GAZİ EĞİTİM ENSTİTÜSÜ

Sabah televizyonda, İzmir’in bir semtindeki bir birine doğru yaklaşmaya çalışan devasa iki apartman gösterdiler. Apartmanlardaki evlerin kimi boşaltılmış, kimi boşaltılmayı bekliyordu. Altındaki dükkânlar, halen işlevini sürdürüyorlarmış. Apartmanların birbirine yaklaşmaya çalışmaları, aşktan meşkten değil, sonradan doldurularak elde edilen arsaya yapıldıklarındanmış.

Onları görünce okulumuzu, Gazi Eğitim Enstitüsü’nün ana binasını anımsadım. Yalnız onu değil, aynı yıllarda inşa edilen Ankara’daki çeşitli devlet binaları geldi gözümün önüne. Cumhuriyetin ilk yıllarındaki imkânsızlıklarda nasıl sağlam binalar yapılmış? Eski binaların, bu günün teknik imkânlarıyla yapılan yeni ve çürük binalarıyla karşılaştırmaya kalkmak bile boş bir uğraştır.

Mimar Kemal’in eseri denilen ana bina sağlamlık, estetik yönünden mükemmeldi. Birinci katta idare bölümü ve kantin vardı. İkinci katta kızların, son katta erkeklerin yatakhaneleri bulunuyordu. Üçüncü katta edebiyat ve fen bölümlerinin dershaneleri vardı. Beden eğitimi, müzik, resim, pedagoji ve yabancı dillerin dershaneleri neredeydi bilmem. Yalnız edebiyat ve resim bölümünün öğrencileri aynı bölümde yiyorduk, yemeğimizi. Dörder kişilik masalarda iki kız, iki erkek yiyorduk.

Arkadaşım Aziz Mersin’in üç esprisini anımsıyorum. Çok sevdiği bir yemek tabaklara dağıtılınca, geri çekilen Aziz, “Yemeğe aşçının uçkuru düşmüş bu yemek yenmez” dedi. Bu söz üzerine kızlar masayı derhal terk edince onlarında yemeğinden yararlanarak karnını doyurmuştu.

Zaten başka zaman laf açılınca Hatice’nin çok yemesinden yakınırdı. Ben ise kendi yemeğimi ancak bitirebiliyordum.

İkinci esriri: yine yemek esnasında karşı masadaki resim bölümünün kız öğrencisi anlamsız bir şekilde yüksek sesle gülerken kendi masamızda yavaşça “Şu kız neye gülüyor ki?” dedim kendi kendime. Aziz hemen fırlayıp “Neye gülüyorsun? Arkadaşım merak ediyor” dedi “Neye gülersem gülerim. Arkadaşa neymiş?” yanıtını alıp geldi.

Üçüncüsü: 22 Şubat ayaklanmasında sokağa çıkmamamız duyuruldu. Akşamüstü yasak kalktı. Azizle biraz hava almak için fen fakültesine doğru yürürken karşıdan tanımadığımız ama okulumuz öğrencilerden olduğunu bildiğimiz iki kız geliyordu. Yine kendi kendime “Erkek başımızla biz çıkamıyoruz da şu kızlar nasıl çıkmış acaba?” dememle Aziz hemen karşı kaldırıma geçip, onlara “Nasıl çıktıklarını” sordu. Ne yanıt aldığını söylemedi.

Söyleseydi onu da yazardım.

Rasim Canbolat:

This website uses cookies.