Haccın birkaç temel rüknü vardır. Bunların en önemli iki rüknünden biri de Kabe’yi tavaf etmektir. En önemli ibadet olup hac süresince en çok tekrarlanan ibadettir. Hali vakti yerinde olanlar bu tavafı hac süresince 50-60 kere yapabilirler. Bu kadar çok mu yapmak eftaldir yoksa az da olsa farkında olup yaşayarak mı tavaf etmek daha eftaldir. Bence ibadetlerin az, öz ve devamlı olanı daha eftal olsa gerek. Düşünerek ibadet, bilinçli ibadet ve olumlu yönde değişime vesile olan ibadet daha sağlıklı olsa gerek.
Evet, Kabe’yi tavaf çok önemli bir ibadettir. Allah’ın evini ziyaret, tek kutsal din olan İslam’ın(kainatın yaratılışından beri bu böyledir) merkezini ziyarettir, haccetmek. Kabe bizim yönümüzdür, bizim yeminimizdir, bizim irfanımızdır. Kabe, 6,5 milyar insanın düşünce dünyasını, bu dünyanın oluşturduğu değişik kainat okumalarını reddeden inancın makamıdır. Kabe tek ilahın evidir. O ilah ki;
– Tek sığınılan
– Tek güvenilen
– Tek yardım istenilen
– En çok sevilen
– En çok korkulan
– Her sözü mutlak doğru olan
– Mutlak itaate layık olan
– Tek kurtarıcı, olandır.
Şirkin yerle bir edildiği mekan, tek ilahın mekanıdır Kabe.
Bütün bunların çalışmasını yapmadan, Kabe’nin manasını, bilmeden, anlamadan hacca gelmek dağları, çölü bol olan, mimarisi olmayan( bizde de şehirler böyle oldu maalesef) otelleri ve makamları görmekten öteye gidemiyor. O halde haccın hac olabilmesi için manevi yönünü iyi tahlil etmek zorundayız.
Hac, zemzemi, Hz İbrahim, Hz İsmail’i ve Hz Hacer annemizi içinde barındır. Zemzemin kimyasında, bol ve sürekliliğinde Allah’ın kudretini bilmek lazım, Hz İbrahim’in dini olan tevhid dinini bilmek lazım. Hz İsmail’in babası tarafından Allah’a kurban edilmek üzere yere yatırılmasına gösterdiği sabrı iyi tahlil etmek, anlamak gerekir. Şeksiz ve şüphesiz iman; amasız iman, fakatsız iman, lakinsiz iman burada kendisini göstermektedir.
Hac, son peygamberi ziyarettir, O’nu anlamak, ashabı hissetmektir, yaşadıklarını hayal etmektir. Her ne kadar peygamberimizin yaşadığı anların, savaşların, insani ilişkilerin yaşandığı fiziki ortamlar tahrip edilmiş olsa bile hazırlıklı gelen biri o günleri ve o zor coğrafi ortamı hissedebilir.
Evet, hacılarımız nereye geldiklerinin farkında olurlarsa, ön çalışmalarını az çok yaparlarsa ve ne için geldiklerini de bilirlerse burada geçirecekleri süreyi dolu dolu geçirirler, heybelerini hurma, zemzem… dışında manevi ürünlerle de doldururlar diye düşünüyorum.
İsmet Yalçınkaya