TEMBELLİKTE ISRAR ETMEYEN OĞLUM

Sevgili oğlum,

Büyüklük nedir? Büyüklük nerededir? Kim büyüktür? Sorularını sana sorsam eminim ki sende başkaları gibi farklı şeyler söylersin. Bencil insan kendini, sevdiği insanları büyük hatalarını küçük görür. Aslında bu ne kendini ne sevdiğini sandığı insanları sevmediğini gösterir. Çünkü, kendini ve sevdiğini söylediği insanların hatalarını kırıp dökmeden söyleyen insan her zaman kendini geliştirme aşamasında olduğundan kendini ve çevresini hakikaten seviyordur. Hakaret etmeden ve gerçek manada nasıl eleştiri yapacağını bilen ve “el alem ne der” veya  “muhatabım ne der” e bakmadan söyler. Ama toplum eleştiren insanları pek sevmez. Eleştiri sevimsizdir.

Sevgili oğlum,

Hayatta insan hep başarılı olacak diye bir kural olmadığından bazen insanın arada küçük başarısızlıklar yaşaması ona ders verir. Ben hayat tecrübelerimi çok zaman sana anlatınca sen anlamayınca başına geldiği zaman anlıyorsun. Bu durumda atalarımızın “Bir müsibet bin nasihatten hayırlıdır” sözü hayata geçmiş oluyor.

Sevgili oğlum,

Mektubumuzun konusu tembellik etmemek. Her insan hemen hemen hayatının bir dönemi çeşitli bahanelere sığınarak tembellik etmiştir ama çok insan bunu ne yazık ki alışkanlık haline getirmiştir. Ben seni bunu alışkanlık haline getirmediğinden ve hatandan sonra hemen dönerek açığını kapatmaya çalışmandan dolayı tebrik ediyorum. Ama Üniversite öğrencilerinin ve hocalarının çoğunluğu bahane üretmeyi nerede ise alışkanlık haline getirmişler. Tembellik mi desem, cesaretsizlik mi desem? Gelişmiş insanlar ile öğrencilerini tanıştırmamak için bahane üretiyorlar. Bir de bakıyorsun ki senden ünlü ve etkili olduğuna inandıkları insanları davet ederken bahaneleri yok. Yani faydalı olmaktan çok reklamı yapmak çoğu insana daha cazip geliyor. Bunu bizzat kendileri de söylüyorlar zaten. Senin zaten bahane üretecek lüksün de yok. Başarının çok çalışmakla olacağını zaten 20 yıllık tecrübelerinle biliyor, anlıyor ve yaşıyorsun.

Sevgili oğlum,

“İnsan olma muhteşemliğini yaşayan”  bir insan olarak senin de insan olmanın muhteşemliğini yaşayan insan olmanı beklerim. ”İnsan olma muhteşemliği “nedir? Hani sık sık duyarız ya  “Adam doktor olmuş da adam olamamış” gibi. Ya da “ Adam gibi adamdı o valimiz”  ya da  “adamlığı ararsan o eski bakanda bulursun” gibi sözler duyarız ya. Aynen  onun gibi.. “İnsan olma muhteşemliği “bilinçli insan  olmak  farkına  vararak  çalışarak  insanları hakiki manada severek ve ürettiklerinin değerini anlayarak  vererek  O  insanlara gereken değeri verme sanatı” dır. Bu sanatı iyi bileni de halkımız gerçek manada sever. On yıllarca da unutmaz.

Sevgili oğlum,

Halk tarafından sevilen ve senelerce unutulmayan insanların hayatlarına baktığım zaman çok çalıştıklarını ve gece gündüz ayırımı yapmadan çalıştıklarını hem iş, hem aile hem de halka gereken zamanı gösterdiklerini gördüm. Karşılıksız sevdiklerini gördüm. Yani “İnsana insan olduğu için değer verdiklerine “ şahit oldum. Sevgi ve bilgilerinin bitmeyen hazine olduğunun farkına vararak bunu halkla ve çevreleri ile paylaşmakta hiç cimri olmadıklarını gördüm. Yaşına başına bakmadan kimsenin yanına gelmesini beklemeden sevdiği insanların yanlarına gittiklerini gördüm. Yani aramak sormak tembellik etmeden sevmek en büyük özellikleriydi. Bugünün işini yarına bırakmadan her zaman çalıştıklarına şahit oldum. “Çalışıyor gibi görünmüyor” hakiki manada çalışıyorlardı. Lafta değil gerçekten seviyorlardı. Bahaneler üretmiyor ve kimseyi de suçlamıyorlardı ama bilerek hata yapanı da asla af etmiyorlardı. İhtiyacı olanı gözünden anlıyor ve o söylemeden anlayarak gerçek manada ihtiyacı olan insana yardım ediyorlardı.

Sevgili oğlum,

“Sevilen insan olmak” isteyen insan sevecek. “Ben büyüğüm başkaları beni sevmek zorunda” demeyecek ve  “ ben seveceğim ki tarafsız olarak büyüyeceğim” diye düşünmeyecekler. Ben seveyim, isterse o beni sevmesin”  diyerek sevmekte tembellik etmeyeceksin ki o zaman kendini zengin hissedersin. Bu yaşımda halen insanları çözmeye çalışıyorum. Başarısızlığı tembellikte ve gerçek manada sevememe de görüyorum. Gerçek manada sevemeyen insanın da gerçek manada sevecek insanı yoktur. İnanmazsan hayata bak!

Canım oğlum,

“Sevmek ve çalışmak” çok önemli bir şey ama bunu bizim toplumumuzda insanlar laf olsun diye yapıyor herkes kendini seven sanıyor veya çalışan ama bizim sevgimizi çalışkanlığımızı n biz değil bizim çevremizde olanlar görsün. Kıskanan ve göremeyenler varsa mutlaka gören anlayan da bulunur. Toplumun tümü kör ya da nankör değil herhalde. Gönül gözü kör ve nankör olanlardan da biz uzak duralım. Onlarda uzak durmamız için Yaratan tarafından bize gönderilmiş insanlar çünkü.

Sevgili oğlum,

“Hak yemeyi” çalışkanlık olarak algılayan, “kendi ve çok sevdiğini iddia ettiği eşinin akrabaları arasında ayrımcılık yapmayı”  sevgi zanneden insanları da gördük.  Yaşa başa bakmadan  “ Herkes bana gelsin ben çok meşgulüm” diyenleri de gördük. “Oku”  emrine rağmen okumamak için direnen ve okuyanları “enayi “ gören ve yazana düşman olanı da gördük. Alay edeni de dünyada güzelliklerde çirkinliklerde var. Biz çalıştıkça onları göremeyecek kadar meşgul oldukça ve sevdikçe kötülükler ve kötü insanlar zaten yanaşamıyor insana. Söyledikleri boş sözlere kulak asmadıkça, nasıl muhatap olacağını da bildikçe hayat bize rahat demektir. Ama biz hayata rahat etmek için değil, sevmek ve çalışmak için geldi. “Çalışıyor ve seviyor gibi” yaparak insanları aldatmak için değil. Ama yalan ve seviyesizlik her zaman sırıtır ve insanlar onları yalnız bırakır, Çalışkan insanı ise kolay kolay bırakmaz. Bir söz vardır  “Garibin çilesi ölünce biter” diye. Ben de derim ki  “Çalışan insan ölünce emekli olur” derim. Emeklilik muhabbeti yapan insanları sevmem ve bu yüzden de tepki gösteririm. Çalışmak el ayak tuttuğunca üretmek lazım. Kalp attığı müddetçe de sevmek lazım. Varsın insanlar anlamasın biz sevelim. Bunun bir gün mükafatını da görürüz.

Canım oğlum,

Sana yazdıkça sana olan sevgimin arttığını ve çağıldadığını görüyorum, çalışarak hayatta başarılı olacak oğlumu görüyorum. Çalışarak ve severek ömrün olsun diliyorum.

Sevgi ve bilgi dolu hayatın olsun dileğimle…

Turan Yalçın:

This website uses cookies.