Hac ibadeti iyi bir mümin olmak için son derece önemli bir ibadettir. İnsanın kendisini sığaya çektiği, Allaha en yakın olduğu, ömründe göremeyeceği değişik ırk ve renkteki Müslümanları gördüğü, Kâbe’de bol bol düşünebildiği bir atmosferdir. Değerlendiren için mükemmel bir fırsattır ve bir kez yaşanır, özellikle günümüzde. Dolayısıyla hac yeniden doğmaktır, bilinçli bir şekilde tövbe etmektir, tövbeye sadık kalmaktır. Çünkü gerçekten huzurda verilen sözlerin, pişmanlıkların yeridir.
Hac en pahalı ibadettir. Normal zamanlarda namaz kılmak, oruç tutmak, dua etmek vs bedava iken haçta bunları yapmak için yaklaşık 30.000 TL (5.000 dolar) para veriyoruz. Normal zamanlarda evin bir köşesinde ya da 100 metre yakınımızdaki bir mescitte bu ibadetleri yaparken hacda bu ibadetleri yapmak için Türk hacıları 1500 ile 3000 km yol kat etmek gerekiyor. Neden bu zahmet, neden bu masraf? Elbette Allah çağırdığı, evine davet ettiği için. Dolayısıyla şuuruna varıldığında edep ve erkân ile saygıyla ve bilinçli bir şekilde yapılan ibadetlerin ve duaların kabul olacağını, kat kat sevap kazanılacağını bildiğimiz için bu meşakkatli yolculuğa ve ekonomik külfete katlanıyoruz. Ancak maksada ulaşabiliyor muyuz? Onu kendimize otel odasında ya da Kâbe’de dinlenirken Kâbe’yi gözümüzün önüne getirip düşünmeliyiz.
“Bir karıncayı ezme, bir yaprak ya da ot koparma, kimseye öf deme” diyor Yüce Allah ve peygamberimiz Muhammet Mustafa(sav) da bunu tekrarlıyor. O halde, konuşmaktan, temizlikten, sabırdan, otobüse ve asansöre inip binerken krallara uymaktan, Kâbe’deki tavırlarımızın doğruluğundan-samimiyetinden de sevap kazanacağımızı; dinimizi doğru temsil ettiğimizi, ülkemizi sevdirip sevdirmediğimizi de düşünmemiz gerekir.
Kâbe’de edepli davranmak şarttır. Gerçekten Allah’ın evindesin ve her tarafta kıbleye yönelmişsindir. O halde oturup kalkmaya, sohbetlere, abdestine vs dikkat etmelisin.
Kabede edep ve saygıyla ilgili meşhur şairimiz Nabi’nin nat’ına bir göz atarsak işin ciddiyetini daha kolay kavrarız.
Recep Garip Sakın terk-i edebden kûy-ı mahbûb-ı Hudâ’dır bu
Nazargâh-ı İlâhî’dir Makâm-ı Mustafâ’dır bu
(Cenab-ı Hakk’ın nazargâhı ve O’nun sevgili peygamberi Hz. Muhammed Mustafa’nın makamı ve beldesi olan bu yerde edebe riayetsizlikten sakın.)
Felekde mâh-ı nev Bâbü’s-Selâm’ın sîneçâkidir
Bunun kandîlî Cevzâ matla-ı nûr u ziyâdır bu
(Gökyüzünde hilâl, O’nun selâm kapısının yüreği yaralı âşığıdır. Semadaki Cevza’nın nur ve ışık kaynağı O’dur )
Habîb-i Kibriyâ’nın hâbgâhıdır fazîletde
Tefevvuk kerde-i Arş-ı Cenâb-ı Kibriyâ’dır bu
(Burası, Allah (cc)’ın sevgilisinin ebedî istirahatgâhının, türbesinin bulunduğu yerdir ve fazilet bakımından Cenâb-ı Hakk’ın arşının bile üstündedir.)
Bu hâkin pertevinden oldu deycûr-ı adem zâil
Amâdan içti mevcûdât çeşmin tûtiyâdır bu
(Bu mübarek toprağın ziyasından yokluk karanlığı sona erdi. Varlık âlemi, körlük ve yokluktan gözünü onun sürmesiyle açtı.)
Mürâât-i edeb şartıyla gir Nâbî bu dergâha
Metâf-ı kudsiyândır busegâh-ı enbiyâdır bu
(Ey Nâbi, bu dergâha edep kurallarına uyarak gir. Zira; burası meleklerin etrafında pervane gibi döndüğü, peygamberlerin hürmetle öptüğü mübarek bir makamdır.) Şair Nâbî
Kâbe’de rasgele uzanılmaz, Kâbe’ye karşı sırt çevrilmemeye dikkat edilir, hele hele ayak ayaküstüne hiç atılmaz. Kimse kınanmaz, dedikodu yapılmaz, iyi ve güzel hasletler iyi bir dille ya da işaretle anlatılabilir.
Hacca ibadet edilmek için gelinir. Bu yüzden vaktin vaktin olabildiğince ibadetle geçirilmesi gerekir. Hali-vakti yerinde olanlar oteli sadece yeme-içme, yatma ve temizlik yeri olarak kullanmalı. Eğer otel Kâbe’den daha çok kullanılıyor, zamanın çoğu otelde geçiriliyorsa; bir süre sonra birbiriyle kaynaşmalar başlıyor ve otel lobileri çay ocağı sohbetlerine dönüşüyor. Açık olmak gerekirse, dinimizi çok iyi bilmediğimizden, birbirimize hayrı tavsiye etme sohbetleri olmuyor bunlar, Allah korusun aleyhimize yazılabilecek sohbetlere de dönüşebiliyorlar. Yemek beğenmeme, otobüslerdeki aksamaları abartmalar, çay-su durumlarını diyanet görevlilerine fatura etme, bağırıp çağırma, verdikleri parayla hizmetli satın aldığını zannetme gibi durumlarla karşılaşılıyor. Bunları bazı hacı adayları yapıyor ve de hiç de iyi olmayan, nahoş durumlardır bunlar. Bazı din görevlileri bu gibi durumlarla uğraşmaktan dini sohbet yapmaya vakit bile bulamıyor. Biraz empati yapıp, onların da birer emir kulu olduğunu anlamak ve tam bir kuralsızlığın hüküm sürdüğü ve dillerin anlaşamadığı bir ülkede olduğumuzu ve bazı şeylere sabretmek gerektiğini bilmek zorundadır hacı adayları.
Velhasıl hac, küplerin doldurulacağı yer ve zamandır! Küpleri iyi dolduralım ki kırıldığında içinden çamur değil, çil çil altınlar dökülsün!
Allah’a emanet olun.
İsmet YALÇINKAYA