Şiir, kelimelerin yan yana diziliş halinde olan mısralar dizisi değildir. Duyguların sevgi ile zirve de olduğu anların hecelere teslim oluşudur. Kaynağı saygı ile mayalanan tüm dizeler sevgiye ulaşıp kıtalarla dans ederek şiir oluşunu kutlayacaktır.
Hücreler ve kaslar şimşek hareketliliğinde etrafa kıvılcımlar gönderirken, bulutlar toprağı sulama görevini yerine getirecektir.
Şiiri besleyen merkez yaşanılan duygulardır. Tamamı sevgi ile dolup taşan bir yüreğin o anı yaşayışıdır.
Adına ilham denilen kelimenin içine sığmayacak büyüklükteki yaşanılanlardır.
İşte şiirlerin yaşanmışlıklarla direk bağlantılı olduğunu söyleyebiliriz.
Mona Rosa, Mihriban, Ayten, Sessiz Gemi, Firuzan gibi şiirler ve hikâyelerinin unutulmayan olmasındaki ayrıntı buradadır.
Şiir severler, yeni yazanlar ve okuyanlar hikâyeleri bilseler şiire dört elle sarılırlar.
Şiir, özdür. Yürek sözüdür. Özün özüdür.
Derinliği hiç bitmeyen, tükenmeyen, muhatabına, okuyucusuna ulaşan üç kelimenin mısralarla, dizelerle, dörtlüklerle anlamlaşan güzelliktir.
Şiir, vuslattır, güzelliktir.
Şiir, şaire hayattır. Hayatı şiirleştirmek, şiirle yaşamak, düşünmek dahası şiir olmak zordur.
Okuyandır. Yazandır. Üretendir.
Sabahtır, öğledir, akşamdır, yatsıdır. Uykusuz gecelerde şafağa uzanıştır…
Güneşin ilk ışınlarıyla yeni güne başlayıştır.
Sonra yavaş yavaş olgunlaşan ufuklar, güneşi güne salan ufuklar. Öteler… Ötelerin ötesi… Zümrüd-ü Anka.
Saat saat, dakika dakika, saniye saniye güne ilerleyen mısralar…
Beyit beyit sanatın zirvesine ulaşan kıtalarla edebiyatın derinliklerine yürüyorken, doğrulara ulaşmak, duygu, düşünce yoğunluğuyla millî ve dini heyecanı yaşamak, şiirin günüdür.
Gözün gördüğü, duyguların hareketi, titreyişi, heyecanı, dozu, ıslanışı, bulut bulut yağmur olup, toprakla vuslatı.
Şiiri sevmek, şiire güvenmek, taşıyabilmek, ciddiye almak, yükünü taşıyabilmek, sorumluluklarını yerine getirmek, var olan, varsayılan bütün olumsuzlukları, olumlu hale getirecek iş ve işlemleri başlatabilmektir.
Yaşanmışların, anlamı ve ortaya koyduklarını bir araya getirip topladığımızda gerçeği bulmak gerek. O an avuçlarda var olanla şiire doğru yola çıkan şair, zirveye gülümseyen çalışmalarını okuyucularına ulaştıracaktır.
Şiir benim kaderimdir. Şiirdeki güzelliğim ve mutluluğum kaderin bana sunduğu mirastır.
Biliyorum; şiirin derinliğindeki düşüncelerim yüksek seviyede duygu halindeyken, ses verip kendine bağlayan, beni esir alan, yaz emrini veren özel bir türdür.
Dünya hayatının darlığı ve genişliği kelimelere sığmadığı, ifade edilemediği, yer ve gökyüzünün yetersiz kaldığı anlar vardır. Görülen ve görülmeyen her şeyi bir avuç büyüklüğündeki yüreğinizle teslim alır sefere çıkarsınız.
Anlatımların ve yazılışların sıra dışı olması gerektiği anlarda okuma derinliğinde sürekli beslenmenin zengin kelime dağarcığına sahip olduğunuz noktasında mutlu olursunuz.
Şiir ve gün, bugün ve yarın… Hayat ve rüya… Ateş ve kalp ritminin mısralara giden yolda rüyanın yüreği titrettiği, ruha seslendiği, öğretmeye ve öğrenmeye, şafağa dek dua akışıyla aşk bu işte deyişin mutluluğuyla secdede nefes alışın eyvallah ile güne merhaba deyişini yalnızca yalnızlık bilir.
Şiirle yaşamak güzeldir.