DÖNÜŞÜM, AYDINLANMA ÇAĞI
İçinde bulunduğumuz corona günlerinden herkese selamlar.
Bizler tarihi bir olaya tanıklık ediyoruz. Tarihin önemli evrelerinden birini yaşıyoruz. Ne çok kitap yazılacak, ne çok film çekilecek. Neler yaşandı, nasıl evlere kapandı tüm dünya , duygumuz, düşüncelerimiz , psikolojimiz anlatılacak kitaplarda , filmlerde..
Her şeyin bir sonu var. Bu dünyadaki yaşamlar inişli -çıkışlı. Bu süreç de geçecek ve bize izlerini bırakacak.
Evlerimize kapanmak bizlere çok şey kattı.
Ev ve aile hayatımızı güçlendirdik. Aile içi iletişimimiz gelişti. En önemli olgunun aile olduğunu hatırladık. Evimizde etkinliklerden uzak, sosyal izolasyon ile kendimizle bir araya geldik ve kendimize hoşgeldik.
Hayatımızı sorguladık, fark ettik, uyandık uykumuzdan.
Yeni bir çağ başlayacak. Adı: farketme, uyanma, dönüşüm, aydınlanma çağı belki. Dünya bugüne kadar çok büyük enerji ile hareket etti ve şimdi dengelenme başlıyor. Bu yaşananlar büyük bir değişimi işaret ediyor. Her kötü görünenin içinde bulunan iyiyi, mucizeyi görenler için yeni farkındalıklı bir hayat başlıyor.
Her zorluğun bir fırsatı, her fırsatın da bir zorluğu var. Mandela’nın şu sözü çok hoşuma gider: “asla kaybetmem ya kazanırım ya öğrenirim” Bizler yeni hayatlarımızda iyi seçimler yapmaya gayret edelim. Bize verilen ikinci bir şans olarak düşünelim yeni hayatımızı ve yeniden sıfırdan başlayalım, her şeyi geçmişte bırakarak…
Güdüsel olarak bizler tedirginiz, endişeliyiz, korkuyoruz.
Değişimler sancılıdır biliyoruz. Ancak pozitifte kalarak bu süreci içimize kapanma değil, içimize dönme süreci olarak değerlendirebiliriz. Eskiyi bırakıp yeni ‘ben’ olmaya niyet edebiliriz. Tam bir arınma vakti bu vakit. Hatalarımızdan arınma, eksiklerimizi tamamlama vakti.
Doğanın yeter durun dediği bizler mecburen durduk. Durmak zorunda kaldık. O kadar hızlı geçiyordu ki zaman yetişemiyordu hiç kimse. 24 saat yetmiyordu, bir gün 48 saat olsa diyorduk. Şimdi dünyanın yani bizlerin iyileşme zamanı. Dünyaya ve kendimize yaptığımız kötülüklerin bedelini ödüyoruz çünkü bu hayatta her şeyin bedeli var. Şu an durma ama iyiliklere güzelliklere ve bir olmaya niyet etme zamanı. Hepimiz bir bütünün parçasıyız. Biz kendimizdeki eksikleri tamamlarsak bütün de güçlü olur. Bu gezegende hepimiz birbirimize görünmez bağlarla bağlıyız ve biz bunu bildiğimiz zaman bir kabulleniş başlıyor. Durumumuzu kabul ediyoruz, elimizdekilere şükrediyoruz. Kabul etmek ve krizi fırsata çevirmek elimizde.
Korku ile bir yere varamayız. Bu dönemde pek çok yazı, video aktarılıyor sosyal medyadan hepimize. Deprem zamanında, deprem uzmanları televizyonlardaydı, şimdi doktorları izliyoruz. Sürekli korku, endişe stres yaşıyoruz izledikçe. Oysa korkunun psikolojimizi bozmasıyla bağışıklık sistemimizin de çökeceğini öğrendik.
Birhikâye aktarmak istiyorum sizlere:
Bir tüccar Bağdat’a giderken yolda veba ile karşılaşıyor.
Tüccar, “Nereye gidiyorsun” diyor vebaya.
Veba da “Bağdat’a gidiyorum ve 5 bin can alacağım” diyor ancak 60 bin ölüm oluyor. Tüccar, “5 bin demiştin neden böyle oldu” deyince veba da 5 bini vebadan kalanı korkudan öldü diyor. Kıssadan hisse diyelim. Korkmayalım, akışa teslim olalım.
Bizler gerekli hijyen önlemlerini alarak, evden mümkün olduğunca çıkmayarak, devletin koyduğu kurallara uyarak elimizden geleni yapalım. Bu sürece bütünsel bir bakış açısı ile bakarak hayatı yaşamaya, öğrenmeye, deneyimlemeye niyet edelim.
Bizler güçlü, dirayetli ve Allaha teslimiyet içinde, inancımızla herşeyin üstesinden geliriz.
Herkese sağlıklı, aydınlık günler diliyorum.