KÖTÜLÜĞE İYİLİKLE CEVAP VEREN OĞLUM
Sevgili oğlum,
Peygamberimizin Hz. Ali’ye sevgisinin çok olduğunu gören sahabeler merak ederek “ Hz. Ali’yi bu kadar sevmeni çok merak ettik Ya Resulullah” demişler. Bunun üzerine Peygamberimiz çevresindekilere “Biri size kötülük etse siz ne yaparsınız? “ demiş. Oradakiler “Tabii iyilik ederiz” demişler. Bunu Peygamberimiz birkaç defa sorunca tabii susmuşlar. Bu sırada Hz. Ali gelmiş. Aynı soruyu O’na da sormuş. Hz. Ali tam yedi defa aynı soruya “Gene iyilik ederim” demiş. O zaman Peygamberimiz “ Şimdi anladınız mı O’nu ne kadar çok sevdiğimi?” demiş.
Sevgili oğlum,
Günümüzde insanların “altta kalanın canı çıkar” misali “altta kalmayayım, yenilmiş olmayayım” anlayışı ile kendine bir sataşma olduğu zaman hemen cevap vermesi sonunu düşünmeden bazen cinayetlere kadar varmaktadır. Halbuki insan sabretse, karşısındaki insana cevap vermek yerine aklı selim olarak “Onlara sataşacak olana selam der giderler” ayetinde olduğu gibi laftan anlamayan ile muhatap olmamak çok zaman en güzel cevapları vermektir. Ben buna uymaya çalışıyorum da bazen haddi o kadar aşan insanlara bas bas bağırmak gerekiyor. Sağırlar ile alay eder gülerler ama bazen kendileri ruhen sağırlardır bağırsan da duymazlar.
Sevgili oğlum,
“Kötülüğe kötülük her kişinin, kötülüğe iyilik er kişinin işidir” diyenler ne kadar doğru söylemişler. Yani kötülüklerden kötü sözlerden kendimizi koruyabilirsek hayat güzel gelir bize.
Canım oğlum,
Bizde genelde engelli, yaşlı insanlara yardım etmek, onların ihtiyaçlarını karşılamak gerekirken onların sırtından geçinme, onları kandırma, dolandırma o da olmuyorsa alay etme ve dalga geçme daha çoktur. Tepki gösterince de pişkince “Biz seni seviyoruz da sen anlamıyorsun” derler. Bunu da milli ve manevi değerleri güçlü olduğunu iddia edenler yapar genelde. Tabii ki gerçek manada onları seven ve maddi manevi yardım edenlerde vardır ama yüzde bir kadar. Buna her gün defalarca şahit olan bizler üzülüyoruz ama elden gelen bir şey yok. Kimse kötülükleri kendine yakıştırmıyor ama kötülükler dünyada virüs gibi yayılıyor. Bunun önüne geçecek nesil de siz gerçek milli ve manevi değerlere bağlı olan gençlersiniz.
Sevgili oğlum,
Gerçek manada iyilikler her zaman görülür ve bunu ayrıca anlatmak gerekmez. Kötülüklerde ne kadar iyilik gibi sunulsa da “güneş balçıkla sıvanmaz” düsturu gereğince görünür ve bilinir. ”Ben çalışkan adamım” diyene kimse inanmazsa, “ben tembelim “ diye tevazu gösteren insan da inandırıcı olmaz ve gerçek manada çalışanları az da olsa gören takdir eden olur. Sen de “iyiliği emreden, kötülükten insanları men eden “ insanlardan olarak Allah’ın sevgili kulu olmaya gayret edersin. O zaman gerçek manada sevilen ve sayılan insan olursun.
Sevgili oğlum,
Kitap okumak ve güzel yazılar okumak, bunları da sevdiğimiz insanlarla paylaşmak ne kadar güzel ama paylaşacak adam bulursak. Bulduğumuz zaman ise anlatıyoruz sana yazıyoruz işte. Yazdıklarımızı okumak istemeyen, konuştuğumuz zaman dinlemek istemeyen insanlar gördükçe “duymak istemeyen kadar sağır, görmek istemeyen kadar kör, anlamak istemeyen kadar aptal insan olamaz” sözünü hatırlarım hemen.
Sevgili oğlum,
Okumak öğrenmek ve iyi insana olmak istemek önemli. “İstemeyen adam dayak bile yemez” derler. İsteyen adam okuyacak kitap da bulur, öğrenmeye imkanda bulur. Öğrenmek istemeyen adam da kütüphanede 40 yıllık memur olsa bile bir şey öğrenemez. Sadece o değil çevresi de öğrenemez. Öğretecek bir şeyi olmayan çevresine ne verecek. Mum kendi ışık saçacak ki çevresini de aydınlatsın. Yanmayan mum kimi aydınlatabilir ki?
Sevgili oğlum,
Bazı insanlara bir şeyi anlatırsın. Anlamak istemezler ve tekrardan sorarlar. İnsan bunlara cevap yazarak, konuşarak zaman geçirmek istemez. Uzak kalır. Ama insan “benden neye uzak kalıyor” diye kendini sorgulamaz da “sen niye gelmiyorsun?” der. Düşünmeyi akıl edemez. Çünkü düşünmek için bilgi dolu olmak lazım. Bu da okumak ile olur. Kendini akıllı sanan insan da okumayı da okuyanı da küçümsemeye kalkar. “Ağlanacak halimize gülmek” deyimi burada da ortaya çıkar ama kendinin gülünecek halini görmez. Kimi gelip geçecek ünvanına kimi de servetine, kimi de şeytanın hizmetine girmiş ve susmak bilmeyen diline güvenerek kendini savunur üstün görür. Dünya kendini büyük görenlerin saçmalıklarını ile dengesini kaybederek ne yapacağını şaşırmış yalpalayarak yürüyen sarhoşa dönüyor.
Canım oğlum,
Derler ki “acılar paylaşıldıkça azalır, sevinçler paylaşıldıkça çoğalır.” Ben de derim ki “ Kötü örnekleri anlatmayalım ki yayılmasın, güzel örnekleri ve insanlar destekleyelim insanların haberleri yayılmıyor, onlarla alay ediliyor, destek sadece laf ile oluyor. anlatalım ki güzellikler yayılsın” Ama medyamızda, konuşmalarda hep kötü örneklerden bahsediliyor, haberlerde onlar anlatılıyor. Oysa ki azimle çaba harcayan, Bu kısır döngü yıkılmadıkça kötülükler yayılacaktır. Bunun önüne geçecek olanlarda hakiki manada milli duygularla dolu sizler olacaksınız sevgili oğlum.
Bir tane oğlum,
Bir büyüğümüz der ki “ Cahiller ile asla tartışma ben hiç galip gelemedim” ne kadar güzel sözdür. Laftan anlamayan bedenen sesleri duyan ama ruhen duymayan, anlamayan ama her şeyi anladım diye ortada gezen, kitap okumayan ama her şeyi biliyorum havası ile çocuk ve torunlarını etkisi altına alarak cehalete sürükleyen insanlar ne yazık ki uzak kalmamız lazım olan insanlar. Ne yazık ki” Yaşlılar, onlar bizim büyüklerimiz aman kırılmasın diye yanlışlarını söyleyemeyen zamanla o büyüklerin yanlışlarını bilinçaltından doğru kabul eden insanlar kendilerine ne kadar zarar verdiklerini, çocuklarını ne kadar yanlış yönlendirdiklerini de bilemezler. Farkındalık önemli Çünkü bir insana “ kırk kere deli dersen deli, deliye kırk kere akıllı dersen akıllı olur” derler. Telkin ve çevremizdekilerin sözlerinin hayatımıza ne kadar etki ettiğini bilseydik, boş konuşan adamlardan salgın virüsünden kaçar gibi kaçardık. Ama kötülükten alıkoyamadığımız nefsimiz, şeytan bizlere doğruları yanlış, yanlıları doğru gösteriyor işte.
Canım oğlum,
İnandıklarımız şeyler yanlış olsa bile doğru algılarız zamanla. Çoğu insanın köyden çıkıp büyük şehirlerde sadece eğitim almayıp, orada yetişen ve gelişen insanlarla sık sık bir araya gelerek geliştiklerinden çocuklukta çoğu doğru zannettikleri gelenek ve sözlere zamanla gülecek hale gelirler. Zamanla büyük aşk yaşayıp, evlenen çocukları olan insanların zamanla birinin bilinçlenerek ayrılmak istemesi sonrasında yaşananları sık sık gazetelerden okuyoruz. Bilinçlenmek ve farkına varmak öyle bir şey ki kırk yıllık yanlışları doğru olarak algıladığı zaman hayat bir anda alt üst olur. Şems der ki “ Hayatımın altı üstüne gelecek diye endişelenme, ne biliyorsun ki hayatının altının üstünden daha iyi olmadığı” diyerek bilinçlenmenin insanın kendisini sorgulamasının yanlışları ve kötülükleri doğru hale ve iyi hale getirmesinin ne kadar riskli ama güzel şey olduğunu anlatmaya çalışır bize. Anlayana.
Sevgili oğlum,
İşte biz ne demiştik mektubumuzun başında “Kötülüğe iyilikle cevap vermek” . İşte bizde kötü davranan bizi güya seviyormuş görünen ama alay eden insanlara kötü niyetlilere karşı mektup yazmaktan güzellikleri, güzel sözleri paylaşmaktan başka bir şey yapamıyoruz. ”Sen bana gerçekten maddi ve manevi bütün gücünle yardım et bende seni lafta motive etmeye devam ederim!” diyen insana başka ne yapabiliriz ki. Bu da kötülüğe bir iyilikle cevap verme yöntemi değil mi? Karamsar insan her iyilikte kötülük arar. İyimser ve güzel düşünen insan her zorlukta bir iyilik arar ve umudunu kaybetmez. Umudu olan insan her zaman dünyanın en güçlü olan insanıdır ve kötülüklerle mücadele etme gücünü Yaratan ondan esirgemez. ”Oku” emrine sıkı sıkı sarılan insan da güzellikleri okumaya devam ettikçe dünyanın güzelliklerini göreceğine dair umudu artar.
Canım oğlum,
Sabır ve şükürle ve gayretle bu benimsediğimiz “Kötülüğe iyilikle cevap vermek” mücadelemizde bir elimize ayı öteki elimize güneşi verseler gene de vazgeçmeden devam edelim. Umut bizleri ayakta tutan en büyük sermaye.