COĞRAFYAMIZ KEDER COĞRAFYASI
Ülke olarak zor günlerden geçiyoruz. Elazığ ve Malatya depremi, İdlib’de çıkan çatışmada vermiş olduğumuz şehitlerimiz, Van Bahçesaray da çığ altında kalan canlarımız ve son olarak İstanbul Sabiha Gökçen’de uçak kazası.Afetler, terör ve kazalar ülkemizin üzerine kara bulut gibi çöktü. Rabbim bu ülkeyi her türlü afetten felaketten muhafaza eylesin.
Coğrafyamız keder coğrafyası, türkülerimiz bile bize hüznü ve kederi dillendirir. Kar, keder, fırtına, deprem, boran demeden önce vatan diyen bir milletiz. Millet olarak söz konusu Vatansa, ne canı ne cananı düşünürüz.
Kar fırtına demeden cığ altında kalan iki kişiyi çıkarmak için otuz üç şehit vermek. Bunu anlamak için, “Millet olmak” ne demek, onu anlamak gerek. Milletimizin omuzlarında vatan gibi bir sevdanın ağır yükü vardır.
Biz acıyı bal eyleyen, kederi ve hüznü yar eyleyen milletiz.
Acımız ortak, yüreğimiz tek!
Yüreğimiz yanıyor kara kışın ayazında.
Rabbim sen sabır ver ateş düşen ocaklara.
Evet, böyle gönlerde Afetler üzerinden tartışma yapmak, kurum ve kuruluşlarımızı polemik malzemesi haline getirmek hangi akla hizmettir? Anlamakta güçlük çekiyorum.
Son günlerde en çok tartışılan kurumlarımızın başında Kara gün dostu Kızılay gelmektedir.
KIZILAY’I TARTIŞMAK;
11 Haziran 1868 tarihinde “Osmanlı Yaralı ve Hasta Askerlere Yardım Cemiyeti” adıyla kurulan Kızılay,1877’de “Osmanlı Hilali Ahmer Cemiyeti”,1923’de “Türkiye Hilali Ahmer Cemiyeti”,
1935’te “Türkiye Kızılay Cemiyeti” ve1947’de “Türkiye Kızılay Derneği” adını almıştır. Kuruluşa “KIZILAY” adını büyük önder Atatürk vermiştir.
Kızılay’ın amacı, her nerede görülür ise görülsün, hiçbir ayrım yapmaksızın insanın acısını önlemeye veya hafifletmeye çalışmak, insanın hayatını ve sağlığını korumak, onun kişiliğine saygı gösterilmesini sağlamak ve insanlar arasındaki karşılıklı anlayışı, dostluğu saygıyı, işbirliğini ve sürekli barışı getirmeye uğraşmaktır.
Bu amacı kendisine şiar edinmiş bir kurumu, depremin üzerinden bir hafta dahi geçmeden tartışmanın kime ne faydası olur bilmiyorum.Amadepremi yaşamış -3’derecede -5 derecede geceyi nasıl geçireceğini düşünen, başımızı sokacağımız bir çadır, içimizi ısıtacak bir tas sıcak çorba yok mu diyen depremzedeye faydası olmadığı kesin. Bir kesin olan da şudur ki, afet anında Kızılay’ı tartışmaya açmak, toplumun yardım etme, hayır da bulunma yani dayanışma ruhuna yapılan bir sabotajdır.
Madem Kızılay yönetiminde bir takım yanlış uygulamalar yapılmış, bunu biliyorsun, bunun belgesi de var, neden bir afeti beklediniz, afet anını beklemenin ne anlamı vardı. 2017 yılında yapılan usulsüz uygulamayı, depremin 3 günü tartışmak ne etiktir nede insanidir.
Tartışılsın hesap sorulsun, emanet edilen beytu’l-mālı kendi heva ve hevesleri için kullananları Allah kahretsin. Garibin, gurabanın, yetimin hakkını yiyenlerin burnundan fitil fitil gelsin amenna. Pusuda bekler gibi, 2017 yılında yapılan usulsüzlüğü bile bile bekleyip, bir afet anında yardım kurumlarını tartışmaya açıp, yardımları zafiyete uğratıp sonrada “nerede bu devlet” millet, aç açıkta deyip bir siyasi çıkar peşinde iseniz, afetlerden kimseye ekmek çıkmak, afetler üzerinden siyaset yapanı da bu toplum affetmez.
Kızılay’ı göz bebeğimiz gibi korumamız lazım başka Kızılay’ımız yok.
CANIM ÜLKEMİN BAŞI SAĞOLSUN
Ateş düştüğü yeri yakıyor. Allah’ım ocaklarına ateş düşen ailelere sabır versin. Afetler dolayısıyla hayatını kayıp edenlere rahmet dilerim, yaralılara acil şifalar dilerim.
Sevgi ve saygılarımla