TABURELİ

Yol güzergâhımda her sabah önünden geçerim. Duvarın dibinde üstü minderli hasır taburesine elleri dizinde oturur görürüm onu. Bazen merak ederim. Taksi sürücüsü mü, randevulaştığı birini mi bekler? Ya da aklıma hiç gelmeyen bir sebeple mi oturur, sabahın bu saatinde?

Bir sabah selamlaşıp tanışmak istedim. Yanına yaklaştığımda elinde yarım simitle ayaktaydı. Hani bir büyüğümüzün simit hesabı vardı: “Her gün bir simitle bir çay içse asgari ücretten şu kadar tasarruf eder“ gibi. Bu arkadaşın elinde simidi var ama çayı bile yok. Anlaşılan daha çok tasarruf etme niyetinde galiba.

Ayakkabı boyacısıymış. Konuşurken fark ettim. Boya takımı ve boyaları, düzenli bir şekilde yerli yerinde. Yanında şemsiyesi de var. Boyanıp biten gıcır gıcır bir çift ayakkabı, sahibini bekliyor.

Yakın bir köydenmiş. Otuz yıldır diyor burada aynı işi yaparım. Hasta bir eşim üniversiteyi bu yıl kazanan iki kızım var. Ev kendininmiş. Ayda ortalama beş altı yüz kadar kazanabiliyormuş. Kızın birinin okuyabileceği bölüm Gümüşhane ya da Erzurum’daymış. Sağlıkla ilgili okumak istiyormuş. Onu oraya yerleştirirsek diyor, öbürünü Tokat’a vermek niyetindeyim. Liseye gider gibi, gider gelir.

Çocuklar, babalarının üzülmemesi için. “Liseyi nasıl okuduysak üniversiteyi de öyle okuruz” diyorlarmış.

“Sormayın söylemem asla adını” hesabı, arkadaşın adı ve köyü bende mahfuz. Gerçekten ilgilenen olursa neden söylemeyim? Utanacak bir iş yapmıyor ki. Hane halkı için onuruyla çalışıyor. Akşama kadar burayı beklemiyormuş. Hasta eşini yoklamak için sık sık eve gidip geliyormuş. Anlı şanlı kimi dernekler ve yardımsever kişiler diyorum, böylelerine ulaşabiliyorlar mı?

Yazının burasına göz atar atmaz eşim, birden coştu: “Ah derdini dökemeyen kullar hey! İşte gizli yoksul bu. Tanımam bilmem ama hasta eşi, öğrenci kızları için bu seneki kurban param buna, arkadaş!”

İtiraz yok. “Ne diyebilirim ki alın teriyle kazandığın helal paran ile ister kurban keser, ister yardım edersin. O senin özgü iradene kalmış.” Allah, kabul etsin niyetini…

Not: fotoğraflar ve yazı, arkadaşın izniyle paylaşılmıştır.

 

Rasim Canbolat:

This website uses cookies.