38°C
23 November 2024
Misafir Kalem

KÖY GEZİSİ

  • Ağustos 27, 2018
  • 5 min read
KÖY GEZİSİ

KÖY GEZİSİ 

Üç emekli öğretmen yola çıktık.

Köye gidiyoruz.

 Bu yol, ilimizi Ankara ve batıya bağlayan en eski yoldur.

Çocukluk yıllarımda asfaltı yeniydi. O da eskimiş. Eski yol olmuş.

Az gittik asfalt bitti. Eşikler, kasisler başladı. Kocaman çukurlara düşüyordu tekerimiz.

 Direksiyondaki arkadaşım bu duruma haklı olarak söylenmeye, hatta kızmaya başladı. Kızmakla  sitem ediyordu.

-Köyümüzün sınırı burası dedi. Artık bizim köyün toprakları üzerindeyiz

Direksiyonu sağa kırdı. Doldurulmuş hendek üstünden çok dikkatli geçti. Toprak yolda giderken yol bitti. Çıkmaz yol olduğu belliydi.   Önümüzü kesen bahçede durduk. Arabadan indik.

Arkadaşım uyardı.

Pantolon paçalarını çorapların içine aldık. Bir endişeyle bahçeye daldık.  Bu endişe öldürücü kene korkusuydu.

 Kendi kendime:

“ Kene, bizi bekliyor olamaz. Korkmanın da bir faydası yok.” Dedim. Rahatladım.

Sık meyve ağaçlarının arasında yürümeye başladık. Dökülmüş meyveleri basıp ezerek gidiyorduk.

Daldaki meyveleri düşürmemek için başımızı eğip geçiyorduk.

Bahçenin üst sınırına kadar yürüdük.

Çoraplarımdaki pıtrakları temizledim. Onları çocukluk günlerimden tanıyordum.  Sevmesem de katlanıyordum.

Hepsini temizledim.

Gölgemiz serin, sohbetimiz sıcaktı.

Akşam serinliğinde köye çıktık. Giderken parke yoldan gittik. Dönüşte asfalt yolu kullandık.

 Köye ulaştık. Durmadık. Köyün arkasındaki tepeye çıktık. Köye kuşbakışı baktık.

 Geniş bir alana kiremit rengi örtü serilmiş gibi görünüyordu.

 Hiçbir ev, diğerlerinden üstün değildi.

 Eski ve yeni evler aynı görünüyordu.   Evlerin hepsi, iki katlı ya da tek katlıydı

Kiremitler aynı seviyede olduğundan genişleyen bir sergiyi andırıyordu.

Yeni yapılan evlerin eskiye uygun yapılmış olması bir bütünlük oluşturuyordu

İl ve ilçe merkezlerinde kale görmüştüm. Hiçbir köyde kale görmemiştim. Bu köyün ortasında yüksek bir kale vardı.

Kalenin tepesinde bayrak dalgalanıyor. Yanında Atatürk, köyü gözetliyordu.

Yüksekten bir süre izledim. Birkaç kare resim çektim. Köyün içine indik

DİKKAT!  BİR ŞEHİR, BİR TAKIM, BİR ÖMÜR

Yollar, sokaklar temiz. Kahveler dükkânlar düzenliydi.  Çöp atıkları, ot saman yığınları yoktu. Ahırları evlerin yanında olduğu halde yolları hayvanlar kirletmemişti. Yollar, sokaklar çok temizdi

Derenin ortadan ikiye böldüğü köyün diğer yarısına geçtik.

 Arabamızla kare şeklinde bir avluya girdik. Tam karşıda da çıkış kapısı vardı. Her iki kapının yanında birer mermer çeşme yapılmıştı.

 Kaliteli mermer ve güzel işçilikle yapılmış çeşmelere eşit mesafede musalla taşı vardı

Büyük bir masa olan musallanın ayakları ve üstü kalın yontma taştan yapılmıştı. Avlu ön kapıdan girince, arka kapıdan nereye çıkılacağını merak ettim.

Böyle bir avludan saraya veya konağa geçildiğin biliyordum.

 Biz diğer kapıdan çıkınca mezarlığa girdik.

Kendimizi köy mezarlığında bulduk.  Hepsinin zengin mezarı olduğu belli oluyordu. Mezarlar, kaliteli mermerden iyi işçilikle yapılmışlardı.

 Köy güzel. İnsanlar güzel. Mezarlık çok bakımlıydı. Köye geldik.

Köylülerden birisi bana sordu:

– Mezarlığı beğendin mi?

– Çok beğendim. Hemen ölesim geldi.

Bu sözüme iki tepki geldi. Orada bulunanlardan gülenler oldu. Cevap verdiğim kişi:

– Aman hocam Allah uzun ömürler versin. Dedi. 

Dönüşte asfalt yolu takip ettik. Şehirlerarası yola indik. Arkadaşıma sordum:

  -Bin dört yüz yıllarında bu köyde yaşayan kişi köye gelse ne olur?

– Anlamadım. Kim? Hangi  kişi?

 – Emir seyit  şimdi bu köye gelseler herkese teşekkür eder, ödül verirlerdi.

Köyümüzü çevrenin medeniyet beşiği yaptığınız için teşekkür ederlerdi

– Haklısın. Çok doğru söylüyorsun. Dedi.    Evimize gelmiştik ayrıldık.   

 

About Author

Tokat Haber

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
tokat haberleri reseller
kingroyal meritking meritking giriş kingroyal giriş madridbet