Milli mücadele yıllarının her alanda bütün ıstırabını, sıkıntısını, çocukluk ve gençlik yıllarında yaşayan şair canlı bir tarih olarak 92 yaşında 2 Aralık 1994 yılında vefat etmiştir. Edebiyat dünyasına şiirleriyle adım atmış, Türk dili ve edebiyatı alanında hoca olma mutluluğunu yaşamış, binlerce öğrenci yetiştirmiştir.
Şiirlerinde en çok vatan, kahramanlık ve doğa temalarını işlemiştir.
Çağrı şiirinden bir dörtlük;
“Bre koç yiğitler bre kocalar
Bir destan söyleyin, divan kurulsun
Böylesi destan almaz heceler
Meydan sazlarına, meydan verilsin”
Duygusal şiirlerinde Türk edebiyatının usta kalemlerini hatırlatan, doğru, samimi, sevgiyi ve aşkı işleyen dörtlüklere ulaşılırız.
Beyan-ı Aşk şiiri;
“Âşıkım, başımda savrulup esen
Cünûn ikliminin bir hevâsıdır
Kalbimden yarattım sevdalımı ben
O, aşk cennetinin ilk Havvâ’sıdır.” Dörtlüğü ile başlamaktadır.
Tabii hocanın en önemli çalışması… Okullarda milli, bayramlarda öğrencilerin adeta ezberlediği, en çok okunan şiirlerden olma ünvanlı ve ilk kıtasını okuduğunuzda hemen hatırlayacaksınız. Bu Vatan Kimin…Şiiri Bursa’da yazdığını biliyoruz.
“Bu vatan toprağın kara bağrında
Sıradağlar gibi duranlarındır,
Bir tarih boyunca onun uğrunda
Kendini tarihe verenlerindir.”
Şiiri okurken, dinlerken, duygulanmayan, heyecanlanmayan Türk çocuğu olmadığını, olmayacağını düşünüyorum. Milli ve manevi varlığımızı besleyen şiiri daha ortaokul yıllarımda Türkçe öğretmenim tarafından okuma görevi verilmesi ile başlamış, defalarca programlarda okumuşum. Okurken duygularım, heyecanım ve mutluluğum daima üst seviyeye ulaşmıştır. Birçok programda fırsat buldukça halen okuyorum.
Yaşadığı dönemlerde canlı tarih olan hoca, binlerce öğrenci yetiştirmiştir. Saygı görmüştür. Makaleleri, incelemeleri, eleştirileri ve çeviri eserleriyle Türk edebiyatında sağlam bir yerde bulunmaktadır.
Prof. Fuat Köprülü, İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu, Zeki Velidi Togan başta olmak üzere dönemin çok önemli hocalarından ders almıştır.
Yine ilk telif eseri olarak bilinen daha 1938 de basılan “Dede Korkut” bizim nesil tarafından da okunan eseridir. Araştırma alanında ve milli tarihimizin yeni nesillere aktarılması anlamında çok önemli bir hizmetidir. Metin çalışmaları ve araştırma olan eser edebiyatımıza katkılarından dolayı “ Dede Korkut’un Torunu “ unvanını almıştır.
Türk Edebiyatı hocalarını tanıtım yazılarımıza devam edeceğiz.
Hocanın Gurbet şiirini okuyucularımla paylaşıyorum.
GURBET
Beni koyup giden cefacı dilber!
Koyduğun yerlerde duramıyorum;
Beni de alsaydın nolur beraber?
Derdimi kimseye veremiyorum…
Çıksam şu dağların yücelerine,
Eş olsam gurbetin gecelerine,
İmrenir dururum nicelerine,
Bir ben mi murada eremiyorum.
Akşam olur, kuşlar konar dallara,
Susamış yıldızlar iner göllere,
Güzeller dizilir ince yollara,
İçlerinde seni göremiyorum.
Bir akarsu görsem melil olurum,
Ben bu dertten hasta olmam ölürüm.
Seni kaybettiğim yerde bulurum,
Durduğun ellere varamıyorum.
Bu gül yaprağımı dudak değil mi?
Ne diye kıvrılmış, yazık değil mi?
Sana giden yollar uzak değil mi?
Korkumdan bir türlü soramıyorum…
Bağrımda koç gibi dağlar yatışır,
Görünmez dallarda kuşlar ötüşür,
Bir yerim var benim, yanar tutuşur,
Bir yerim kanıyor saramıyorum…
Orhan Şaik Gökyay
Osman BAŞ