(MELİH ASAROĞLU’nun KİTABI)
Anadolu’dan Yunanistan’a Taşan
“Ortak Duygular Ortak Parçalar”
“Asırlarca beraber yaşamış bu iki halkı sömürgeci güçler ayırsa da günümüze baktığımızda, Türkiye’de sevilen bir geleneğin, Yunanlar arasında da sevilme ve benimsememe durumunun neredeyse Türkiye ile aynı olduğunu görmekteyiz.” “Türk milleti arasında farklı siyasi görüşlere sahip olanların dahi Zülfü Livaneli’den ‘Kardeşim Duymasın’ ve ‘Yiğidim Aslanım’ parçasını dinleyip de etkilenmediğini söylemek olası değildir. Tıpkı bizde olduğu gibi, Yunanlar arasında da Zülfü Livaneli parçaları sevilmektedir.”
İki komşunun iki suyun karşısındaki ulusların dili, dini farklı da olsa Türk sanatçıları ile Yunan sanatçılarının dilinden ne de güzel kardeşliği anlatmışlardı. Zülfü Livaneli ile Giorgos Dalaras’tan dinlemek hoş bir duygudur. Kardeşim duymaz, Hariklaki, İzmir’in Kavakları, Çakıcı Sevgisi şarkılarını söylerken her iki millet de gururlanır.
Melih Asaroğlu’nun kitabını okurken Ege Denizinin sularında kayıp giden bir gemi gibi olursunuz.
“Rum ve Yunan farklılığı, Yunanistan’da Mehmetler getirildi? Milli Hareket Öncesi, Geldikleri gibi giderler, Güzel İzmir işgal altında” başlıklı yazıları okurken akıcı bir dil üslubuyla tarihe yolculuk yaparsınız. Türk Dil Kurumunun kelimelerini anlar, yüreğinize sıcacık sevgiler akarken beyninize bilgiler dolar. Türklerin kurtuluş savaşını Yunanlılarla anlatması kısa öz ve akıcıdır.
“Bayrağı Yerden Kaldır Çocuğum”
“31 Ağustos’ta Adatepe’de Başkomutan, parçalanmış düşman cesetlerinin arasında savaş alanını gezmektedir. Manzara korkunçtur. Yerde ölü bir Yunan askeri, bayrakla beraber kalakalmıştır. Mustafa Kemal, yaverine dönerek; “Bayrağı yerden kaldırın çocuğum, zavallı yavrucuklar! Size kim dedi buralara gelesiniz diye!” der. Liderlik meziyetlerinin yanı sıra insanlık meziyetleri de yüksek olan Mustafa Kemal, bu savaşa kimlerin sebep olduğunu ve bunca insanın kanının, bir hayal uğruna boş yere aktığını bildirmektedir.”
Kitabı okurken yakın tarihimizi akıcı bir dil kullanılarak elinizden bırakmanız zor oluyor. Melih Asaroğlu’nun yazılarından kısa kısa notlar sunmaya çalışayım sizlere.
“2 Eylül’de düşman Uşak’ı ateşe verdiği sırada esir edilir. Esir edilenlerin arasında üst rütbeli komutanlar ve o sırada Yunan Ordusu’nun Başkomutanlığına yeni tayin edilmiş Trikopis de vardır.”
“Asım bey, onlara elini dahi uzatmaz, suratı asık ve kızgındır. “Sizleri, askerlik ve insanlık kaideleri içinde savaşan düzenli bir ordunun kurmayları diye mi yoksa ahlak ve kanun dışı, eli kanlı bir çetenin mensupları olarak mı karşılayalım, tereddüt içerisindeyim.” diyecek, komutanların başları öne eğilecektir. Hemen içeride Başkomutan’ın karşısında General Trikopis, General Digenis vardır. Üzgün vaziyetteydiler. Başkomutan sordu: “Yunan Ordusu’nun başkomutanlığına getirildiğinizi biliyor musunuz? Bunu haber vermek için telsizden iki gündür sizi arıyorlar.” Trikopis üzülerek; “Durumumuz işte bu mareşalim. İdare her zaman olayların gerisinde kaldı, sonuçta bu oldu.” diyecekti. Trikopis’in isteği üzerine eşine sağ olduğu haberi ulaştırıldı.”
Mustafa Kemal gerçek bir devlet adamı olduğunu, kanlı savaşın, ortasında bile insan olduğunu unutmamış, dünyaya ders verircesine “Bayrağı yerden kaldırın çocuğum” diyebilen ender liderlerden biriydi.
DEVAM EDECEK: YARIN: “ATATÜRK’ÜN DEVRALDIĞI TÜRKİYE VE ATATÜRK’ÜN YUNANİSTAN SİYASETİ”