TAHMİNİ TAHAKKUK ÖDENECEK

Sokaklarda Kan akıyordu.   Toplu yaşanılan yerler taranıyordu. Tarayanların hedefinde hasımları da yoktu. Hedef, öldürmekti. Ölsün de kim ölürse ölsündü.

Tokat’ın güzel bir köyünde çalışıyorum. Toplumsal olaylardan uzak güvenli bir yaşantım vardı. Köyde çalışanlar şehir sırasına girer, sırası gelince merkez okullarına alınırlardı.  Şehre gelmem için yaklaşık iki yıl o köyde çalışmalıydım. Bu normal şartlarda böyleydi.

Oğlum ilkokulu bitirdi. Hemen şehre gelmem gerekiyordu. Tayınım yapıldı. Bir ev kiraladım. Evin üç dönüm bahçesi vardı. Çalışırsam verdiğim kiradan daha fazla kazanırdım.

Bahçe, meyve ağaçları, çayırlık ve sebze ekilecek boş kısımdan oluşuyordu. Geyras’tan gelen suyla sulanıyordu bahçe.

Çalışmayı ve üretmeyi seviyordum.  O evde  iki yıl oturdum. Verdiğim kiradan fazla kazandım.  Ev sahibimle kira konusunda bir sorun çıkmadı. Gelen faturayı ve faturadan sonra harcanmış elektriği

(saatin yazarını götürdüm)  ödedim.

Faturaları ev sahibine verdim. Helalleştim ayrıldım,

Benden sonra ev hep boş kalmış. Beş aya  yakın kilitli kalmış kabısın.

O zamanlar telefon herkeste yok.   Beş ay sonra ev sahibim iş yerimi aradı. Biraz da sitem ederek, sitemden de öte kızarak:

-Hocam eve iki yüz yetmiş lira elektrik parası geldi. Sen ödemedin mi?

-Ödedim faturaları da sana verdim. Hatta faturadan sonra bir haftalık harcadığımın da parasını verdim. Unuttun mu?

-Yok, unutmadım verdin. Öyleyse bu borç nedir?

-Bilmem. Şimdi benim yapacağım ne var?

-Gel de beraber TEK ‘e   (Türkiye Elektrik Kurumu) gidip bu işi düzeltelim.

Bu süre içinde benim ev sahibim olan Nuri Kireççil evi Kadir adında birine satmış. Kadir, Nuri ve ben TEK ‘e gittik. Durumu  yetkiliye anlattım. Onlar da dinlediler.

Yetkili, çok güzel açıklama yaptı:

“Bizim memurlarımız tahsilat için geldiğinde kapıyı kilitli bulursa, saati göremedilerse.  Tahmini tahakkuk adıyla bir miktar yazar bırakırlar.  O evde oturacak  kişi bu parayı öder.  Bu para bitene kadar fatura gelmez. Anladınız mı?”

Anladığımızı söyleyip çıktık.

Dışarıda evi satan  “Ben ödeyemem?”  Evi alan  “Ben ödeyemem?”   tartışmasına başladılar.  Tekrar anlattım.  Dedim ki:

“Bu günden sonra evde sen oturacaksan sen ödeyeceksin.  Diğerine, sen oturacaksan, sen ödeyeceksin.  Kiraya verecekseniz, kiracı ödeyecek.  Gelen kiracı, yani ben değil.

Onları anlaştırdım. Kendimin de yarım günümü harcadım.  Kolay olmadı. Az kalsın, “Ben ödeyim  “ diyecektim.

Osman Kablan:

This website uses cookies.