KİTAP HEDİYE ETME KÜLTÜRÜ
KİTAP HEDİYE ETME KÜLTÜRÜ
“Kitap hediye etmeliyiz” yazılarımız, röportajlarımız ses getiriyor ama okuyanlar da tam tersten anlıyorlar. “Beni bir kişi anladı o da tersten anladı” misali.
Biz “kitap hediye etme kültürü olmalı” deyince insanlar yazarından “kitap hediye isteme” olarak algılayarak “bana neden kitap hediye etmedin” diye sormaya başlıyor insanlar. Oysa yazar yayınevinden telif olarak yüzde 5 veya 6 kitap alıyor çoğu zaman.
Yazar kitaba emek vererek gece gündüz kitabı yayınlıyor, yayıncı arıyor. Haliyle yayınevleri satmayacağına karar verdikleri kitapları basmıyorlar. Çok yazar manevi külfetin yanında çok zaman borçlanarak kitabını bastırma yoluna gidiyor. Umuyor ki, eşimiz dostumuz bizi kitaplarımızı alıp çevresine hediye ederek, hem çevresine destek olacak hem bize. Ama imza günlerinde çok insan ünlü yazarlar dâhil kitap almak yerine saatlerce sohbet etmeye geliyor. İmza günleri ile söyleşiyi bile karıştıran topluma ne demeli? İnsanlar bedava sigara istemeye utanıyor da, bedava kitap istemeye utanmıyor çok zaman. İmza günlerine gelmeyip de “imza günün ne zaman” diyenler ve çoğu da öğretmen ve aydın insan çocuğu olanlara gerçekten kızmamak elde değil.
Kitap hediye etmeyi, özel ve resmi kurumlar topluca alarak okullarda çocuklara halka hediye etmeli. Hem yayınevi nezdinde yazarın prestiji artar, hem de okuyan faydalanarak kitabı hediye edeni unutmaz 30 veya 40 sene sonra bile. Bizim unutmadığımız gibi. Yazar ile alay etmek ve saygı duymamak cahilliğin belirtisidir.
Son zamanlarda “falanca yere kütüphane kuruyoruz, kitap hediye eder misin?” diyenlerle de muhatap oluyoruz, hallerinden pek de kitap okuyan insanlara benzemeyen yazarı küçümseyen tavırları ile insanı sinir ediyorlar. Bu sadece benim değil çok yazarın da sorunu.
Özellikle eğitimci geçinip de akraba ve tanıdık yazarlar ile alay etmeye kalkan insanlara da bir söz söyleyemiyorum. Bu, insanlar ilerde çocukları ve öğrencileri kitap okumazsa şikayet etmeye de hakları yok. ”Alay edenle zaman gelir alay edilir” bunu da unutmamak lazım.
Kendisi kitap okumayıp da “ Türkçen bozuk, çok okuman lazım” diyenlere ben de “Bize Türkçe dersleri ver o zaman” dediğim zaman da kızıyorlar. “Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp” diyen atalarımız yanlış mı demiş? Eleştirmek kolay, eleştiriye cevap yazmak kolay değil. Böyle yapanlara cehaletleri karşısında saygı ile ceketimi ilikliyorum.
Boş konuşan ve sırf laf olsun diye “Bana neye kitap hediye etmiyorsun” diyenlerden uzak kalarak okumak en büyük mutluluk. Bize kitap okumayı sevdiren Yaradan’a şükretmek de en güzel ibadet aslında.
Yazacaklarımız bu kadar. Yazarı seven, kitabını yazardan istemez ve kitapçıdan alarak okur faydalanmak istiyorsa…