SADETTİN TURHAN İLE RÖPORTAJ
Çocuk Kitapları Yazarı Hemşerimiz Sadettin Turhan:” Çocuklar beyaz birer sayfa gibidir. Bu sayfa üzerine karalayacağınız her şey onların yarınlarını belirleyen temel özellikler olacaktır.”
SORU- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Hangi okullarda okudunuz ve nerelerde çalıştınız?
SADETTİN TURHAN- Ben Sadettin Turhan. 1974 yılında İstanbul’da dünyaya geldim. Nüfusa kayıtlı olduğum il ve ilçe her zaman şerefle söylüyorum Tokat Niksar.
Başakşehir’ de ikamet ediyorum. Evli ve 2 çocuk babasıyım.
Fiilen mali müşavirlik mesleğimi devam ettirmekteyim. Bunun yanında yazarlık faaliyetleri ve çalışmalarımı da hızlı bir şekilde bu bağlamda yürütmekteyim.
Soru – Yazmaya başlama hikâyenizi anlatır mısınız?
Sadettin Turhan- Bu bana en çok yöneltilen sorulardan bir tanesi. Sebebine gelince; ben matematik ağırlıklı bir iş ile uğraşıyorum. Mesleğim mali müşavirlik. Edebiyat, yazmak ya da fikirleri kâğıda dökmek meselesi gerçekten dikkat çekici ve önemli geliyor. Bunun sebebi gençlik ve çocukluk yıllarımız diyebiliriz.
Ben Fatih’te doğdum, büyüdüm ve o zamanlar Beyaz Saray Kitapçılar Çarşısı’nın olduğu bölgede bugün için önemli gördüğümüz akademisyenler, eğitmenler, öğretmenlerin bulunduğu ortamda, bir yayın evinde yetiştim. Burada almış olduğum notlar, kafama kazınan birtakım bilgiler ve bunları daha sonra araştırma isteği, ortaokul ve lise dönemlerinde okuldaki yapmış olduğumuz faaliyetler. Bunların hepsi yazı hayatıma bir başlangıç olması itibariyle önemli bir yer kaplıyor.
2003 yılında bir gün dergi editörü olan arkadaşımızla komşuluk, selamlaşma, muhabbet, eskiye bağlılık, mahalle bilinci, İslami anlayış gibi konuları konuşurken oldukça uzun bir muhabbet yaptık. Bu konuşmanın ardından arkadaşımızın “Bunlar çok güzel, neden kaleme almıyorsun, yazı yazmıyorsun dergide yayınlasak?” sözleri üzerine yazı hayatına giriş yapmış oldum. O selam ve sevgi ekelim başlığı altında yazımızı yayınladık ve oldukça fazla rağbet gördü. Bunun sonucunda da yazılarımız devam etti. Bir sonraki ay beni telefonla arayıp, “Ne oldu Sadettin, yazını göndermedin?” diye sordu. Geçen ay yazmıştım deyince de “Sen yazmaya devam et.” dedi. Ve bu yaklaşık 10 yıl kadar sürdü.
Daha sonra 2010 yılında yine bir arkadaşımızın “Çok güzel, faydalı konulardan bahsediyorsun ama dergi buralarda kaybolur, gel bunları kitaplaştır.” cümlesi üzerine birçok yayın evi ile görüştüm. Yayın evleri bu tür çalışmaların çok rağbet görmeyeceği endişesi ile dosyamı geri çevirirken, bir arkadaşımız basarım dedi ve bu sözün arkasından kitabımızı neşretmiş olduk. Sonrasında da 2014, 2015 ve 2016 yıllarında diğer çalışmalarımız ile yeni kitaplarımıza devam ettik. 2019 yılında eklenen yeni çalışmalarımız ile birlikte 11 kitabımızı dostlarımızın beğenisine sunmuş olduk.
Soru- İlk kitabınızı nasıl çıkardınız? Yayınevi kurma ve gelişmesi nasıl oldu?
Sadettin Turhan- Biraz önce de selamlaşma, geçmişe bağlılık, vatan sevgisi gibi konuları ele aldığım çalışmalardan bahsetmiştim. Bunları nasıl daha düzgün, daha net ve daha kısa aktarırım diye düşündüğümde; şiir tarzının, renginin, ahenginin çok daha güzel olacağı kanısı uyandı. Ve bir şiir kitabı olan “Seccadem Islanmıyor” ile çıkış yapmaya karar verdim.
Tabii bunu tek başına yapabilmek mümkün değil. Dosyayı alarak çok büyük yayın evlerinden başlayıp, küçük yayın evlerine kadar gittim. Oralarda tanıdıklarım vasıtası ile kitabı neşredebilir miyim diye sordum. Aldığım cevap hep aynıydı. Bu tür kitaplar çok fazla rağbet görmez, satış yapmaz. O yüzden o kitabı neşredemeyiz dediler.
Bir yayın evi sahibi arkadaşım bu kitabı neşredebileceğini ancak maliyetinin nasıl olacağını sordu. Benim şöyle bir teklifim oldu. Siz kitabı neşredin. Kitabın büyük bir kısmını ben satın alır, eşime, dostuma dağıtırım. Böylece bir hatıra kalmış olur diyerek bir çalışma başlattım. O günden sonra da aynı yayın eviyle diğer kitaplarımızı da çıkardık. Halen çalışmalarımız bu minvalde devam etmekte.
Soru- Bugüne kadar çıkardığınız kitaplar neler ve konuları nedir?
Sadettin Turhan- İlk kitabım “Seccadem Islanmıyor” idi. Namaz, iman, gençlik ve ahlak. Bu dört ana temel konuyu ele alan şiirlerden oluşan bir çalışma oldu. Özellikle namaz konusu önemliydi. Namaz konusunda yazılmış birçok kitap olmakla birlikte, ana konusu namaz olan tek şiir kitabı olarak ifade edebiliriz.
Şiir kitabından sonra 2014 yılında “Hayata Aşk Penceresinden B/akmak” ismini verdiğimiz, birçok meseleye bir pencere açarak, bu pencereden hayatı değerlendirmeye çalıştığımız kitabımız çıktı.
Daha sonra 2016 yılında Rahmet Damlaları ismini verdiğimiz bir serinin ilk kitabı olan “Efendime” çıktı. Efendimiz (s.a.v.) bugün gönlümüze misafir olsa, O’na kendimizi nasıl arz ederiz? O’nunla nasıl muhabbet ederiz? O’na sıkıntılarımızı nasıl aksettirir, O’na olan özlemimizi, hasretimizi, sevdamızı nasıl haykırabiliriz? Bu mana itibariyle yazılmış küçük dilekçelerin olduğu kitabı neşrettik.
Bir sonraki kademede Rahmet Damlaları serisinin ikincisi olan “Medet Ya Hu” çıktı. Rabb’e olan yalvarışlar, yakarışlar, dualar… Nasıl bir üst makama dilekçe verdiğinizde, o dilekçenin bir şekli, şartı vardır. İlk önce kendinizi arz eder, durumunuzu bildirir ve daha sonra talep edersiniz. Bu duygularla bende bir mali müşavir olarak Rabb’e olan dualarımızı ve yakarışlarımızı bir dilekçe gibi kaleme almaya çalıştığım Medet Ya Hu çalışmamızı çıkardık.
Bu serinin üçüncü kitabı olan “Şerefli İnsan” yaratılmış en şerefli varlık olan insanı anlatan, onun içindeki hüzünleri, dertleri, gamları, sevinçleri, imtihanları ve sonuçları bir olan, geçmişte Allah dostlarının, peygamberlerin yapmış olduğu örneklerden yola çıkarak düzenlediğimiz bir değerlendirme kitabı olarak “Şerefli İnsan” kitabını çıkardık.
Ondan sonra biraz da çocuklara eğilelim dedik. “Dedemle Bir Gün” adını verdiğimiz bir eğitim seti çıkardık. Burada çocuklarımızın milli ve manevi değerlerini ön planda tutan, bir dede ile torununun hikâyelerine yer verdik. Hala çalışmalarımız devam ediyor.
Bunun arkasından ilkokul çocukları için “Küçük bir karış” ve “Çekil önümden” isimlerini verdiğimiz bir eğitim setimiz ortaya çıktı.
Soru- Çocuk kitaplarına yönelmenizin özel bir sebebi var mı?
Sadettin Turhan-Çok güzel bir soru olmuş. Çocuk kitaplarına yönelmemizde ana bir sebep var. Biz belli bir yaşa gelmiş, belli bir olgunluğa erişmiş akranlarımıza ya da bizden birkaç yaş küçük olanlara çokta verebilecek, onların dünyasına katabilecek bir şeyimizin olmadığı düşüncesiyle; yeni yetişen çocuklarımızın, yavrularımızın üzerindeki o manevi dinamikleri sağlam tutabilmek, onlara bir fayda sağlayabilmek adına çocuk kitaplarına yöneldik ve bu noktada da ne kadar doğru bir iş yaptığımızı adım attığımız her projede gördük. Onlar da sağ olsunlar. Bütün kitaplarımızı sahiplendiler. Oradaki dede ile torunu sahiplendiler ve bugünün çocukları bizim yarınlar için umutlarımız.
Belli bir kuşak, belki 70’ler 80’ler kuşağını yaşayan durumu farklıydı. Ama 90’lı ve 2000’li yılları yaşayan gençlerimiz bazı şeylerden mahrum kaldılar. Biz de bu aradaki dengeyi kurabilmek, onlara bir şeyler katabilmek adına çocuk kitaplarına yöneldik.
Soru – Çocuk kitaplarının çocukların gelişimine ne gibi etkileri var?
Sadettin Turhan- Çocuklar beyaz birer sayfa gibidir. Bu sayfa üzerine karalayacağınız her şey onların yarınlarını belirleyen temel özellikler olacaktır.
Kelime bilgisi, cümle yapısı, hayata dair bilgiler eğer kitaplar vasıtası ile çocuğa ulaştırılabilirse bu öğrenme metodu ile birlikte; çocuk okuduğu yaşta hafızasında kalanlar önemlidir ama en değerli olan şey öğrenmeyi öğrenmektir. Yani okuyarak, dinleyerek, araştırarak bir sonraki safha olarak bilgi edinmeye geçiş yöntemidir.
Tabii ki bu nokta itibariyle çocuk yaştan itibaren okumaya yönelmeleri hem kelime haznesini geliştirmek hem de toplum içerisinde bilgi sahibi olarak yer edinebilmesi için önemli bir husustur. Burada çocuğun okuyabileceği kitapların içeriği tabii çok önemlidir. Çocuğun hem fiziksel hem de akli yapısına uygun olması gerekiyor. Onlara bir artı kazandırması gerekiyor. Bu yüzden anne babaların kitap seçiminde oldukça seçici davranması çok önemlidir.
Soru – Çocukken çok okuyan insanla, okumayan insanın hayat kalitesi nasıl olur sizce?
Sadettin Turhan- İnsan beyni geliştirilebilir, düzenlenebilir, yönlendirilebilir bir yapıya sahiptir. Ama bunun için mutlaka öncesinde bilmesi, temaşa etmesi veya algılaması gerekir. Eğer böyle olursa bir sonraki safhaya geçebilir. Mesela siz bir fili, fil görmeyen bir çocuğa anlatamazsınız. Sadece örnekler verebilirsiniz. Önünde bir hortumu var, çok büyük, arkasında bir kuyruk var gibi birtakım betimlemeler, benzetmelerle onun kafasında bir şekil oluşturmaya çalışırsınız.
İşte kitap okuyan çocuklar da okuduğu hikâyelerdeki insanların yapısı, oradaki canlıların oluşu ve kurgulanan hikâye üzerine bir beyin açma işlemi gerçekleştirir. Bu işlem üzerine daha sonra tuğlalar koyarak, kendi hafızasından, kendi hayal gücünden bir şeyler koyarak yeni şeyler üretmeye başlar. Yani bilmeyen devam edemez. Öğrenmek için de okumak gerekir.
Okumayan çocukların bu mana itibariyle hem hayata gerçek bakışı hem de hayal dünyaları sadece anne, baba, okul ve çevresindekilerden görebildikleriyle kısıtlı kalır. Ama okuyan çocuklar çok daha geniş bir perspektifte, dünyanın her bölgesine ait birtakım kavramları kendi hayatına yerleştirebilir. O yüzden de okuyan çocuk ile okumayan çocuk arasında muazzam bir fark vardır.
Soru – Çocuklara kitap okumayı sevdirmenin yolları nelerdir?
Sadettin Turhan- Bu zor bir soru. Çünkü cevabı o kadar karışık ki. Çocuklarımız niye kitap okumuyor diye dönüp baktığımızda hoşumuza gitmeyecek bir cevapla karşılaşırız. Ebeveynler olarak kitap okunmuyor. Bir evde akşamları kitap okunmuyorsa, ailenin kitap okuma alışkanlığı yoksa çocuğa da kitap oku demek bu derece tutarsız gelebilir. Zaten okullarda yeterince kitaplarla haşır neşir oluyorlar. Bunun için yine ebeveynlere görevler düşüyor elbette. Evet, neler yapabiliriz?
İlk başta aile bireylerinin kitap okuması diyebiliriz. İkinci olarak çocukların ilgisini çekecek kitaplar seçmemiz gerekir. Bu herkes için farklı olabilir. Başta bize belki absürt gelen kitaplar olabilir. Ya bu kitapta okunur mu, çocuğa basit gelir diyebilirsiniz ama eğer çocuk ilgi duyduysa bırakın onu okumaya devam etsin. Bu bir başlangıçtır. Sevdikleri yerden başlarlarsa daha çok faydasını görebilirsiniz. Üçüncü olarak ta çocukların yaş grubuna hitap eden kitapları okutmaya, bu tarz kitapları almaya gayret etmek gerekir. Yaşından küçük veya yaşından büyük kitaplar ilgilerini çekmeyebilir. Dördüncü olarak ta onları kütüphanelere ya da fuarlara götürerek kitap seçmelerine, kitapların kokularını almalarına, kitapla ilgili araştırma yapmalarına fırsat vermek gerekir. Bu belki de okumayı sevdirmenin en önemli yöntemlerinden birisidir.
Hatta günümüzde birçok yerde yazarlara ulaşmakta mümkün. Kitapların yazarlarından imzalı bir kitap aldığında o çocuk için çok özel yer tutabilir. Fuarlarda biz bunların örneklerini bire bir yaşıyoruz. O yüzden kitapları sevdirmek için değişik birkaç metot olarak bunları söyleyebiliriz.
Soru- Çocuk kitapları yazarlarının okullara sık sık davet edilmesinin çocukların gelişimindeki etkisi nelerdir?
Sadettin Turhan- Aslında bu o kadar çok önemli bir algı ki!
Elinde yazmış olduğu beyaz bir kâğıt üzerindeki birkaç cümleyi, o cümleleri sarf eden insanın ağzından dinlemek, ona sorular sorabilmek, onunla ilgili fikir alışverişinde bulunmak, onun gözlerinin içine bakarak konuşmak gerçekten çok önemli. Bir de bunun üzerine çocuğa onun adına imzalı bir kitap verdiğinizde bu kat kat artar. Çünkü kitap dediğiniz bir beyaz sayfa üzerinde yazılı cümleler manzumesidir.
Bu çocuk için bir şey ifade etmeyebilir. Ama karşısında canlı, kanlı bir örneğini gördüğünde bu çok daha fazla etki eder. Buna bir örnekte aslında Kur’an ve peygamberdir. Nasıl biz Kur’an’ı peygamberin dilinden ve hareketlerinden rahatça anlıyor ve algılayabiliyorsak bir örnek olarak görebiliyorsak. (Teşbihte hata olmaz derler) çocuklarda yazılı olarak gördükleri bilgileri karşılarında muhatabını görünce çok daha net anlayabiliyorlar.
Soru – Çocuk kitapları yazmak isteyenlere neler önerirsiniz?
Sadettin Turhan– Öncelikli olarak tabii ki bir yetişkin için çocuk kitabı yazmak kolay bir şey değil. Belki yetişkinlere ait birtakım bilgileri sağdan soldan öğrenerek veya önceki bilgilerinizi deklare ederek yapıştırabilirsiniz. Ama çocukların dünyasına inebilmek, onlar gibi düşünebilmek çok önemli. Bu mana itibarıyla daha önce oluşturulmuş eserlerden, rağbet görmüş, kabul görmüş eserlerden örnek almak önemli.
Bir de eğer mümkünse öğretmen veya eğitici olan arkadaşların fikirlerini almak önemli ve onların yaşlarına uygun bir hikâye, bir metin, bir yazı oluşturmak için biraz çocuklaşmak gerekiyor, çocuk gibi düşünmek gerekiyor.
Aslında bir yazar için belki de en zor olan şeydir. Belki de bir yazar kolay olur derse nedir, çünkü çocuktur nasılsa anlamaz. Biz ne yazsak gider anlayışı ile çıkartılan bir çalışma, çocukların fikir ve gelişim dünyalarında büyük bir yıkıma sebep olacaktır. O yüzden vebali olan bir iştir. Yazacak arkadaşlara özellikle bu konuda çok daha dikkatli olmalarını tavsiye ediyorum.