Pazar yerimi, bir manavın önümü görüntüden pek anlaşılmıyor. Tezgâhların başında gençler çalışıyor. Tezgâhlara kavun yığılmış. Yetişkine göre ayarlanmış tezgâhın yüksekliği gencin göğüs hizasında.
Mavi tişörtlü, saçları kısa kesilmiş, yüzü esmerle beyaz arası, temiz ve güzel bir genç arkasını park etmiş bir minibüse yaslamış bekliyor. Belki çalışmış, yorulmuş dinleniyor. Belki çalışanlarla hiç alakası yok, onlar gibi çalışmayı hayal ediyor. Genç deyip geçiyorum. Yaşını söylemeye cem. Ortaokul öğrencisi olabilir.
Yanına başka bir genç yaklaştı. Asıl buna genç demek daha uygun olur. Uzun boylu, siyah gömlekli, sırtında siyah sırt çantası olan, Kot pantolon ve spor ayakkabısıyla yanına yaklaşıyor:
-Bir şey sorabilir miyim?
-Sor ağabey. Buralar da yemek yiyecek bir yer var mı?
-Var ağabil…. Eliyle işaret ederken sözü bitmeden ..
-Ben açım. Param da yok bana yemek alarmısın?
-Alırım ağabey. Diyor küçük. Hemen ısmarlıyor.
Eli yüzü. Üstü başı temiz olan bu gencin yüreğinin de temiz olduğu görülüyor. Gördüklerimle çok duygulandım.
Yeri ve kimliğiyle değil, insanlığı ve vicdanıyla ilgilenmeye başladım.
Cebinde ailesinin verdiği az miktarda harçlıktan başka parası yoktu. Belki az sonra ( Acıkınca) kendisi yemek yiyecekti. Tanımadığı birine iyilik yaptı. Parasını harcadı.
İmkânım olsa, hemen kendisini bulur, bunu neden yaptığını sorar, onunla uzun uzun konuşurdum. İnanıyorum ki hayatın henüz başında olan bu gençten (çocuktan) çok şey öğrenirdim. Üniversiteli işsiz olduğunu anlamış olabir. Ona şu soruyu sorardım:
Ölüm orucunda olanlar hakkında ne düşünüyorsun?
Bu iyilik seven genç ne düşünür acaba, bilen var mı?
17.08 .2020