Hadi bir deneme yapalım! Bilmem hiç deneme yapan oldu mu? Farklı düşünce konusunda ben ilk denemelerden birini yapıyorum şimdi! Bir konudaki düşüncemi yazıya dökmeye çalışacağım. Hani deriz ya “başkası ne der” diye düşünmeyelim artık! Evet, kim ne derse desin. Şu konuya artık farklı baktığımı daha açık bir şekilde ifade etmeye çalışacağım. Nedir o konu? “Anneler günü” ve dolayısıyla sanal günler! Bu yıl anneler gününde Facebook’ta paylaşmıştım, araya ramazan yazıları girince yazım bu güne kaldı. Paylaşımım şuydu: “Anneler gününü kutlamıyorum. Çünkü anneler günü yoktur. Zira anneleri bir güne sığdırmak, sığlıktır.” Bu paylaşımı yaptıktan sonra düşündüm de bu slogan gibi kalmasın, hem altını doldurayım hem de bu mevzuya koronadan sonra farklı bakabilir miyiz diye bir yol açmak istedim! Korona ruhumuzda bir inkılâp yapacak, alışkanlıklarımızı gözden geçirmeye vesile olacak ya! İşte o bağlamda diyorum. Çünkü en büyük sıkıntılarımızdan biri; kendi üretip de adeta iman derecesine vardırdığımız sanal günlerimizdir!
Bu konuyla ilgili daha önceleri birkaç yazım oldu ama böyle radikal bir çıkış yapmamıştım. Şimdi biraz uçuk noktalara taşımaya çalışacağım mevzuyu. Ama tutarsız olmamaya da gayret ederek! Düşünülmeden yapılan eleştirilere kulaklarımı kapayarak, düşüncelerimi korkusuzca ortaya koyacağım. Başta eşim ilk bakışta “aha bu da ne” diyecek gibi geliyor bana ama ne yapayım. Hani başta demiştim ya “başkaları ne der” mantığını bırakıyoruz, doğruları haykırma cihetinde! Hani dilsiz şeytan olmayacağız ya koronadan sonra! Ama dili kullanırken de şeytanın maskarası olmayacağız! Bilmeden konuşmayacağız yani. Kalabalığa getirip bir şeyi anlattığımı zannetmeyin zira eşim başkası değerlidir, onu beyan edeyim! Bu konuda fitne çıkarmayın ha! Koronadan sonra fitne ve dedikodu olmayacak!
Birincisi: Anneler; sizin için üretilen bu gibi günlere sahip çıkıp, her bir gün için diğer 364 günü kaybet-meniz sizin günahınızdır! O bir güne öyle bir anlam yüklüyorsunuz ki, beklentide olduklarınız o bir günde işi bitiriyorlar, diğer 364 gün yatıyorlar, anneye karşı görevlerini son bir güne erteliyorlar! Birikmiş görev ve sorumluklarını bir günde ödüyorlar(!) yalandan bir de ruh katıyorlar, Allahu âlem işlem tamam! Yooo, iş hiç de öyle değil! Ne samimiyet kalıyor, ne içtenlik, ne huzur, ne de saadet kalıyor. Kendinize, çocuklarınıza, ailenize yazık ediyorsunuz!
Günleri parsellemek, onları kendi doğasından, organik yaşamdan alıkoymak bir cinayettir! Evet, kim böyle günler icat etmiyorsa insanlığa yazık ediyor; icat edenler emellerine hem maddi hem de manevi olarak ulaşıyorlar, ama. Aması çok!.. Bu günler açıkgöz insanların işidir. İnsanları sürü gibi gütmek öteleyenlerin işidir! Bu iş Allah’ın işi değildir! O halde bu bir şirktir! Neden mi? Allah’a “Sen düşünemedim biz düşünüyoruz, Sen akıl edemedim biz akıl ettik” diyorsun! Anla bunu! Eğer için bir gün anlamlı olacak olsaydı, Allah bunu bize bildirmez miydi? Allah’tan vahiy alanın annesi yok muydu? Bizim kadar sevmiyor muydu annesini? O, yetim kalmıştı, O da annesine annesi de ona doyamamıştı. Annesi için bir günü özel bir gün olarak ilan edemez miydi? Onu sünnet haline getirmesi aynı zamanda bir emir olmaz mıydı? Anneler ve kadınlar için veda hutbesinde söylediklerini biliyorsunuz, ama onun için özel bir gün önermedi. Öyle bir şey düşünmüş olsa bile Allah’tan da izin almalıydı değil mi? Demek ki Allah’ın buna izin vermeyeceğini biliyordu! Çünkü Allah bir dediğini başka bir dediği ile yalanlamazdı! Yani her günü analar günü ilan eden Allah, “hayır ben yanıldım” deyip onu bir günü indirmez! Bu sadece bizim inancımıza göre olan bir durum değildir. Hz. Musa da, Hz. İsa da ve bütün diğer peygamberler de böyle günler icat etmediler. Evet, bu tür günleri çıkaranlar, Allah’ın Resulüne izin vermediğini meşru hale getirmiş olmuyor mu? Dikkat edin! Geleneksel inançlarımızda da bunu görmek mümkündür. Kadir gecesi dışındaki geceler de buna benzer şeyler değil mi? Kendimize göre özel günler icat edip Allah’ı günahlarımızı sildirmeye, cennetten yer satın almaya zorlamıyor muyuz? Âcizane düşüncem bu yöndedir!
İkincisi: Geçen gün anneler günüydü. Kızım bana, “Baba sana bir şey söyleyeceğim” dedi. Buyur dedim. Yalnızken söylemek istiyorum dedi. İyi dedim. Zula yer bulduk ve buyur kızım dedim. Baba: “Yarın Anneler Günü, anneme bir şey almak istiyorum” dedi. “Eee, güzel de bunu bana niye söylüyorsun?” dedim. “Biraz harçlık ver de anneme bir hediye alayım” dedi. “Senin harçlığın yok mu?” dedim. “Harçlığım var” dedi. Var olduğunu biliyordum zaten! Kızım dedim, o benim annem değil, benim eşim; o sizin anneniz. Abinle birlikte alıverin hediyenizi. “Eğer annenizi seviyorsanız paranıza kıyacaksınız!” dedim. Sistem çocuğu da “el malıyla dost gönüllemeye zorluyor!” farkında olunmadan. Ne getirip ne götürdüğünü düşünmeden, ufak zevk ve sürü psikolojisi mantığına uyarak kendimizi ve çocuklarımızı ateşe attığımızın farkında değiliz! Anneye hediye alayım derken babayı kullanmak! Sonradan uydurulan şeylerin, aslının yerine ikame edilen şeylerin sonu bu olsa gerek.
Şimdi burada iki durum var. Çocuk anneye karşı görevini bir güne sığdırmış (farkında olmadan). Çünkü el malıyla dost gönüllüyor! Bunu böyle yapmasına kim sebep oldu? Popüler kültürün taarruzundan etkilenen anneler! Çünkü oluşturdukları beklentiler çocukları buna mahkûm ediyor. Çocuk kendi harçlığını annesi için harcayamıyor ama o görevi bir türlü de yerine getirmek istiyor. Zinhar yanlış. İnsan sevdiği için neler yapmaz ki! Nerede sevgi? Burada durun ve düşünün! Sistem çocuğu da “el malıyla dost gönüllemeye zorluyor” farkında olunmadan. Ne getirip ne götürdüğünü düşünmeden, ufak zevk ve sürü psikolojisi mantığına uyarak kendimizi ve çocuklarımızı ateşe attığımızın farkında değiliz! Anneye hediye alayım derken babayı kullanmak! Sonradan uydurulan şeylerin, aslının yerine ikame edilmeye çalışılmasının sonu bu olsa gerek! -Kızım özür dilerim ama aynı zamanda teşekkür ediyorum böyle bir konunun açıklamasına vesile olduğun için. Bunlar sizin sucunuz değil.- Cumhurbaşkanı bile inanmadığı halde (öyle düşünüyorum, sorabilirsiniz kendisine!) anneler gününü kutlamak zorunda kalıyor.
Üçüncüsü: Bu beklendi ve toplum baskısı sonucu hediye alamayacak evlatların hali ne olacak? Ortalıkta Anneler Günü ve alınan hediyeleri konuşulurken o çocuğun durumu ne olacak? O psikolojik travma nasıl tamir edilecek? 364 gün o çocuğun çekeceği çile, moral çöküntüsü ne olacak? Fakirlikten dolayı annesine hediye alamaması onun arkadaşları karşısında ezikliğine neden olmayacak mı? Annesi onun gönlünü alabilecek mi? Suçlu kim olacak? Şayet ortada bir suç varsa! Baba mı olacak? çocuğuna harçlık veremediği için! Bir de bu cepheden bakın!
Anneler günü, sevgililer günü, yetimler günü ya da haftası, babalar günü… Bırakın bu günleri, babalara gelmeyin! Koranadan sonra sahtekârlıkları bırakalım; 364 gün yanlış kullandığımız bir reçeteyi, bir günlüğüne doğru kullanarak iyileşeceğimizi zannetmeyelim. Bilim kurulu üyeleri, ne olur buna da el atın!
“Cennet annelerin ayakları altındadır” diyen dinin peygamberine ümmet olmuşuz. Öbür dinler ne diyor bilmiyorum. Ama tahrif edilmemiş halleri aynen bizim peygamberimizin söylediğini vahyettiklerine inanıyorum. Anneler dikkat edin! Ayağınızın altına sabun koyuyorlar, cennet kayıp gidecek! Büyük ya da küçük çocuklar! Ne yaptığınızın farkına varın. 364 gün annene cehennemi yaşattıktan sonra da onu oradan çıkar, timsah gözyaşları dök, ertesi gün gene oraya gönder. Kandırmayın kendinizi ve annelerinizi!
“Bir zamanlar biz İsrâiloğulları’ndan, “Yalnız Allah’a kulluk edeceksiniz; ana babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz. İnsanlara güzel söz söyleyin, namazı kılın, zekâtı verin” diyerek söz almıştık. Sonra, içinizden küçük bir kesim dışında, sözünüzden döndünüz; hâlâ da sırt çevirmektesiniz.” (Ba-kara Suresi – 83. Ayet)
İsmet YALÇINKAYA
10.05.2020