Gidişat iyiye alamet değil arkadaşlar…
Güzel şeyler görmeye, söylemeye ve yazmaya iyimserliğimiz kafi gelmiyor artık.
Her geçen gün, bir önceki günü ve bir öncekini mumla arıyoruz maalesef.. Hizmette, ticarette, siyasette, her yerde ve her kurumda…
Yani, “Al birini vur ötekine…”
Ön yargımız, art niyetimiz, muhalefet yanımız doğru düşünmemize, doğruyu görmemize, tarafımızı bulmamıza engel teşkil ediyor..
Kuşaklar arası ciddi bir çatışma yaşıyoruz.
Aileye, töreye, örfe kadar bizi biz yapan tüm değerlerimiz erozyona uğradı..
Büyükler sayılmıyor, küçükler sevilmiyor, kimsenin kimseye ne sözü ne nazı geçiyor ne de gücü yetiyor..
Yan bakıyoruz, kalp kırıyoruz, haram yiyoruz, kan döküyoruz..
Kültürel emperyalizmin ve kapitalist sistemlerin gönüllü köleleri haline geldik..
Geçmişte garipsediğimiz, bir kaç büyük şehirde rastladığımız ayıplar ve günahlar bugün Anadolu’nun en ücra köylerine kadar sirayet etti.
Haz ve hız tüm hayallerimizi ve umutlarımızı aldı götürdü bizden.
Benlik, bencillik, tembellik, dünyevileşme, rehavet yedi bitirdi bizi..
Aymazlık, vurdum duymazlık, sabırsızlık, şükürsüzlük, tahammülsüzlük, tamahkarlık, tutarsızlık diz boyu…
Hak, hukuk, ahlak, adalet, merhamet, aşk, sevda, dava, şuur.. kavramları buharlaştı gitti..
Doğrusu edep, haya, görgü, ölçü, kural ve kaide tanımıyoruz..
Suiistimal, suizan, lüks, israf, şiddet, hakaret, küfür, taciz tavan yapmış durumda..
Bir elimiz yağda bir elimiz bağda/balda, har vurup harman savuruyoruz..
Hep yazıyoruz, konuşuyoruz, tartışıyoruz, veriyor veriştiriyoruz..
Çıkıp karanlığa bir mum yakmak yerine, biz habire yanan mumları söndürüyoruz..
Çarpıyoruz, çıkarıyoruz, topluyoruz, bölüyoruz = elde var sıfır..
Uzun lafın kısası; “ayakta kalma, vatanı böldürtmeme, bayrağı indirtmeme uğruna doğuda, sınırlarımızda yedi düvele karşı ölüm kalım savaşı verirken” beride mevki, makam, koltuk, sen, ben ve ekmek kavgası veriyoruz…
(Aklımızı başımıza almazsak-Allah korusun)
BİR ADIM ÖTESİ bitiştir bitiş.. çıkışı yok.
Irak, Mısır, Suriye..olmaktır…ötesi yok…
Durmuş Koç
Misafir Kalem