Kalkınma, gelişme anlamında kullanılan bir kelimedir. Bulunduğumuz yerden, amaçlanan yere ulaşmanın adıdır. Bizleri yöneten hükümetimiz özelleştirme adı altında devlet işletmesinde olan iş yeri, fabrika vs. özleştirmeye devam ediyor. Özelleştirmenin ne demek olduğunu iyi gördük. Ülkemizin gelişmesine katkı sağlar, yenilenir, gelişir, insanlara aş, iş olur diye beklerken, kapılarına kilit vurulanlar oldu.
Devletimizi yönetenler biran önce özelleştirmeleri gözden geçirmeli. Kapılara kilit vurulacak şekilde özelleştirme şartnamelerine son vermeli. Yeni fabrikalar, iş yerleri kurulmasına vesile olmalıdır. Aksi halde kalkınma pek de sağlıklı olmamaktadır.
Bir de yap – işlet – devret modelimiz var. Yerli ve yabancı şirketlere bu amaçla yollar, köprüler, hava alanları yaptırılmaktadır. İlk bakışta kârlı gibi gözükse de zaman içinde devlete ve millete yük olacaktır. Bu işletmelerin zamanı dolunca da elbette ki devlete devredecek. Yıpranmış, eskimiş olduğunu göreceğiz. İşletmenin gençliğinden faydalan özel şirketler mutlu olurken, yaşlılığında devlet kucağına bırakacaklardır.
Ülkemizin 2017 yılı kalkınma hızı 7,4 büyüklüğündedir. Dünya ekonomisin yüzde 85’ini temsil eden G20 ülkeleri arasında birinci sırada yer almaktayız.
Kalkınmamız 7,4 olurken neden halâ işsizlik çok, gençlerimiz yurt dışına gitmek için can atmaktadır? Türk lirası karşısında Euro 4,88, dolar 3,95, benzin 6.00, mazot 5,95. Cumhuriyet altını 1132 lira, çeyrek altın 278 lira, gram altın 168,70 liradır. Kalkınmamızda piyasalar ters yönde ibre göstermektedir.b
Ülke kalkınırken, sanırım tabanda yaşayan vatandaşların gelirleri kalkınamıyor. Bu sebepten vatandaş arasında dolandırıcılık, hırsızlık, huzursuzluk, boşanma ve intihar olaylarının arttığını gözlemliyoruz.
Biraz da kalkınma köylülerden, işçilerden, memurlardan, esnaftan yana olsa, onların bacaları biraz daha gür tütse olmaz mı?
Japonya’da yaşanmış kısa bir hikayeyi sizlere paylaşayım:
“Dördüncü yüzyılda prens Nintoku yüksekçe bir kuleye çıkar ve ülkesine bakar. Hava soğuk olmasına rağmen hiçbir bacadan duman tütmez. Sebebini araştırır. Halkın geçimi zordur, vergilerini ödeyemez. Prens hemen bir ferman çıkartır. Üç yıl boyunca halkımdan, hiç kimseden vergi alınmayacaktır. Halktan vergi alınmayınca halkın alım gücü yükselir. Yüzleri güler, mutlu olurlar. Bu arada saray yoksullaşır. Saray da bakıma muhtaç olmuş, çatışı çökmüş, tamir edecek parası kalmamıştır.
Japon Prensi Nintoku ve çevresindekiler yoksullaşmış, bir lokma ekmeğe muhtaç olmuşlar. Üçüncü yılın sonunda tekrar kuleye çıkar bulunduğu şehre bakar. Tüm evlerin bacalarından dumanlar yükselir. “Yaşasın, yaşasın, halkımız zenginleşti.” Diye bağırır. Eşi, “nasıl zengin olduk, saray yoksulluk içindeyken.” Der. Prens Nintoku, “halkı yoksul, kendisi ve sarayı zengin bir ülke olamaz.” Diye yanıt verir.
Ülkemiz 2017’de 7,4 büyüme yakalamış. Darısı 2018’deki büyümelere.