On mart gününden itibaren sokağa çıkmadım. Pandemi dönemi başladı. Yaşım yetmişi geçti.
Çıkmak zorunda olduysam da serbest gezemedim. İşimi görüp eve döndüm. Bunu yapmam için bir baskıya gerek yoktu. İzinli olduğum halde, dışarıda kendimi suçlu sanıyordum. AVM ye uğramadım. Alışveriş yapmadım.
Bugün kısıtlama yok. Alışveriş yapmak istedim. Bir AVM ye arkadaşımla beraber uğradık.
Bir ürün beğendim. Almak istedim. Etiketinde 39.99 lira yazıyordu. Kasaya gittim. Önceden kuralımı açıkladım kasiyere:
“Bunu alacağım ama paramın üstünü alırım.” Dedim.
Önce kabul etti. “ Öderim. “ dedi. Bir kuruş verecekti. Bulamadı. Beş kuruş vermek istedi. Kabul etmedim. Almaktan vazgeçtim. Bırakıp çıktım. Neden almadığımı arkadaşıma anlatmakta biraz zorlandım:
“Tüm mağazaları gezince, etiketlerin hepsi bir kuruş düşürülerek ayarlanmış. Buraya bir milyon kişi uğrayıp, bu ürünü aldığını düşünelim. Bu mağaza, on bin lira haksız kazanç elde edecek. Bu alışverişi ülke genelinde düşününce, haksız kazanç milyonları bulacaktır. O benim ihtiyacım olan bir üründü. Bir kuruşu düşünecek kadar cimri olmadığımı sen bilirsin. Tedavülde bir kuruş yoksa dürüstçe kırk lira desinler alırım. Adamlar bizi kandırıyorlar. Ona üzüldüm. Sinirlendim.”
Arkadaşım haklı olduğumu söyledi. Kimsenin bunları düşünmediğini ilave etti. Ona şu soruyu sordum:
“ Acaba beni de pandemi mi değiştirdi. Ben de artık eskisi gibi olmayacak mıyım? “
Tatlı bir tebessümle cevap verdi. “Ne alaka? “ 16.06.2020