Gazeteciden ne isteniyor?

Gazeteciden ne isteniyor?

 

Öylesine derinlikli bir soru ki, yanıtını kısa cümlelerle bir okumada vermenin kolaylığına imkan yok gibi. Sahada olunca, toplumsal fertlerle sohbet edince, bilhassa PARA ÜZERİNE BİR TALEPLE GİDİNCE; birçok konuda gerçekçi fikirleri dinleyebiliyoruz.

            Pek tabiidir ki, para veren karşılığında bir ‘şey’ almak isteyendir. Gazeteci basın yayın faaliyetlerini yürütür. Yürütmüş olduğu bir hizmetin karşılığında da kabul edenden maddi karşılığını alır. Abonelik gibi, son bayiden bizzat gidilip alınma gibi geri dönüşleri olur. İlan, reklam gelirleri de eklenince bir basın yayın organının fikir ve beden işçilerinin emeklerinin karşılığı olacak, patronajın ticari faaliyetlerine gelir getirecek bir meblağ ortaya çıkar.

            Yani, gazeteciliği bilhassa toplum yararı gözeterek yapmaya niyetlenince, toplumun da bunu sahiplenmesi gerekir. Günlük, aylık, yıllık gücü neye yetiyorsa, bütçesinden bir dilimi basın yayın faaliyetlerinin devamı için ayırabilmelidir.

            Şimdi biz buna niyetlendik… 3 aylık bir zaman diliminin projelendirmesiyle geleceğe doğru bir adım atmak derdindeyiz.

            Toplum fertleri ile yüzleştiğimizde, biz niyetimizi anlattıkça, çok şükür bir iyimserlik oluşuyor. Ekilecek tohumların yeşereceği görülüyor. Geniş bir araziye yayılmak istendiğinde işin zorluğu artıyor.

            Peki gazeteciden ne isteniyor?

            Doğru, dürüst habercilik… Toplumun dili olacak bir yayıncılık…

            Diğer yanda görülüyor ki, bir basın yayın faaliyeti yahut başkaca bir faaliyet için ‘1 lira’ bile verecek durumda olmayan fert çıkabiliyor. İşyerinin geleceği için son saatleri, günleri saydığını söyleyebiliyor. Toplumdaki ekonomik darlık toplumsal desteğin önündeki en önemli engel oluyor. Yahut da toplumda sarsılan güven duygusunu yeniden tesis etmek öylesine kolay olmuyor.

            Gazeteciye, haberciye işi düşenler, belirli gün ve faaliyetlerinde gazeteciyi, haberciyi yanında görmek isteyenlerin varlığı gelecek için bir umut ışığı…

            İşin en can alıcı konusu, gazetecinin, fikir işçisinin varlığını önemsiz görenler, aldırış etmeyenler, aman sendeciler, neme lazımcılar…

Yahut da “gazeteci olsun, benim istediğimi yazsın, gazeteci olsun, benim istediğimi hedef alsın… gazeteci benim fikir ve niyetlerimin dillendiricisi, yazıcısı olsun…” diye kendi ikballeri için basın yayın organını sahiplenmeye hevesliler…

Ve dahası da var elbet…

Bir fikir işçisi, gazeteci geçimini idame ettirebilmek için bir seçim yapmalı… Nasıl bir gazeteci olmak istiyor? Toplum yararını gözetecek bir yayıncılık mı? Yahut kendi emelleri için yaşatacak bir gücün yayıncılığı mı?

Tüm yazılanları, derinlikli tahlillerle okumak ve yorumlamak gerekiyor ki, sağlıklı bir temel atılabilmiş olsun…

Düşünelim lütfen!

Fatih Kılıç:

This website uses cookies.