BULGUR TAŞI (DEĞİRMENİ)

Bu güne kadar konu sıkıntısı çekmezdim. Bu gün elim boş kaldı. Yazmasam olmaz. Derken “Kurt, bildiği deliğe kaçar” hesabı yine köyüme, Alaca’nın küre Köyü’ne döndüm. Taş çekme derdik, bulgur çekmeye… En iyi buğday yıkanır, kurtulur, koca koca kazanlarda kaynatılır. Kuruyunca ayıklanır. Soku, ya da setende dövüldükten sonra bulgur değirmeninde çekilir.

Ortalama beş kişilik bir aile için en az beş hakla (Teneke) bulgur hazırlanır. Çünkü çocukluğumda köyümüzde kış boyunca buğdayı buğdaya katık yapardık. Ekmek, bulgur, yarma, düğü hepsi de buğdaydan oluyor. En vaz geçilmezi ekmek, diğerleri, onun katığı idi.

Bu günkü gibi fenni gübre ve gelişmiş tarım aletleri olmadığından mahsul az çıkardı. Harmanı kaldıran çiftçinin ürettiği buğday, yalnız yiyecek ve tohuma yeterdi. Sair masraflar için ek iş, şarttı. İşin en bilineni, Ankara’da inşaat işçiliğiydi.

Ankara’da bir ay kadar çalışıp koyu renk takım, ütüsüz ak Frenk gömleği, ayakkabı ve uygun bir şapkayla façayı düzen genç, köye döner, burnu havada üstüne konan tozları fiske ve pufla kovarak piyasaya çıkar. Böylelerine “Şapkayı eğdiriyo / Kaşına değdiriyo / Pek de güzel değil ya / Kendini öğdürüyo.” Gibi türküler yakıştırılırdı. Yalnız delikanlıların mı burnu havadaydı? Kimi kızlar, kendilerine türkü yaktıracak kadar havalı gezerlerdi. “Kıvır kıvır kıvırıyon burnunu / Havalara değdiiryon arnını / lokumunan doyuraydım karnını / Yoksa parasını vermiyodum mu?”

Bunlara ilave bir de dışarıda okuyan öğrenciler vardı. Başı açık gezme hakkı köyde yalnız onlara tanınmıştı. Temiz saçlar genellikle soldan sağa ayrılan kâküle tarağın arkasıyla öyle bir şekil verirlerdi ki erkek çocuklarının ağzının suyu akardı. “Büyüyünce kesinlikle ben de dışarıda okuyacağım” diye.

Bulgur, güzün çekilir: “Doğdu güz ayları hava soğudu / benim yâre diyeceğim çoğudu / Aramızda bir küskünlük yoğudu / Değdi bi ürüzgâr ayırdı bizi.” Daha kalabalık hanelerin bulgurları daha çok olduğundan bu iş imeceyle yapılır. Hısım akrabadan genç kızlar çağrılır yardıma. Birkaç da değirmen tedarik edilir. Bazı delikanlılar da “Kızlaar, önlük verin gençlere, elbiseleri un olmasın!” uyarısıyla otururlar bulgur çekmeye. Böylece türküler ve sohbetlerle işin ne çabuk bittiği fark edilmez bile.

Bir defasında ben de oturmuştum bulgur çekmeye. İki kız iki erkek taşı döndürürken. Taş, aniden durdu. Döndürmeye çalışıyoruz taş dönmüyor. Meğer kızın birisi hepimizin tuttuğumuz tutacağı sıkmış. İki erkek bir kızın tüm gayretimizle taşı hareket ettiremiyoruz. Çünkü taşla beraber avucumuzun içindeki tutamak da dönmektedir. Bilahare anlaşıldı ki, üçümüzün gücü bir kızın gücüne yetmiyormuş. Arkadaş sonra elini lütfen gevşetti de işimize devam ettik. O anda “Taş dönmüyo dönmüyo / Kızlar attan inmiyo” türküsünü anımsadım. Ellerde ne yiğit kızlar var imiş be!

Gecenin geç saatinde bulgur çekim işi bitence ev sahibi bir tavuk keser. Tavukla birlikte taze bulgurla pilav pişinceye kadar varsa avluda, yoksa kapının önünde çekilen halaydan sonra etli pilav ve nar gibi, billur üzümün eşliğinde yine şaka ve şamatayla yenilip herkes evinin yolunu tutardı.

Korona virüs dolayısıyla sokağa çıkmamız yasaklanınca aklımıza neler geliyor… 20.04.2020

Rasim Canbolat:

This website uses cookies.