma görevlisi olma hakkı tanındı.
YÖK tarafından özel üniversitelere ilişkin hazırlanan rapor da itiraf niteliğindeydi. Rapora göre 30 özel üniversite, öz kaynaklı araştırma projesine bütçe ayırmadı. Araştırma projeleri için hiçbir harcama yapmayan bazı üniversitelerin reklam tanıtımları için ise yüz binlerce lira ayırdığı görüldü.
“İMAM HATİP İNADI, ACI SONUÇLARINI GÖSTERMEYE BAŞLADI”
“Ak Parti’nin yoksul öğrencilere dayattığı imam hatiplerin başarı oranı daha da düştü. MEB’in yayımladığı faaliyet raporuna göre, imam hatipler devamsızlık ve yılsonu başarısızlığında diğer okul türlerini geride bırakarak ilk sıraya yerleşti. Bakanlık raporuna göre imam hatipler devamsızlık, sosyal etkinliklere katılma ve kitap okuma hedeflerini de tutturamadı. Birçok ilde gösterişli törenlerle açılışı yapılan çok sayıda imam hatip lisesi, öğrencilerimizin yeterince tercih etmemesine rağmen, atıl bir şekilde tutulmaya devam edildi. İnatla ihtiyaç olan başka lise türlerine dönüştürülmedi.
Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinin büyük bölümünün aktarıldığı Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’ne bağlı imam hatip liselerinin lisans bölümlerine yerleşme oranı ise yüzde 15’te kaldı. İktidarın “ekonomi dörtnala koşuyor” dediği, Diyanet’in bütçesinin NASA’nın derin uzay araştırmaları için ayırdığı bütçeden dahi fazla olduğu 2019’da, Milli Eğitim Bakanlığı(MEB) bütçesinden tasarruf tedbirleri kapsamında 2 milyar TL kesinti yapıldı. Bununla birlikte derslik ihtiyaçlarına yönelik adım atılamaz hale geldi. Birçok ilde okul inşaları durdu. Sadece Şırnak’ın köylerinde bile 13 okulun inşası “bütçe yetersizliği” gerekçesiyle askıya alındı. Bu bütçesizlik, trajikomik durumlara da sebep oldu: Bakanlık, okullara gönderdiği resmi yazıda 2023 Vizyon Belgesi’nde yer alan “Eğitimin finansman çeşitliliğinin artırılması” maddesine ilişkin hatırlatma yaptı. Yazıda okulların isimlerinin satılabileceğini duyurdu.
OECD’nin “Bir Bakışta Eğitim” raporuna göre Türkiye, öğrenci başına en az harcama yapan üçüncü ülke oldu. Türkiye, geleneği bozmayarak birçok konuda yine OECD ortalamasının altında kaldı.
PISA sonuçları da eğitimdeki başarısızlığı gözler önüne serdi. Türkiye’nin, okuma becerileri, matematik ve fen alanlarındaki başarı sırasını 2016 yılına göre artırmış olmasının sebebinin örneklem grubunun bir önceki PISA’da başarı göstermiş okullardan seçilmesi olduğu ortaya çıktı. Buna rağmen Türkiye, hemen her alanda OECD ortalamasının çok altında kaldı. Türkiye’nin, 37 OECD ülkesinin okuma becerilerine göre sıralandığı listedeki yeri 31 oldu.”
“OKULA BAŞLAMA YAŞI, YAP-BOZ EDİLDİ”
Başkan Eş, “İlkokula başlama yaşını 69 aya çıkaran kanun yürürlüğe girdi. Resmi Gazete’de yayımlanan kanunla 66 ay olan ilkokula başlama yaşı 69 ay olarak değiştirildi. Daha önce çocuklarını 66 aylıkken okula göndermek istemeyen ailelere hakaret eden iktidar, neden okula başlama yaşını tekrar değiştirdiğini ise izah edemedi.
– Bilim dersleri seçmeli, din dersleri zorunlu
Kamuoyu hala gerici müfredatın olası etkilerini tartışırken, bilimsel eğitime bir darbe daha vuruldu. Liselere getirilen yeni sistemde, zorunlu derslerin sayısı azaltılarak seçmeli derslerin sayısı artırıldı. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi zorunlu olurken, Felsefe alanı dersleri seçmeli oldu. Yeni sistemin açıklanmasının ardından YÖK’ün söz konusu değişiklikle ilgili bilgisinin olmadığı ortaya çıktı” ifadelerini kullandı.