“BİR LİSAN İKİ İNSAN” DİYEN OĞLUM
“BİR LİSAN İKİ İNSAN” DİYEN OĞLUM
Merhaba Canım oğlum,
Artık çağ değişti. Dünya zannettiğimiz kadar geniş değil. Artık dünyamız nerede ise köy kadar küçük hale geldi. Teknoloji ile bir günde dünyanın bir ucundan öbür ucuna gitmek mümkün oldu nerede ise.
Canım oğlum,
Sen de bunun bilincinde olarak sana okulda ilk defa gösterildiği zamandan bu yana dil öğrenmenin önemini anlayarak dil öğrenimini sevdin ve hem okulda hem de deneme sınavlarında hem liselere giriş sınavlarında dil sınavlarından çok iyi puanlar aldın. Bunun anlamı da senin “Bir lisan iki inan” anlayışını benimseyerek, daha çocuk yaşta önemseyerek dil öğrenme becerini geliştirmenin hem sana, hem de ilerde çocuklarına maddi ve manevi anlamda faydalı olacağına inanarak bu uğurda çalışmaya baktın. Dil öğrenmeyi sevdikçe de başarılı oldun.
Canım oğlum,
Bizler bir kasabada büyüdüğümüzden, kasabamıza da dil konusunda bizleri yeterince aydınlatacak öğretmenler gelmediğinden mi, anne ve babamızın bile kendi dillerini tam olarak konuşamamalarından dolayı mı nedir bilmem ama bizler lise bitene kadar dilin önemini anlamadık. Sonrasında güzel Üniversite kazandığımız ve ülkemizin en büyük illerine gittiğimiz zaman da lisede öğrendiklerimizin yeterli olmadığını görerek belki de psikoloji ile dil eğitimini önemsemedik. Halbuki önemseyen arkadaşlarımız her zaman bizden önde olarak iş yaşamında da bizlerden farklı olarak önde oldular.
Canım oğlum,
Artık günümüzde de “bir lisan iki insan” deyimi demode oldu. Artık Üniversitelerin ilanlarına baktığımız zaman ikinci hatta üçüncü dilden, yan ana bilim dallarından çifte diplomalardan bahsetmekteler. Yani artılar ile insanların gelişimini amaçlamakta özel Üniversiteler.
Canım oğlum,
Dil öğrenelim derken, gençlerin yaptığı hatalar da var. Mesela dil öğrenelim derken ana dillerini en iyi şekilde öğrenememek, yabancı dil öğrenirken kendi toplum değerlerine yabancılaşarak, iletişimi arka plana atarak, “ben lisan bilmekteyim, ben Üniversite tamamladım” diyerek çevrelerinde bilgi ve tecrübe ile kendilerinden ilerde olan insanlardan faydalanamadıkları gibi onları küçümseme, o olmasa da önemsememe hatasına düşmekteler. Ama ilerleyen zamanlarda hatalarını anladıkları zaman da “keşkelerle” başlayan cümleler ne yazık ki onlara fayda sağlamamakta.
Canım oğlum,
“Ölen babamdan ileri, doğacak olan çocuğumdan geriyim” düsturu ile hareket edersek, babam ilkokul mezunu insandı ama kardeşleri arasında en eğitimlisi idi. Kendi dilini bile tam kullanamayan babamızı geçerek ailemizde tek hatta sülalemizde tek Üniversite tamamlayan insan olmanın mutluluğunu da ben yaşadım. Umarım sen de bir adım daha ileri giderek bizlerden sonra hem okuyan hem de bir iki dili en iyi bilen insan olursun soyadımızı taşıyan insanlar arasında. Zaten dil öğrenmedeki gayretin, azmin ve sevgin bunu başaracağını da göstermekte.
Sevgili oğlum,
Dil eğitimi güzeldir ama bu eğitimi insanlara hava olsun diye değil, başka ülkelere gittiğin zaman senin oradaki insanlarla rahat anlaşman için veya başka ülkelerden yabancı insanlar geldiği zaman onlarla rahat iletişim kurman için kullan ki hayat sana istediğin kadar güzellikleri sunsun. Yani her şeyi olduğu gibi yabancı dil bilgimizi de insanlara hava olsun diye değil de, yabancı insanlarla rahat anlaşalım diye öğrenir, uygularsak hem eleştirilerden hem nazardan uzak kalmış oluruz.
Sevgili oğlum,
Öğrenmek güzel şeydir. İnsanların çoğu ne yazık ki öğrenme deyince sadece meslek sahibi olmayı anlamakta. Yani önce kendi hayatlarını kolaylaştırarak, sonrasında başka insanlara da faydalı olma, yol gösterme onların da hayatını kolaylaştırma yollarına kimse gitmemekte. Kısacası insanlar sadece kendilerini düşünmekte, sonrasında da sıkışınca iş yerlerinde ve evlerinde bile ziyaret etmedikleri yakınlarını “seviyoruz onları” diyerek yüzsüzce konuşmaktalar. Kendilerini kandırdıklarının farkında bile değiller. Seven insan sevdiğini ziyaret eder, onların hayatını da kolaylaştırmak için yol gösterir, gücü oranında onlara yardımcı olur. Dil öğrenmek de aynen böyle. Dil öğrenen bir insan bunu kendi öğrendikten sonra da yakınlarına da öğretmek için çaba harcamalıdır.
Sevgili oğlum,
Günümüzde dil öğreniminin önemi artmasına rağmen devlet Üniversitelerinde dil eğitimi nerede ise kuşa dönmüş. Bizim zamanımızda 4 yıl dil eğitimi sonrasında 2 yıla sonrasında da 1 yıla düşürülmüş. Yani 4 yıllık Türkçe eğitimi verilen bir Üniversitede bir genç sadece ilk yıl yabancı dil öğreniyor, sonra yok. İş sınavlarında dil şartı gördüğü zaman da şaşırmakta. Bunun için insan sadece okul bilgilerine bakmamalı, hayatta ne gerekiyorsa öğrenmeli.
Canım oğlum,
Hayatta öyle insanlara rastlamaktayız ki, mesela “Kişisel gelişim” kavramını anlamamakta, küçümsemekteler. Bundan bahseden insanlardan kaçmaktalar. Halbuki, Kişisel Gelişim insanın başkaları ile iletişimlerini güçlendirmesi, insanlar ile ilişkilerini düzeltmesi ve daha çok insanı anlama ve hayatlarını kolaylaştırmak demek. Ne yazık ki gençler insanlarla tanışmak yerine onlardan kaçarak hem kendi hayatlarını zorlaştırmakta hem de başkalarını ciddiye almayarak güya onları küçümsediklerini zannetmekteler. Bilmemekteler ki küçümsedikleri aslında kendileridir de farkında değillerdir.
Canım oğlum,
Hayatta başarı için okumak, okul gitmek yanında okuduklarımızı anlamak ve anladıktan sonra uygulamak, aynı zamanda da paylaşmak lazım. Ama insanlar paylaşımı sevmedikleri gibi, paylaşımı seven insanlara da iyi gözle bakmamaktalar. Ben eskiden iş yerimde tek başına oturmaktaydım. Bana akıl verenler “ne güzel büyük odan var akşama kadar okursun, ne güzel” dediklerinde; “Okumak güzel eylem ama ara sıra da düşünmek ve paylaşmak lazım” dediğimde, muhataplarımın çoğu “ne edeceksin paylaşımı, sen kendine bak, zaten seni gençler anlamaz” demişlerdi. Bunu söyleyen eğitimsiz insanlar değil, milli eğitimde denetmen olan ve iki üniversite tamamlamış, eşi de öğretmen olan insanlardı. Anla yani.
Canım oğlum,
Paylaşmayı sevmemek kadar, paylaşan insana destek olmak yerine onu paylaşmak istediğinden dolayı tebrik etmek yerine, onu küçümseyen, paylayan insanları gördükçe insanın eğitim adına üzülmemesi işten bile değil. Paylaşmak bizim inançlarımızda ve milli değerlerimizde olduğu halde insanların paylaşmayı sevmedikleri gibi paylaşan insanları da sevmemeleri üzerinde bence iyi düşünmek lazım.
Sevgili oğlum,
Paylaşmayı sevmeyen ve “Seni insanlar, gençler anlamaz” diyenlerin aslında milliyetçi geçinen insanlar olduklarını sana söylesem belki de inanmazsın ama gerçekten de milli manevi değerlere bağlı olduğunu iddia edip de paylaşımı sevmeyen, paylaşmayı seveni de paylayan insanlar acaba milli duygularında ne kadar samimiler çok merak etmekteyim? Evet oğlum samimiyet lafla, sloganlara hapsolmakla değil, samimiyet düşüncelerimizi hayatımıza uygulamak, tutarlı olmak, kişisel bütünlük içinde olmak ile olur. Bunun için hayat boyunca çaba harcamalıyız.
Sevgili oğlum,
Tüm bunlara rağmen dil öğrenmek, gelişimi önemsemek, bunları gücümüz oranında hayatımıza da uygulamak ve paylaşma mutluluğunu her şeye rağmen her türlü engellemelere ve saçmalıklara kulak tıkayarak gelişmeye ve geliştirmeye devam edelim. Çünkü gelişmek o kadar güzel ki, güzellikleri her kişi değil, er kişi anlar. Er kişi olmanın ne demek olduğunu da sen anla.
Muhabbetle kucaklarım.