Pazarlık Yazı
Kişi Çaldığında Mü’min Olarak Çalmaz!
Baba ile oğlu uyuyorlarmış. Yan odadan gelen tıkırtılar üzerine, baba, oğluna, ‘git bak bakalım’ demiş…
Oğlu gitmiş. Ses seda çıkmayınca baba seslenmiş;
-Oğlum ne oldu?
-Baba bir hırsız tuttum.
-Tut kolundan getir.
-Gelmiyor.
-Bırak gitsin.
-Gitmiyor.
-Sen gel oğlum.
-Gelemiyorum.
-Niye gelemiyorsun?
-Ben onu bırakıyorum o beni bırakmıyor.
Hırsızlar çöp toplamaz!
Siz hiç çöp karıştıran hırsız gördünüz mü?
Hırsızlar çöp karıştırmazlar!
Çöpten tatmin edici şeyler çıkmaz onlar için.
Garibanlar çöp karıştırır.
Fakirlerin uğrak yeridir çöpler.
Helalinden karnını doyuracak kadar nafaka arayanlar çöpleri karıştırır.
Onlar da kimsenin görmediği yerlerde çöp karıştırırlar.
Çöp karıştıranlar utangaçtır.
Hatta değerli bir eşya, yanlışlıkla çöpe gitmiş eşya olduğuna kanaat getirdiklerinde sahibini ararlar.
Oysa hırsızlar arsızdır.
Vicdanı yoktur onların.
Sadece çalmaya odaklanmıştır onlar.
Hırsız doyumsuzdur, utanmaz.
O çaldıkça çalası gelir.
Sabah çalar, akşam çalar, gece çalar.
Çöp karıştıranlar zenginlerin güzel şey atmasını bekler çöp kutularına!
Hırsızların gözü zenginlerin evinde, kasasında, arsasında olur.
Ya çöpten ekmeğini kazanmaya çalışanlar?
Onların da gözü zenginlerin yakınındaki çöp kutularında olur!
***
Hiç toprağın altına bakan hırsız gördünüz mü?
Hırsız alt yapıyla ilgilenmez.
Alt yapıdan bir şey çıkmaz onlara.
Onlar hazır madenleri toplarlar.
Kazacaksın da ne olacak?
Curuf çıkaracaksın, onu eleyeceksin. Zenginleştirip değişik kimyasal ve fiziksel işlemlerden sonra altın elde edeceksin. O da şansına…
Oysa hazır altın var.
Üst yapı arsa dolu, ne yapsın alt yapıyı.
Atık su imiş, yağmur suyu imiş önemli mi?
Su zaten yolunu bulurmuş.
Ama aheste akarak, ama sağı solu yırtarak, ama kokutarak.
Önemli mi?
Çalmak, daha da çalmak, 24 saat çalmak.
Çalıp oynamak!
Umurunda mı dünya!
***
Hırsız için imar çok önemli!
Bak işte, bu önemli!
İmar rantı derler ona.
Makamlar çalınır onun aşkına.
Zira bir badımda çok mal götürülür!
Sonuçta “çarpık yapılaşmalar, kişiliksiz projeler, ahlaksız şehirleşmeler…”
Yine de her şey kitabına uydurulur, millet enayi yerine konur.
Keriz uyanınca da hırsız Üsküdar’ı çoktan geçmiş olur!
***
Hırsızın ulaşım derdi olmaz.
Otobüsler kaza yapmış, geç gelmiş umurunda mı?
Ver yandaşına ihaleleri.
Taşısınlar enayileri!
Nasıl olsa avantayı alacak bay hırsız!
Umurunda mı pahalı ulaşım, keşmekeşlik!
***
Vatandaşın musluğundan akmamışsa temiz su.
Hırsız bunu dönüştürür kazanca.
Çağırır yandaş su şirketlerini.
Kapıda teslim su şişeleri.
***
Hırsız hırsıza yoldaş olurmuş.
Evine girer, seni bacadan çıkarırmış
Zeki hırsız, şaşkın ev sahibini ağırlarmış.
Tutamadığın hırsız, başına bey olurmuş.
Diyelim belediye başkanısınız; belediye size emanet edilmiş. Verdiğiniz sözleri tutmazsanız hırsızsınız.
Diyelim politikacısınız; devlet size emanet edilmiş. Devletin/kamunun/halkın malını çalarsanız, çalanlara göz yumarsanız, hırsızsınız.
Bu ülkede hırsızlıkları henüz önleyemiyoruz. Önleyemiyoruz diye teslim olmayacağız elbet. Ama şimdilik bir beddua sallayalım onlara!
Âlemin maskarası olasın emi!
İsmet YALÇINKAYA