S.A… Değerli okuyucular, TEBLİĞ le ilgili bu yazımı 5 bölüm halinde sunmaya çalışacağım. Bu yazıma, MUHTASAR CİHAT İLMİHALİ kitabının yazarı ve Din-Bir–Der Genel Başkanı İlahiyatçı Sayın Muhiddin Yıldırım Hoca Efendinin kitabında ki açıklamasıyla başlamak istiyorum.
“Değerli kardeşlerim;
Elinizdeki bu kitapçık, yirmi beş yıl, rahmetli Erbakan Hocamızın dizinin dibinde, gece ve gündüz, uzakta ve yakında, yaz ve kış, defalarca dinlediğimiz seminerlerinden, sohbetlerinden ve özel görüşmelerimizden öğrendiklerimle, yine hocamızın “temel esaslar” olarak isimlendirdiği ders notlarının tasnif edilerek, yazıya geçirilmiş muhtasar şeklidir. Mükemmel olduğu ideasında değiliz.
Cennet Mekân, Merhum Erbakan Hocamız, Medine-i Münevvere ’de 1986 yılının Aralık ayında talebeleri topladığımız bir seminerde bize “Buradaki İslam Üniversitesinde sizler hangi dersleri alıyorsunuz?” diye sormuştu. Aldığımız dersleri bir bir saydığımda, “Siz burada iki dersi noksan alıyorsunuz. O derslerin birincisi Usül-ü Cihad, ikincisi de Usül-ü Nizam’dır. Bu dersler dünyanın hiçbir İslam üniversitesinde veya hiçbir ilahiyat fakültesi ve medresesinde verilmemektedir. Bu sebeple, Siyonizm bu derslerin verildiğini gördüğü her yeri kendine düşman ilan etmiş ve bu hususta kendince birçok tedbirler almıştır. İşte bu sebeple sizler, okulunuzu bitirir bitirmez Türkiye’ye bizim yanımıza geleceksiniz ve bu dersleri birlikte müzakere edeceğiz demişti.
Bende okulumu bitirince, 1987 yılının aralık ayındaHocamızın yanına gelip bu dersi Allahütealâ’nın yardımıyla öğrenmeye azmettim. Nihayet hocamız yıllar sonra bu ders için bizi yetkili kıldı. Bizde buna dayanarak, bu dersin bir özetini sizlerin istifadesine hocamızın özlemi olan “Muhtasar Cihat İlmihali” adı altında Rabbimizin lütfuyla sunmuş olduk. İnşallah bu ilmihalin birde mufassalını yazmayı Rabbimiz bizlere nasip eder. Unutmayalım ki, burada yazılanlar birbirimize konuşup anlatılmak için değildir. Zira, Hocamızın tabiri ile cihat konuşulacak bir şey değil, yapılacak bir ibadettir. En doğrusunu Allah (cc) bilir.”
Birçok okuyucumun tahmin edeceği gibi, Muhiddin Yıldırım Hoca kadar olmasa da, bana da yaklaşık 45 yıldır hiç ara, mola ve fasıla vermeden Merhum Erbakan hocamızın yanında ve yakınında olarak, yüzlerce sohbetinde bulunmak nasip oldu. Bu müddet zarfında Hocamızın, Siyonizm’in planlarından ve cihattan bahsetmediği bir toplantısını hatırlamıyorum desem yeridir. Hocamızın konuyla ilgili açıklamaları çoğu kere açıktan yapıldığı gibi bazen de ima yollu değerlendirmeler şeklinde olurdu. Ben bu gün sizlere Erbakan Hocamızın cihatla ilgili olarak anlattıkları ile yukarda bahsettiğim Muhiddin Yıldırım Hocanın, Erbakan Hocamızın talimatlarıyla oluşturduğu MUHTASAR CIHAT İLMİHALİ kitabından da faydalanarak, konuyla ilgili yazmaya çalışacağım. Elbette yer yer kendi düşünce ve araştırmalarımın da katkısı olacaktır bu yazıma.
İslam dini, Yüce Mevla’mızın, Peygamberimiz Muhammet Mustafa aracılığıyla bildirdiği dünya ve ahret saadetine kavuşabilmenin yegane kaynağıdır. Bu gerçeği, Erbakan Hoca’mın Altınoluktaki konutunda 3-5 kişiyle yaptığımız özel görüşmede söylediği “İSLAMSIZ SAADET OLMAZ ” sözü çok net anlatıyor.
Merhum Hocamızın, yukarıda bahsettiğim DÜNYA ve AHİRET SAADETİNE vesile olmak maksadıyla kurduğu partilerin isimlerine baktığımızda hiç birinin rast gele bir isim olmadığı görülecektir. Zira İlk kurduğu Milli Nizam Partisinin tüzüğünde Selamet, Refah, Fazilet ve Saadet isimlerini ayrı ayrı anmış ve belirtmiştir. Bu yüzden yukarda arz ettiğim “İSLAMSIZ SAADET OLMAZ” sözüyle, ne sadece o gün mevcut olan SAADET partisini, ne sadece dünya saadetini, ne de sadece ahiret saadetini kastediyordu. Yani “ne partimiz, ne dünyamız ne de ahiretimiz islamsız olamaz” gerçeğini dile getirmişti. Zira O’na göre gerçek şöyle idi: “Bir insan, sadece dünya mutluluğunu düşünerek huzura kavuşamaz. Aynı zamanda ahretteki hesap gününü düşünerek, Allah (cc) ve Resulünün (sav) buyruklarını bilip uygulayarak mutluluğa ve saadete kavuşabilir. Yüce Allah (cc) insanlığı karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için, Yüce Resul Muhammed (sav) i kitabıyla birlikte son peygamber olarak, tarihin en karanlık çağında tüm zamanları aydınlatan bir güneş, huzur ve barışın kaynağı bir ışık, bir kutlu yol olarak göndermiştir. Peygamberimiz (sav), 23 yılda tamamlanan Kur’an-ı Kerim’in uygulamasını da tamamlaması neticesinde, Müslümanların elinde hem sapasağlam, hem hiçbir eksiği ve fazlalığı bulunmayan bir kitap, yani Kur’an ortaya çıkmış, hem de O’nun fert, cemaat ve düzen bazındaki tatbikatı insanlığa kurtuluş yolu olarak sunmuştur. Bu yüzden de İslam, cihana yön vermiş ve insanlığı başarıdan başarıya koşturmuştur. Ne zaman ki, Müslümanlar hakkı üstün tutmak yerine, kuvveti üstün tutmaya veya kuvveti üstün tutanlara benzemeye, uymaya ve taklit etmeye başlayıp, cihat ibadetini de eda etmeyi ihmal, hatta terk etmişlerse, işte o günden itibaren Müslümanlarla birlikte tüm insanlık için felaketler birbiri ardı sıra gelmiştir.
Ashab-ı Kiram, Peygamber Efendimizden (sav) sonra, ondan öğrendiklerinde en ufak bir şüphe ve tereddüde düşmeden, herhangi bir gücün veya görüşün etkisi altında kalmadan, hiçbir mazerete sığınmadan bi hakkın tatbik ederek, kısa bir zamanda İslam’ı Afrika, Asya ve hatta Avrupa’ya kadar taşımıştır. Tabi’in ve Tebe-i Tabi’in dönemlerinde de İslam’ın bu yayılışı devam etmiştir. Ardından Müslümanlar, Moğol İstilasıyla birinci büyük krizi yaşasalar da, kısa zamanda toparlanarak BÜYÜK SELÇUKLU İMPARATORLUĞUNU kurdular. Bu dönemde ise, ikinci büyük kriz olan Haçlı seferleri de Kudüs’ün fethi ile defedilince, Osmanlı Devletini kurup, Avrupa’nın ortalarına kadar ilerleyerek, tarihin şahit olduğu en adil ve en güçlü imparatorluklarından biri olan OSMANLI İMPARATORLUĞUNU kurdular. Üçüncü büyük kriz ise Osmanlı’nın yıkılması ve Batı emperyalizminin İslam âlemini parçalamasıyla başladı. İşte bu krizi aşmak için de son yüzyılın yetiştirdiği büyük dahi, ilim, devlet ve gönül adamı Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamızın öncülüğünde İslami bir hareket olan MİLLİ GÖRÜŞ hareketi başlatılmıştır. Bu bakımdan, Erbakan Hocanın mücadelesini, birinci ve ikinci krizin aşılmasında Selahaddin Eyyubi ile 1. Kılıçaslan’ın verdiği mücadeleye benzetebiliriz. Zira İslam’ın horlandığı ve İslami değerlerin ayaklar altına alındığı bu zor dönemde ortaya konulan MİLLİ GÖRÜŞÜN en bariz özelliği, yerli ve milli olmasının yanında, kadım medeniyet değerlerimizi ifade ediyor olmasıydı. Milli Görüş hareketinin ortaya koyduğu aksiyoner mücadele, sadece ülkemizde değil, halkı Müslüman olan mazlum milletlerde de tesirini göstererek, başta Mısır, Filistin, Cezayir, Libya, Fas, Tunus ve Endonezya olmak üzere, tüm İslam âleminin içinde bulunduğu yenilmişlik ve ezilmişlik psikolojisinden, yılların baskısı sonucu ortaya çıkan ümitsizlik ve aşağılık duygusundan büyük ölçüde kurtulup, bağımsızlık hareketlerinin başlamasına sebep olmuştur. Prof. Dr. Necmettin Erbakan hocamız, Milli Görüş çerçevesinde, unutulan cihat ve onun bir şubesi sayabileceğimiz TEBLİĞ farzını, ifrat ve tefrite gitmeden, kimseyi ötekileştirmeden, orta yol üzere ve kendine mahsus tatlı anlatım şekliyle yeni bir dönemi başlatmıştır. Erbakan Hocamızın, bu yeni dönemi “ÖNCE AHLAK ve MANEVİYAT, AĞIR SANAYİ, İSLAM BİRLİĞİ, SANAYİDE MİLLİ HAMLE, ÜRETİM EKONOMİSİ, HAK GELDİ BATIL ZAİL OLDU, FAİZ ZULÜM ARACIDIR, GÜÇ VE KUVVET SAHİBİ CENAB-I ALLAHTIR, ZAFER YAKINDIR VE ZAFER İNANANLARINDIR, CIHAT EN BÜYÜK İBADETTİR, SUSMAK SUÇA İŞTİRAKTİR, İSLAMSIZ SAADET OLMAZ, KURTULUŞ İSLAMDADIR, ALLAHIN HATIRI HER HATIRIN ÜZTÜNDEDİR, MUMİNLER KARDEŞTİR, BANA NE AMERİKADAN, ALLAH NURUNU TAMAMLAYACAKTIR, YAŞANILABİLİR TÜRKİYE, YENİDEN BÜYÜK TÜRKİYE VE YENİ BİR DÜNYA, gibi veciz söylemlerle ifade ettiğini söyleyebiliriz. Haftaya ikinci bölümde buluşmak üzere devam inşallah. 22.06.2018
Nizamettin Aydın