Eğitim Bir Sen Tokat 1 No’lu Şube Başkan Yardımcısı Vahap Gül 2018-2019 eğitim-öğretimi yarıyıl dönemine ilişkin değerlendirme yaptı.
Eğitim sisteminin daha verimli, çocukların alacağı eğitimin daha nitelikli olabilmesi için bazı sorunları ve çözüm önerilerini kamuoyuyla paylaşmak istediklerini belirten Gül, Millî Eğitim Bakanlığı’nın ilan ettiği 2023 Eğitim Vizyonu, kamuoyunda olumlu tepkiler almış, geleceğe dair bir umut aşılamıştır. Bizim de sürekli dile getirdiğimiz, çözüm önerileri teklif ettiğimiz birçok sorunun başlığa dönüşerek Vizyon Belgesi’nde yer alması önemli bir başlangıç olmuştur. Ancak, ümit ve beklenti oluşturan bu başlıklarla ilgili adımların gecikmesi tüm eğitimcilerde tedirginlik oluşturmaya başlamış, kamuoyunun beklentisini daha da artırmıştır.
Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun çıkarılması için somut çalışmaların başlatılması, alan değişikliği taleplerinin karşılanması, görevde yükselme sınavlarının gerçekleştirilmesi gibi adımlar, bizim de talep ettiğimiz ve gerçekleşmesini beklediğimiz olumlu gelişmelerdir. Ancak, 3600 ek gösterge vaadinin bir türlü yerine getirilememesi, sözleşmeli öğretmenlik uygulamasının doğurduğu olumsuz sonuçlar, yer değişikliği sürecinde karşılanmayan talepler, eğitim çalışanlarına yönelik giderek artan şiddete karşı etkin ve caydırıcı bir düzenlemenin hayata geçirilememesi gibi konular ve sıkıntılar eğitim-öğretim yılının ilk dönemine damga vurmuştur.
Öğretmen açığı, erkek kamu görevlilerine dayatılan darbe ürünü kılık ve kıyafet yönetmeliği, ek ders esaslarındaki eşitsizlik, ders ücretlerindeki adaletsizlik, okulların bütçe sorunu, eğitimin denetim ve rehberlik ayağının ihmal edilmesi gibi birçok konuda beklentileri karşılayan adımlar hâlâ atılmış değildir. Beklentileri karşılayacak somut adımların atılması, sorunları çözmeye yönelik cesur kararların alınması, nitelikli bir eğitim ve daha iyi bir gelecek için olmazsa olmazdır. Zira bütün oluş ve olguların hatta insan ve hayatla ilişkili her alanın birikiminin neşet ettiği hem ilk hem de daimi bir insani eylem ve disiplin olan eğitime hak ettiği değeri vermeyen ülkelerin sonu, ya yerinde saymak ya da geri kalmışlık tuzağına saplanmaktır. Bu nedenle, birikmiş sorunlara acil olarak çözümler bulunmalı ve bunun için hemen harekete geçilmelidir." değerlendirmesinde bulundu. Eğitimcilerin yeni döneme ilişkin taleplerini madde madde sıralayan Gül, şunları kaydetti:
3600 ek gösterge konusundaki siyasi irade artık karara dönüştürülmelidir
Ek gösterge düzenlemesinin ne zaman gerçekleşeceği konusundaki merak ve beklentilere bir an önce karşılık verilmelidir. Eğitim çalışanlarına verilen vaadi yerine getirecek, kamu personel sisteminde ülkesine ve milletine hizmet eden diğer unvanlardaki kamu görevlilerinin de ek gösterge beklentilerini karşılayacak, ek gösterge kaynaklı mağduriyetleri giderecek, çalışma barışını ve iş huzurunu sağlayacak şekilde bütün kamu görevlilerini kapsayacak bir ek gösterge çalışması yapılmasını istiyor ve bekliyoruz. Tecrübeli insan kaynağını değerlendirmeyen eğitim yöneticiliği süreçleri başarısızlığa mahkûmdur
Eğitim yöneticiliği, eğitim politikalarını yalnızca yerelde uygulayan, denetleyen bir kurumsal yapılanma değil, aynı zamanda bunları geliştiren, izleyen, yerel dinamiklerle güçlü iletişim kuran bir kurumsal sistemdir. Bakanlık, politika ve düzenlemeleri bu çerçevede ortaya koyarken, taşra teşkilatı ihtiyaca göre bunu geliştirebilmelidir. Bu durum, doğal olarak insan kaynağını içinden çıkarmalı, uygulamanın mesleki yeterlilik, alan bilgisi ve tecrübe gerekliliği göz önüne alınmalıdır. Eğitim yöneticiliği, düzenlemeyle müstakil bir kadro ve unvana kavuşturulmalı, ikinci görev olmaktan çıkarılmalı, mali açıdan güçlendirilmeli, dezavantajlı yerlerde desteklenmelidir.
Sözleşmeli öğretmenliğe son verilmeli, kadrolu istihdam tek ve esas istihdam modeli olmalıdır
Sözleşmeli öğretmenlik uygulamasının tüm uyarılarımıza rağmen yeniden öğretmen istihdamında esas alınması, 632 sayılı KHK ile sonlandırılan sözleşmeli öğretmenlik uygulaması sürecinde var olan sorunları yeniden açığa çıkarmıştır. Sözleşmelilik, öğretmenin, eşinden, çocuklarından ayrı olması nedeniyle iç huzurunun da iş huzurunun da olmadığı bir uygulamadır. Öğretmenliğin-öğretmenlerin itibarını zedeleyen sözleşmeli öğretmenliğe derhal son verilmelidir.
Mülakatla atama yöntemine son verilmelidir
Sözleşmeli öğretmenlik süreçleri ve sonuçları itibariyle sorunlu bir istihdam türü iken, bir de bu sürecin mülakat yoluyla sürdürülmesi, kamu vicdanını yaralamakta ve adalet duygusunun zedelenmesine neden olmaktadır. Bu nedenle, atamalar KPSS puan üstünlüğüne dayalı olarak yapılmalıdır.
Yeni bir ‘vizyon’a kavuşan eğitimin yol haritası netleştirilmelidir
2023 Eğitim Vizyonu’nun içerdiği tespitleri ve hedefleri yerinde bulmakla birlikte, çözüme yönelik boşlukların bir an evvel tamamlanmasını, belirsizliklerin giderilmesini bekliyoruz. Öngörülen dönüşümlerin, eğitim çalışanlarının mevcut özlük haklarına ve çalışma şartlarına muhtemel etkileri de göz önünde bulundurularak, bu alanda oluşabilecek muhtemel olumsuzluklar giderilmelidir. Vizyon Belgesi’nin boşlukları da doldurularak yol haritası bir an evvel belirlenmelidir. Eğitim Vizyonu’ndaki başlıklar bir bir hayata geçirilmeli, Bakanlık tüm adımları paydaşlarla olgunlaştırarak atmalıdır.
Eğitimde istenilen başarı sınıfların öğretmensiz kalmamasına bağlıdır
Eğitime ilişkin reformların kalıcı hâle gelmesi, okullarda boş ders kalmamasına ve sınıflarda sadece kadrolu öğretmenlerin bulunmasına bağlıdır. Türkiye’nin OECD ortalamalarında öğretmen başına düşen öğrenci sayılarına ulaşması için yaklaşık 130 bin öğretmene ihtiyaç vardır. Özetle, ihtiyaç olmasına rağmen yeterli atama yapılmamakta, yeterli aday bulunduğu hâlde atama yapılıp ihtiyaç karşılanmamakta; bu durum da ‘önce eğitim’ iradesiyle çelişmektedir. Hem ihtiyacı azaltmak hem de arz havuzunda taşmayı engellemek için birkaç yıl sürecek şekilde her yıl en az 50 bin öğretmen ataması yapılmalıdır.
Öğretmene destek niteliğinde bir meslek kanunu eğitimcilerin beklentisidir
Eğitim-Bir-Sen olarak uzun süredir teklif ettiğimiz Öğretmenlik Meslek Kanunu, 2023 Eğitim Vizyonu Belgesi’nde bu unsura yer verilmesiyle birlikte bir beklentiye dönüşmüş durumdadır. Teklif ettiğimiz ve bir an evvel çıkmasını istediğimiz Öğretmenlik Meslek Kanunu, eğitimcilerin beklentilerini karşılayacak bir içerikle yürürlüğe girmelidir.
Eğitimcilere yönelik şiddete karşı caydırıcı düzenleme zorunluluk hâline gelmiştir
Eğitim çalışanlarına karşı şiddet, okullarımızda yaygın bir sorun hâline gelmiştir. Eğitimciler, kendi kurumlarında öğrencilerinin gözü önünde kendilerine yönelik saldırılara karşı savunmasızdır. Eğitim çalışanlarına yönelik şiddete karşı caydırıcı nitelikte bir kanuni düzenleme elzemdir. Millî Eğitim Bakanlığı, çıkması için imza kampanyası başlattığımız düzenlemeyi gündemine almalıdır.
Memur ve hizmetli çalışanların mali ve sosyal hakları iyileştirilmelidir
Millî Eğitim Bakanlığı kadrolarında Genel İdare Hizmetleri Sınıfı, Teknik Hizmetler Sınıfı, Yardımcı Hizmetler Sınıfı ve diğer hizmet sınıflarında çalışanların da eğitim öğretim hizmetinin aksamadan en etkin şekilde yürütülmesi için emek sarf ettiği gerçeği unutulmamalı; Bakanlık insan kaynakları politikası bağlamında bu çalışanlar da eğitim çalışanı olarak görülmelidir.
Okul esaslı bütçe geciktirilmeden hayata geçirilmelidir
Eğitim kurumlarımızın sabit giderleri için kamu kaynakları ve bu kaynakları harekete geçirme mekanizmaları yetersiz kaldığı için okul yönetimleri okul-aile birlikleri yoluyla velilerden gelir sağlama yoluna gitmek zorunda kalmaktadır. Yöneticilerimizin asli işlerine yoğunlaşabilmeleri, eğitimcilerimizin velilerle karşı karşıya gelmelerinin önüne geçilebilmesi için okul bazlı ödenek tahsisi yapılmalıdır.
Erkek kamu görevlilerine kılık ve kıyafet dayatılmamalı, darbe ürünü yönetmelik kaldırılmalıdır
Eğitim-Bir-Sen olarak, her zaman özgürlüklerden yana olduk, kısıtlamalara ve dayatmalara da karşı çıktık. Haklıdan ve doğrudan yana oluşumuz, haksızlığa ve yanlışa karşı kavi duruşumuz, üye kazanarak büyümemize, ülke olarak özgürlüklerin sınırının genişlemesine vesile oldu. Türkiye’nin geçmişten günümüze birçok alanda kat ettiği mesafe, çalışanların kazandığı haklar, milletin dirayetiyle kaldırılan vesayet odakları, sivil inisiyatiflerin gayretleriyle ters yüz edilen darbe ürünü mevzuatlar ülkemizi bugün herkes için ümitvar bir eşiğe getirmiştir. Tüm bu değişimden ne hikmetse bir türlü nasibini alamayan bir kılık ve kıyafet dayatmasıyla hâlâ karşı karşıyayız. Temel bir insan hakkının ikamesi, kişisel özgürlüğün belirgin bir nişanesi olarak gördüğümüz kılık ve kıyafet özgürlüğü hakkının da alınabilmesi için başlattığımız sivil itaatsizlik eylemi, kamu görevlileri kılık ve kıyafet özgürlüğüne kavuşuncaya kadar devam edecektir."