ÜLKE KALKINMASI MİLLİ GIDA ve TARIM POLİTİKASI
Siyasi alanlarda pek kalem oynatmak istemiyorum. Arada sırada dokundurduklarım salt vatandaşlık görevim gereğidir. Zaten siyaseti, ekonomiyi, dış politikayı, sosyolojiyi ve hatta psikolojiyi bilenler maşallah çok fazla. Bize laf bile düşürmüyorlar zaten.
Bugün yazımda arada sırada yaptığım gibi “ince bir dokunuş” yapacağım.
İnsanların bir başkasının gölgesine değil de, bağındaki, bahçesindeki, tarlasındaki ağaçlarının gölgesine sığındığı, “doların deste yapılmadığı,” ürettiği ürünlerin deste yapıldığı zamanlarda.. Köylerimizin köylümüzün kâlû belâ beladan beri en temel geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktı.
Buğdaylar sararmaya ve arpalar tene dökmeye başlayınca, başta börtü böcek olmak üzere, koyundan, kuzuya, inekten, danaya, çobandan, çiftçiye, reçbere hep beraber toprağa düşen rızıklarını kapış kapış ederlerdi.
Verim ve randıman tahmini yapan elleri nasırlı babalarımızın dedelerimizin gözü, buğdayın arpanın başağında olurdu. Verimi ve randımanı avuçlarında öfeledikleri başakların denelerinden bilirlerdi.
Gönlü zengin, vefakâr, cefakâr, kanaatkâr yüzlerini yaylanın güneşinin kararttığı, poyrazın kavurduğu, yüreğinin saflığının gözlerinin ışığına yansıdığı, hayata dört elle bağlı bu insanlarımızın hepsi birer tarım ve hayvancılık uzmanıydı.
Bu üretken insanlarımızı, yıllara sâri uygulanan yanlış tarım ve üretim politikaları ile sağlıklı üretim yapamaz hale getirdik ve insanoğlunu endüstriyel gıdaya mahkûm ettik. Tohumda gübrede, ilaçta küresel güçlere mecbur bırakıldık. Kimyasalların hammaddesi olan petrolde, mazotta, elektrikte de onlara mecbur bırakıldık.
Endüstriyel gıdalarla modern hastalıklara yakalandık; şeker gibi haz veren katkı maddeleriyle beyinlerimiz tütsülendi. NBŞ (Nişasta bazlı şeker ) ile kanser ettiler, kısır ettiler. Ürettikleri ilacı kullanmaya mecbur bırakıldık. Bir yanda açlığı, öte yanda obeziteyi artırdılar.
Hibrit tohumun, genetiği değiştirilmiş ürünlerin, gıdadan ilaca kimyasal katkılı yiyeceklerin “Dünyadaki açlığı gidermek ve daha iyi, daha yaşanabilir bir dünya yaratmak” için midir? Bugün artık insanoğlu gıda yoluyla, aptallaştırılmış ve haz bağımlısı yapılmıştır. Hedef, insanı bilimsel düşünce ve akıl yürütmeden uzaklaştırıp köreltmek ve köleleştirmektir. Kapitalizm İnsanları sadece müşteri olarak görür.
VAKİT.. Milli bir seferberlik ruhuyla, israf ekonomisinin boğucu sularından uzaklaşma, kapitalizmin ve gıda terörünün hain taarruzlarını bertaraf etme vaktidir. Fertler ve kurumlar olarak ciddi bir tasarrufa yönelmeliyiz. Yerli ve milli icat, mal, ürün şuuruna yapışmalıyız.
Yazar, şair, toplumbilimci ve siyasetçi Türk milliyetçiliğinin babası Ziya Gökalp derki, “Milli ekonomi ticari bir spekülasyon aracı değil, ilmi bir ekoldür” der.
Buradan hareketle; mutlak suretle ülkenin gelecek politikası, milli tarım ve gıda üzerinden belirlenmelidir. Köylü ve çiftçi güçlendirilmeli, tarımda çalışacak iş gücüne özellikle gençler özendirilmelidir. Çocuklara ve gençlere toprağın nelere gebe olduğu iyi anlatılmalıdır. Gelecek nesillere tarım ve topraktan iyi bir gelecek beklentisi üzerine hayal kurmaları, eğitim sistemimizin birinci önceliği olmalıdır. Bu konuda kesinlikle Milli duyarlılık sağlanmalıdır…
“Tanrısı dolar olanın kravatı yular olur..”