Sevgili dostum,
Bazen bir düğünde, bazen bir sosyal etkinlikte, bazen başka ortamlarda ama çeşitli etkinliklerde o güne kadar tanımadığımız, bilmediğimiz ama tanışınca gerçek dost olabileceğimizi hissettiğimiz çok insanla tanışırız ve içimizden “Dostluk bahçeme bir fidan daha dikeceğim bu dostumla” diye düşünerek, O insanla güzel dostluklar kuracağımızı içi güdümüzle, bilincimizle hissederiz.Halbuki bizim sevincimizi ve mutluluğumuzu istemeyen şeytan, kötü arkadaş gibi nesnelerin pusuda yattığını fark edemeyiz çoğu zaman.
Sevgili dostum,
İşte bu kararı aldığımız zaman dost bildiğimiz ama gerçek dostluklar kurmamızı kıskanan sözde dostlarımız, şeytan ve nefsimizin hemen hedefi haline geliriz. Hepsi bir yandan “Bırak o insandan dost olmaz “ şarkısını koro halinde beynimize nakşetmeye başlarlar. Biz “Yok o gerçekten güzel bir dostumuz olacak” diye direttiğimiz zaman bu anlattıklarım ve onun yandaşları “ Yok sen yanılıyorsun ondan dost olmaz” demeye, buna bizi inandırmak için var güçleri ile çaba harcarlar. İradesi zayıf insan isek önce buna dirensek de sonunda yelkenleri suya indirerek “O insanla dost olma” hedefimizden vazgeçmesek de ertelemeye bakarız. Ertelemenin ne kadar tehlikeli olduğunun çok zaman farkına bile varamayız.
Sevgili dostum, güzel kardeşim,
Ertelenen her şey yüzde 90 yapılmayacak demektir. Bu güzel dostla dostluğumuzu ertelediğimiz zaman bir süre sonra unuturuz. Aradan geçen zamanda o dost olmak, istediğimiz insanın başkaları ile dost olarak Onlara büyük faydaları olduğunu gördüğümüz zaman bu sefer de “Neden ben bu dostluğa başlamadım, erteledim,unuttum” deriz . Pişman oluruz ama o dost uzaklara gitmiş elimizden uçmuştur.
Sevgili dostum,
Çok zaman hayatta bize dost görünen bu tür düşmanlarla mücadele edemediğimiz için elimizden güzel şeyler uçup gider ve uçup gidenlerin arkasından hayretle bakarız. Halbuki onlar bizi bırakıp gitmez, biz küstürerek onları yanımızdan uzaklaştırır veya o dosta, o fırsata gitmemiz gerekirken gitmememiz fırsatları elimizden uçurur ama çok insan halen inatla“Önüme fırsat çıkmadı ki “veya “ Bana yol gösteren yoktu ki?”diyerek güya safça kendini savunmaya bakar. Bu toplumuzda nerede ise dedelerimizin dedelerinden kalma anonim şarkı gibi babadan oğla gider. Çünkü gerçekleri kabullenmek istemez nefsimiz.
Sevgili dostum,
Burada anlattığım dostlukları ertelediğimiz gibi en büyük zaaflarımızdan bir tanesi de dostlarımızı bekletmektir. Bazen bir dostumuza randevu veririz. “Dürüst dost” imajımıza leke gelmesin diye randevumuza zamanında gideriz. Bekleriz, bekleriz, bekleriz tam da “Arkadaş gelmeyecek “dediğimiz zaman arkadaşımız gelir. Bir özür bekleriz. Arkadaşımız pişkince sırıtarak “he he bekledin mi “der. Bu bize değer vermemenin bir tezahürüdür. Güzel bir dostluk belirtisi değildir. Güzel dostluklarda geciken önce bir özür diler sonrasında da mazeretini bizi inandıracak şekilde samimi olarak anlatır. Bizde kabul ederiz. Ama öyle olmuyorsa bilmeliyiz ki bize değer vermeyen bir dost ile karşı karşıyayız ve bu konuda dikkat etmemiz lazım.
Sevgili dostum,
Bizi başkaları bekletse de biz dostlarımızı bekletmemeliyiz. Güzel dostluklarda dostu bekletme yoktur. Zorunlu olarak bekletsek bile “özür dilemek” dostluğu pekiştiren nişanlardan bir tanesidir. Gerçek dost aldatmaz aldansa da. Bu yüzden aldatan insan aldanandan daha kötü olarak tanınır ve anılır zamanla. Biz ise dostluklarımızla “ İnsanların iyisi insanlara faydalı olandır” düsturuna bağlı olmalıyız ve “insanları aldatan bizden değildir” sözüne de iyi bakmalı ne kadar isabetli olduğunun farkına varmalıyız.
Sevgili dostum,
“Etme bulma dünyasında” biz dostu bekletirsek zaman gelir bizi daha çok bekletirler. Dostu bekletmek hayatı bekletmektir. Dostu özürsüz bekletmek bence dostluğa açık ihanettir de. Biz ise ihanet eden değil seven ve sevilen insan olarak tanınmalı ve anılmalıyız ki çocuklarımıza “dostlarını seven insan “ünvanımızı en büyük miras olarak bırakmanın sevincini yaşayalım.
Sevgili dostum,
Ben senin gerçek dostun olarak haklı mazeretin olduğu zaman beklerim her zaman seni ama her dost beklemez seni herhalde. O yüzden dostlarımızı kaybetmek istemiyorsak ve adımızın gerçekten bekletmeyen dost olarak tanınmasını ve anılmasını istiyorsan dostlarını bekletme ya da beklettiğin zaman da kendini affettirmesini bil. Biliyorsun ki her dost benim kadar sevi sevemez ve bekleyemez. Bu yüzden beklenen insan olmaya gayret edelim. Yani aranan sorulan ve sohbeti güzel dostluğu hasretle beklenen dost olmak ne güzel duygudur değil mi?
Sevgili dostum,
Güzel dostluklarda dostlar bekletilmez ama güzel şeyler sabırla beklenir. Güzel konferanslar, faydalı sohbetler, güzel kitaplar insanlara “ iyiliği emreden kötülükten alıkoyan” dostlar her zaman sabırla ve sevgi ile beklenir. Bizlerde bunları bekleyen arayan bulduğumuz zaman da saygıda kusur etmeyen özel günlerinde ilk arayan dostları olmaya gayret edelim değil mi?
Sevgili dostum,
Dost olarak bildiklerim insanlar tarafından çok bekletildim. O yüzden artık kimseye randevu vermek bir yerde beklemek istemiyorum. Beklemekten çok canım yandığından dolayı da gerçek dost bildiğim seni beklemek konusunda bu mektubumla bilgilendirmek ve gerçek dostluk görevimi de yapayım dedim. Gerçek dostları bulmak kolay değil ama bulanlar da çok zaman onun değerini anlamadan sevmek, faydalanmak yerine onun hatalarını aramak, açıklarını şikayet konusu yaparak onu küstürerek çevrelerinden uzaklaştırmak için çaba harcadıklarından çok zaman yalnız kaldıklarının farkında bile olamıyorlar.
Sevgili dostum,
Gel dostluğumuzun pekişmesi için bu mektubumuzun sonunda duamızı da edelim.
“Allah’ım, en büyük dostum sensin. En büyük arkadaşımız sensin. Bizi hiç bekletmedin. Beklettiysen de bizim daha iyi olmamız için beklettin dualarımızı. Bizi sevdin. Bize nimetler verdin bekletmeden. Biz o nimetlerin değerini bilemedik. Bize güzel dostlar yolladın beğenmedik, beklettik onları ,onları sevecek anlayacak baş tacı edecek yerde küstürdük uzaklaştırdık. Kalplerini kırdık ama farkına bile varamadık. Onlardan ve senden özür bile dilemesini bilemeyecek kadar cehalet içindeydik. Bizi affet bizi bağışla ve sadece güzellikleri bekleyen kul olmamızı sağla. Amin.