BAYRAKTAR
İlin kenar Mahallelerinden birinde bulunan Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okulunun 5/A sınıfının dersinin en heyecanlı yerinde kapı vuruldu. Öğretmenin:
-Girebilirsiniz !
Sözü üzerine sınıfa okul müdürü girdi.Bir süre sınıf öğretmeninin kulağına bir şeyler söyledikten sonra , sınıfa dönerek :
-Çocuklar biliyorsunuz , birkaç gün sonra 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutlayacağız. Bu törende bir gösteri yapacağız ve sizler omuz omuza bir halka olacaksınız.Bu halkanın üstüne bir halka daha çıkacak.Onun üstüne bir kişi çıkacak ve koynunda saklayacağı bayrağı çıkararak halkı selamlayacak. Bu bayrağı çıkaracak olan kim olmak ister.?
Sınıf hep bir ağızdan:
-Ben… ben…
Diyor ve parmağını daha daha yukarılara çıkararak , bu şerefe kendisinin ulaşmak istediğini belirten tavrını ortaya koymaktaydı. Müdür baktı herkes bu göreve talip.Sınıfın bu milliyetçi duygularına sevindi.Gülmeye başladı.Sonra eli ile oturun işareti yaptıktan sonra tekrar konuştu:
-Çocuklar , biliyorum hepiniz bayrağınızı , Atatürk’ü ve vatanınızı canınızdan daha çok sevmektesiniz ve bayrak taşıma görevine talipsiniz . Ama bu görevi sadece bir kişi yapabileceğine göre burada çözüm kur’a çekmektir.
Bunu söyledikten sonra tahtanın önünde küçük tebeşirlerden birisini aldı Müdür bey.Herkes ne olacağını merakla beklemekteydi. Heyecanla ve sessizce Müdür beyi izlemekteydiler. Müdür tebeşiri eline aldı. Sonra öğretmen kürsüsüne geçti.Sınıf defterini açtı . Sınıf listesinin olduğu sayfaya geldi.Herkes pür dikkat kur’ anın nasıl olacağına bakmaktaydılar. Müdür tebeşiri sınıf listesinin üzerinde elini kaldırabildiği kadar kaldırdıktan sonra tebeşiri aniden bıraktı. Herkes heyecanla kime isabet ettiğini görmek için gözlerini dört açmış beklerken Müdür sınıf öğretmenine “ Hadi çıkan ismi sen söyle “ der gibi baktı. Öğretmen gözlerini defterden kaldırarak , Murat’a baktı.O zaman herkes bu şerefli görevin Murat’ta kaldığını anladılar.
Müdür heyecanla:
-Halkanın altında olacakları da sizin Öğretmeniniz tespit edecek ve sizi hazırlayacak. Bana müsaade diyerek çıktı.
Müdür çıktıktan sonra sınıfta heyecan doruk noktasına çıkmıştı. Öğretmen hemen öğrencilerden bir ekip kurarak çalışmalara başlamalarını söyledi.Zira bayrama 10 gün kadar az zaman kalmıştı.
Teneffüste okulun koridorlarında tüm sınıf kur’ anın Murat’a çıkmasından dolayı onu tebrik ettiler. Murat’ta heyecan ve mutlulukla hepsine teşekkürlerini sunmaktan geri kalmadı.
Bayram yaklaşırken Murat’ta heyecan daha da artmaktaydı.Kolay değil ki , binlerce insanın önünde bayrağı dalgalandıracak, insanları heyecanlandıracak, insanlarda onu alkışlayacaklardı. İlköğretim 5. sınıf öğrencisi için bu büyük onurdu.Burada yaşayacağı heyecan, ilerde büyüdüğü ve başarılı bir insan olduğu zaman topluluklar önünde yapacağı konuşmalar için onu motive edecekti.Bu yüzden Murat bu törenin provalarına büyük önem vermekte ve provalarda tüm dikkatini öğretmeninin taktiklerine vermekteydi.
Günler böylece çabucak geçti .23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının kutlama törenlerinin son provası yapılmış ve herkes evlerine dönmüştü.Çocuklara bayramlık kıyafetleri dağıtılmış,okullarda sınıflar süslenmiş, herkes okuyacağı bayrak ve kahramanlık şiirlerini iyice ezberlemiş , Ulusal Egemenlik bayramının çocuklara armağan edildiği tek ülkenin Türkiye olduğunu öğrenerek bu yurdu kurtaran Atatürk ‘e olan hayranlıkları daha da artmıştı çocukların.
Bu umutlar ve sevgilerle dolu olarak bayrama hazırlanan çocuklar, akşam evlerinde bayramlık kıyafetlerini giyerek anne ve babalarına göstermekte ve haklı bir gurur ve sevinci onlarla paylaşarak mutluluklarını davranışları ile göstermenin haklı kıvancını yaşamaktaydılar.
Murat, bu sevinçle yerinde duramamış ve o heyecan ile uykusu gelince hemen yatmıştı.
23 Nisan sabahı Murat erkenden uyandı.Güzel bir duş aldı. Evde annesinden başka kimse uyanmamıştı.Lisede okuyan ablası ve İlköğretim 8. sınıfta okuyan ağabeyi halen uyumaktaydı. Bir bankada Müdür olan babası ise törenlerde bulunacağı için erkenden kalkarak traş olmuş ve gazetesini okumaya başlamıştı.
Murat heyecanla annesinin hazırladığı kahvaltıya otururken , başının döndüğünü fark etti.Evet hastaydı ama anne ve babasına hissettirmeliydi. Eğer anne ve babası bunu hissederse onu törenlere göndermeyeceklerini adı gibi bilmekteydi.Bu yüzden belli etmedi.Ama kafası çatlayacak kadar ağrıyor ve başı dönüyordu.Heyecanlı olduğunu söyleyerek hemen evden çıktı.Bayramlık elbisesi ile prenslere benzemekteydi.Okula giderken yolda bakışların kendi üzerinde olduğunu hissederek heyecanlanıyordu.İlgi odağı olmak güzel şeydi.Keşke her gün bayram olsaydı.Bu bayramı kendilerine armağan eden Atatürk’e bir kere daha hayran oldu. Bir yandan da baş ağrısı ve baş dönmesi ile nasıl baş edeceğini , halkanın en üst basamağına nasıl çıkacağını merak etmekteydi.
Bu heyecanla okul bahçesine geldi.Tüm arkadaşları da en güzel kıyafetlerini giymişlerdi. Murat bunların içerisinde mavi gözleri, sarı saçları ile adeta Atatürk’ün çocukluğunu andırmaktaydı. Bu benzerlik gözlerden kaçmıyordu.Arkadaşları Murat’ın neşeli olmadığını, durgun olduğunu görünce hasta olup olmadığını sordular ama bir şeyi olmadığını söyledi. Ama ateşi de yükselmeye başlamıştı.
Sonra öğretmenleri gelince sıra olarak bayram töreninin yapılacağı ilin stadyumuna doğru yürümeye başladılar. Murat’ın ekibi en önde gitmekte idi. Bando takımının hemen arkasında yer alan takım , yavaş yavaş stadyuma doğru ilerlerken , bandonun sesi ile Murat’ın başı bando takımının davulunun tokmağının her vuruşunda çatlayacak gibi oluyordu.Ateşi de yavaş yavaş yükselmekteydi.
Stadyuma vardıklarında herkes tören yerini aldı.10 dakika sonra tören başladı. Murat ve arkadaşlarını gösterisine daha yarım saat vardı.Herkes neşe ile şakalaşırken , simit yerken o durgu durgun bir kenara oturmuş, sıranın kendilerine gelmesini beklemekteydi.Bir ara onun dalgın dalgın oturduğunu gören arkadaşı Umutcan yanına gelerek neyi olduğunu sordu.Murat hiçbir şeyi olmadığını ve heyecanlı olduğunu söyleyince Umutcan bırakıp gitti.
Yarım saat çabucak geçti.Murat heyecandan ve baş dönmesi ve baş ağrısından bayılacak hale gelmesine rağmen sabredecekti.O kutsal görevi mutlaka yapmak istemekteydi. Arkadaşlarının ilerde onunla alay etmesini ve bu milli görevden hastayım bahanesi ile kaçtığını söylemesinden korkuyordu. Bu yüzden sesini çıkarmadan arkadaşları ile tören alanına doğru ilerlerken hafifçe sendeledi.Çevresine baktı.Kimse fark etmemişti.
Sonra arkadaşları müzik eşliğinde yavaş yavaş halka olmaya başladılar .İlk halka oldu.Sonra onun üstüne bir halka daha oldu.Sıra Murat’ın halkanın en üstüne çıkmasına gelmişti. Murat tüm gücünü toparlayarak halkanın üstüne çıktı.O çıkınca tüm halka müzik ritmi ile yavaş yavaş havalanmaya, yükselmeye başladı. Tam halka yükselmiş ve Murat’ın ayağa kalkarak bayrağı açmaya sırası geldiği zaman Murat heyecandan bir anda aşağı doğru bakma hatasını gösterdi. Durmadan zonklayan ve ağrıyan , dönen başı daha fazla dayanamayarak yüksekten aşağı doğru düştü.Murat gerisini hatırlamıyordu.
Gözünü açtığı zaman kendisini bir hastane odasında buldu. Gözlerini açar açmaz şaşkınlığı daha da artmaya başladı.Tüm ailesi , tüm halka olduğu arkadaşları toplanmış ve ona bakmaktaydılar.Sevgiyle, hayranlıkla. Murat şaşkınlığı geçtikten sonra başının ağrıdığını fark etti.Zorlukla :
-Ama bayrak, bayrağım nerede ?
Dediği zaman arkadaşları ve ailesi şaşkınlıkla serumun takılı olduğu direği gösterdiler.Bayrak orada asılı durmaktaydı.Biraz sonra kapı açıldı.İlin valisi ve Belediye Başkanı ellerinde bayraklarla , çiçeklerle ona doğru geldiler.Murat’ı öptüler, birer birer.Bu mutlu anı da yerel basının kameraları ve fotoğrafçıları tespit ettiler.
Aradan yıllar geçmiş, Murat büyümüş orduya katılmıştı.Her 23 Nisan’da o yaşadığı olayı yazan gazetelerin küpürlerini çıkarıyor , çocuklarına ve evine gelen misafirlerine gösteriyordu.Bu bayrak ve vatan sevgisi karşısında çocukları da asker olacaklarını ve vatanı koruyacakları konusunda babalarına söz veriyorlardı.