Daha Kaliteli Bir Yaşam İçin Öğrenmeliyiz.

Öğrenmeliyiz; yaşama katılmak için, insanlarla daha güzel ilişki kurabilmek İçin öğrenmeliyiz. Beşikten mezara kadar bir eylemdir öğrenmek.

Bu gizemli dünyanın sırlarını çözmek, onlara hakim olmak, onları yorumlayabilmek insan kapasitesinin yetebileceği bir olay olmadığı gibi onları açığa çıkarmaya yetecek ömrümüz de yoktur. Bundan dolayı öğrenmenin tamamlanması mümkün gözükmemektedir.

Öğrenmeyi bir sevda haline, yaşamın olmazsa olmaz bir parçası haline getirmeliyiz. Bu durumda ancak öğrenme faaliyetinden zevk alır, zevk aldıkça da öğreniriz. Herkes her şeyi öğrenemez. Buna kapasite ve zaman yetmez. Ancak herkes çok şey öğrenebilir. Önemli olan çok şey öğrenmeyi başarabilmektir.

Klasik öğrenme; anne karnında başlayıp, okulda devam eden bir faaliyettir. Ancak öğrenme beş duyunun ve beynin faaliyette olduğu her an gerçekleşebilen bir olgudur. Önemli olan bu öğrenmeyi kendi isteğimizle ve doğru yönde gerçekleştirebilmektir. Burada bize düşen, her şeyi başkasından olduğu gibi değil, çoğu şeyi kendi mantık çerçevemizde yorumlayarak kendi öğrenme tarzımızı oluşturmaktır. Bu şekilde elde ettiğimiz bilgileri hayatımızda daha rahat kullanır ve daha başarılı olabiliriz.

İşimiz sadece okul derslerini, üniversiteye hazırlık derslerini öğrenmek olmamalı. Toplumda yer edine-bilmek, çağa ayak uydurabilmek için öğrenmeyi daha geniş alana yaymalıyız. Sadece mesleğimizle ilgili bilgileri, çevremizi tanıma, sanatçıları ve tuttuğumuz takımla ilgili bilgileri edinme, toplumumuzdaki insan karakterinin ortak özelliğidir. Ama asıl hedef dünyayı tanıma, insani ilişkileri bilme, toplumsal değerleri öğrenme gibi olgular genel hedefimiz olmalı.

Bu hedef de bir süre sonra yetmemeli. Artık dünyamız çok küçüldü. (Hani globalizim deniyor ya.) Bu küçülen dünyayı tanımak, burada nelerin olup bittiğini bilmek gerekiyor. Bilen insanlar ve bilen toplumlar başarılı oluyor. Öğrendikçe bakış açımız değişiyor, olaylara daha geniş açıdan bakabiliyoruz. Bizden farklı olanları daha iyi anlayabiliyor ve diyaloglarımızı daha rahat kurabiliyoruz. İnsani ilişkilerimiz daha medeni oluyor. Aile içi problemler, toplumsal rahatsızlıklar asgari düzeye iniyor.

Başımıza ne gelirse “cahillikten” geldiği muhakkaktır. Hatta “hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?” diye çok güzel bir sözümüz de vardır. Öğrendikçe küçük dünyamızı meşgul eden büyük sorunların(!) çok önemsiz sorunlar olduğunu göreceksiniz. İç dünyamızdaki kavgalar, üzüntüler, belirsizlikler birer birer azalacaktır. Üzerimizdeki fazlalıkları, basit düşünceleri atacak, yerini daha anlamlı düşüncelerle doldurma imkânını yakalayacağız. Dostluklarımız, sevgimiz daha içten olacak; sevgisizliğimiz ve basit hedeflerimiz azalacaktır. Yaşadığımız bu dünyanın tadını çıkarmış olacağız.

İsmet YALÇINKAYA

Takvim yaprağımdan

İsmet Yalçınkaya:

This website uses cookies.