Türk Dili ve Edebiyatı Öğrencisi Ferhat Kanal ile röportaj

Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğrencisi Ferhat Kanal:”Sanatla din aynı alana mensuptur”

Söyleyecek sözü olan Üniversite öğrencileriile röportajlar yaparak düşüncelerini kamuoyuna anlatma fırsatı vermeye devam ediyoruz. Kendini ifade etmenin öğrenciler için çok önemli olduğunu ve kendini ifade eden öğrencilerin hayatta her zaman bir adım önde olacağını düşünerek gençlerefırsat vermek gerçekten onların gönlüne dokunan güzel şeyler.  

SORU- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız, hangi okullarda okudunuz bugüne kadar?

FERHAT KANAL--İsmim Ferhat KANAL. İsmimin önünde beni önemli kılan bir sıfat yok. 1996 yılı Ekim ayının 19.günü dünyaya geldim ve annemin isteği üzerine ismim Ferhat konuldu. Dünyaya gelmek saldırıya uğramak olarak tanımlanır. Dünyaya gelen her çocuk gibi bende doğduğumda ciğerlerime dolan havanın acısı ile ağladım ve bu saldırıyı yaşamama bir vesile olarak gördüm. Bunun için yaşamak umurumdadır.

Eğitim hayatıma gelince bunun 8 yılı Turgut Özal İlköğretim Okulu’nda geçti fakat mezuniyetimi Sema Yazar İlköğretim Okulu’ndan aldım. Lise eğitimimi Hristiyan takvimine göre 2015 yılında Ali Rıza Özderici Anadolu İmamhatip Lisesi’nde tamamladım. Daha sonra Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi Türkçe ve Sosyal Bilimler Eğitimi Bölümü Türkçe Öğretmenliği Programına başladım ve bu bölümde son sınıfa geldim. Bu kayda geçmez şeyler dışında size anlatacağım bir hikâyem yok. Olmaması bir bakıma da güzel çünkü erkeklerin hikâyeleri daha çok kibir, böbürlenme ve bir ispat üzerine kuruludur. Kadınların hikâyelerini dinlemek daha güzel olur diye düşünüyorum. Çünkü onların hikâyelerinde ise daha çok sadakat ve gözyaşı vardır.

SORU- Neden edebiyat, neden Kırşehir? Bu okulu tercih etmeden önce ve şu an duygularınız arasında ne fark var?

FERHAT KANAL–Neden Edebiyat? Başka şeyleri yapamadığım için değil elbette. Başka şeyleri yapmayı reddettiğim için edebiyat. Örneğin “Kadınlar, şairlere âşık olur fakat müteahhitlerle evlenirler” diye hoşuma giden bir söz vardır. Yani ben müteahhit, bankacı veya sadece paranın merkeze alındığı bir konumda seçebilirdim kendime fakat bu yolu seçmedim. İşimi köprüsüz yoluna koymanın imkânına talip oldum diyelim.

Kırşehir’e gelince aslında insana surat astıran bir şehir aklıma geliyor. ”Gurbet incindiğin yerdir.” derler. Kırşehir benim için gurbettir fakat ben olaya iyimser taraftan bakmaya gösterebildiğim kadar çaba gösteriyorum. Burası, dört yıllık yaşantım boyunca bana Allah’tan başka dostumun olmadığını anlamama yardımcı oldu. Sadece bu bile bir şükür sebebidir. Burada olmasaydım bu duyguyu hissetmeyecektim ki burada olmadan önce de hissetmiyordum. Bunun bir tesadüf değil tevafuk olduğu ihtimalini kafamda yaşatmaya çalıştım hep. Eğer öyle bir ihtimal yok ise bile Kırşehir’de bulunmamı sağlayan herkese teşekkür ediyorum. İnsanlara teşekkür etmeyen Allah’a şükretmezmiş. Allah’a şükredebilmek için teşekkür ediyorum.

SORU-Ailenizden bahseder misiniz? Anne ve babanız ne iş yapar, kardeşleriniz nerede okur, onların sizin çabalarınıza bakış açısı nedir?

FERHAT KANAL-Babam Cafer Kanal. Kardeşleri arasında tek üniversite diplomasına sahip olmuş bir öğretmen. Kayseri Mimar Sinan Endüstri Meslek Lisesi’nde Harita ve Kadastro bölümü öğretmeni. Annemin ismi Sevim. O ise ev hanımı. Ağabeyim Ahmet Fatih Kanal, Erciyes Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nden yeni mezun oldu. Diğer kardeşim Serhat, Kayseri’de Aydınlıkevler Anadolu Lisesi’nde son sınıf öğrencisi. Kardeşlerim arasında şimdilik şehir dışında eğitim gören sadece benim. Bunun dezavantajları olduğu gibi avantajlarıda var elbette. Buradayken ailenin desteğini uzaklığa rağmen çok rahat görebiliyorsun.

SORU-Yazmaya başlama hikayenizi anlatır mısınız?

FERHAT KANAL--Öncelikle tabiatta canlı cansız her şeyin bir hikayesi olduğu görüşündeyim. Bir hikaye yazarı olarak kendi hikayemi hikaye etmem ne kadar doğru olur bilmiyorum fakat evet, bunun benim zihnimde bir hikayesi elbette var. Kendi psikanalizimi yapacak olursam eğer çevremde beni yazmaya teşvik eden insanları ciddiye aldığım söylenemezdi. Çünkü ben yazabileceğimi biliyor ve bu yeteneğin bende olduğunun farkındaydım. Bu farkındalık bende küçük yaşlardan beri vardı. O zamandan beri insanlara bende tanımaya ve görmeye değer şeylerin olduğunu hissettirmeye çalıştım. Bunu gerçek anlamda her insan üzerinde kurdum. Sadece uygun zamanı (buna bir işaret de denebilir) bekliyordum. Bunun için üniversitede geçen 2 yıl boyunca şu an sahip olduğum bilinç katmanımı hazırladım. Bu arada birçok yazar, eser, hoca tanıyarak düşünce alt yapımı tamamlamaya çalıştım. Ardından İsmet Özel’i tanıyarak bu alt yapı tamamlanmaya başladı. Bu dönem içerisinde uzun bir dönemim suskunluk dönemi olarak geçti. Bu dönemde hayatımda önem verdiğim değişimler oldu. “Allah insanı iddiasından vurur.” diyor İsmet Özel. Sanırım ikimizde Allah tarafından iddiamızdan vurulduk. Allah ona ve bana bunu nasip etti. Daha sonra ise hocam İsmail KASAP’ın destekleri ile yazma serüvenim başladı. En kısa şekli ile hikayem böyledir diyebiliriz.

SORU- Edebiyata önem veren bir öğrenci hayatta ne kazanır?

FERHAT KANAL-Öncelikle para kazanamaz. Bunu kesin olarak söyleyebilirim. Çünkü içinde bulunulan modern çağ sadece paranın geçtiği bir çağ olduğu için edebiyat bunu reddeder. Örneğin modern çağda bir Baudelaire’in ortaya çıkışı bu yüzdendir. İnsan zaten bu dünyaya saadet için gönderilmemiştir. Bizler rahatlık adı verilen şeyin dünyada bulunmadığı bize haber verildiği için rahatımızı aramayız. Vazifemiz sebattır ve öyle kalma derdindeyiz. Ali Şeriati’nin bir sözünü hatırlatalım: “Ben sizi rahatlatmaya değil, rahatsız etmeye geldim.” diyor. Dolayısıyla edebiyata önem vermiş bir öğrenci de para ve devamında saadet, huzur, rahatlık gibi kavramları kazanamaz fakat edebiyat insana insan olmanın şerefine yaraşır bir yaşam tarzı kazandırabilir. Günümüzde bu tarzı yakalayamamış bir sürü yaratık var. Ben böyle yaşanmasının insanca bir hayat olduğu kanaatinde değilim.  İnsan ile hayvan arasında farklar vardır. Hayvanlar yemeğine ağzını götürürken insanlar yemeğini eli ile ağzına götürür. İnsanın şerefi buradadır.

SORU- İyi bir Edebiyat öğrencisini tarif eder misiniz?

FERHAT KANAL-Ben iyi bir edebiyat öğrencisinin seçici olması gerektiğini düşünüyorum. Bu seçme işi şiirde, romanda, öyküde, yazarda ve daha birçok alanda kendini gösterebilir. Kendisine nelerin fayda sağlayacağını bilen bir öğrenci başka bir özne tarafından da seçilecektir mutlaka. Böyle borç alıp/vermeye benzer bir görüşüm var.

SORU–Kırşehir’de üniversitelilerin sorunları ve çözüm yolları nelerdir?

FERHAT KANAL-Kırşehir’e “Şirin Kırşehir” yakıştırması yapılır fakat bu şirinliğin arka perdesinde bir de asık suratlılık vardır. Bunu kimse göz önüne getirmiyor veya getiremiyor. Amacım gerçekten Kırşehir’i kötülemek değil ama Kırşehir Belediyesi’nin insanlarda “Belediye çalışıyor.” düşüncesini oluşturması gerekiyor. Yol çalışmalarının çok uzun bir süredir devam etmesi çalışmanın değil çalışıyormuş gibi yapmanın bir göstergesidir. Ben olaya bu yönüyle bakıyorum. Ayrıca belediyenin su kanalizasyonu, elektrik, doğalgaz gibi yeraltı çalışmalarını ne kadar ciddiye aldığını gözlemleyebiliyorum(!) Belediye yönetimi çözüme söylediklerinde ve yaptıklarında gerçekten samimi olarak başlayabilir.

SORU-Edebiyatla ilgilenmek size ne kazandırdı?

FERHAT KANAL–Edebiyat benim hayatıma farkındalık getirdi diyebilirim. Daha doğrusu yaşamın farkındalığına varmamı edebiyat ile başardım. Edebiyatın böyle bir yararı var. Schopenhauer, Nietzsche veya Kant hepsi bu yarardan ağızlarına sürmüş kişilerdi. Ben sıkıntıların, bunalımların, çıkmazların çıkış noktası olarak edebiyatı görüyorum. Yani demem o ki; edebiyata bulaşmak için milyonlarca sebep vardır. Balzac “O kadar çok düşünmüştüm, o kadar çok kitap okumuştum ki; vücutça bir çocuk, kafaca bir ihtiyardım.” diyor. Bu zaman zaman benim de kendi hissiyatımda gördüğüm bir şey olsa da ben halimden fevkalade memnunum.

SORU-Dersler dışında kendinizi geliştirmek için neler yapıyorsunuz?

FERHAT KANAL–Özellikle bir şey yaptığım söylenemez. Edebiyata ilgi duyuyor ve onunla yakından ilgiliyseniz zaten edebiyatın sizi geliştirmek için sürekli hareket halinde olduğunu görürsünüz. Ben sadece ilgimi çeken, hoşuma giden, beni meraklandıran şeylere bir nebze daha dikkat ediyorum. Bunlar haricinde şiir dinliyorum mutlaka. Ezra Pound tavsiyelerinde “Bilmediğiniz dilde de olsa şiir dinleyin.” der. Demekki şiirin farklı bir dilde de olsa insan zihnini geliştirici bir ezgisi var.

SORU-Edebiyatçı olmak isteyene neler anlatacaksınız?

FERHAT KANAL- -İspanyolca bir söz vardır: “Vivir para escribir.” Türkçe’ye “Yazmak için yaşamak” olarak tercüme edilir. Edebiyatçı olmak isteyen veya olma yoluna gitmiş kişiler bu sözü iyi anlamalılar. Edebiyatçı sürekli yazan kişi değildir. Edebiyatçı olmak bir noktada yaşadığını yazmakla ilgilidir. İnsanoğlu dünyaya müthiş bir açıkla gelir. Edebiyatçılar veya alanlarına göre sanatçılar bu açlığın haberini verir ve insanları ruhsal anlamda doyurur. Sanat tıpkı din gibi krallığını sadece bu dünyada kuran bir şey değildir. Sanatla din aynı alana mensuptur. Edebiyat nasıl sanatların sanatı ise edebiyatçılarda sanatçıların sanatçısı olma mecburiyetindedir. Eğer böyle değilse çekiverin kuyruğunu.

Çok güzel ve  kendinizi ifade eden bir söyleşi oldu, esprili ve bilgi verici bir  söyleşi oldu Teşekkür ederiz Ferhat.

Turan Yalçın:

This website uses cookies.