VERMEDEN İSTEMEYEN DOSTLUK

        Sevgili dostum,

        Toplumda  öyle bir çoğunluk oluştu  ki, “ben çok önemli insanım, herkes bana hizmet etsin, kurumumu önemsesin, ama ben kimseyi önemsemeyeyim, herkes bana kitap hediye etsin , ben kimseye  bir şey hediye etmeyeyim, ben herkesin maaşının dedikodusunu  yapayım  kimse benim gelirimi sorgulamasın”  mantıklı bir bencilliğin korona virüsünden daha salgın hale gelerek toplumda yayıldığına şahit olarak üzülüyorum. 

         Sevgili dostum,

         Engelli yakınlarının yaptığı çalışmaları yok saymakla kalmayarak, küçümseyen, ama gelirine ne bakmadan O’ndan araba ev ne bulursan isteyen insanlar mı dersin, yoksa kurumunda herkese saygılı insan rolü oynayıp da aile fertlerine aslan kesilen onları aşağılayan insanlar mı? Gazetelerde okuduğumuz ayrılmak isteyen eşini katletti, oğlunu öldürdü, babasını kesti” haberlerini okumak insanı adeta üzer oldu. 

        Sevgili dostum,

         Az çalışıp çok çalıştığını zannederek öğrenmediği halde hocasından yüksek not isteyen, alamayınca hocasını, sistemi, aklına ne gelirse sulayan, ama fakir, engelli, kadın, yaşlı olduğu halde çalışıp çabalayarak eser üreten, bir yerlere gelen, bunların hikayesini gazetede okuyunca  “O’nun şansı varmış, nasibi iyi” diyen insan mı? Yoksa küçümsediği insanların ellerinde kitap görünce çekip alan ve “bunlar benim hakkım” diye düşünen sonra da başkalarına Müslümanlık dersi verenler mi?

          Sevgili dostum,

          Benim bildiğim “iyi insan” önce maddi ve manevi gücü oranında karşısındakinin gücüne göre  “maddi manevi yardım” eden ve sonrasında yardım bekleyen insandır. Ama günümüzde bunun tam tersini görüyoruz. Ama günümüzde eser üretenleri görünce toplumumuz ya “hayırlı olsun” demekten öteye gidemiyor. Ya da o eserler sanki gökten inmiş gibi  “bana hediye etmedin” sitemi etmekle o eseri üretene yardım ettiğini sanıyorlar. Hatta bazıları daha ileri giderek ver de çevreme hediye edeyim diyerek eser sahibinin sırtından kendi reklamını egosunu şişirmeye çalışıyorlar. Buna rağmen bol küfürlü konuşan, ne yaptığı belli olmayan boş insanlara ikram etmekten geri durmuyorlar ama sonra da  “boş kişilere değer vermeyiz”  diye gene boş konuşarak  “iyi insan”  rolü oynamaktan çok hoşlanıyorlar.

         Sevgili dostum,

         Her zaman sana ve başkalarına da söylüyorum. Çok zaman da düşünüyorum. Ülkemizin hak ettiği kadar gelişememiş olmasının sebebi insani değerlerimizde  “seviye düşüklüğü mü” diye. ”Seviye düşüklüğü” ne diye soracak olursan. “Ya olduğun gibi ol, ya da göründüğün gibi ol” Mevlana sözünün gereğini yerine getirmememiz.  Bu da en büyük sorunumuz. Mesela her yere üniversite açtık. Ama hocaların ve öğrencilerin seviyesini bilgi ve kültürünü artıramadığımız, akademisyen olmayan ama okuyan gelişen insana değer vermediğimiz için de işsizlikten şikayet eder olduk. Çok ödev vermenin öğrenciyi geliştirdiğini düşündük. Bilgisini hayata uygulamayan insanın da işsiz kalacağını “iletişim” in önemini anlamayan insanın da mesleki bilgisinin ne kadar çok olursa olsun, insanlara bunu anlatamayınca değerinin kalmadığını da göremedik. O yüzden biz her yerde iletişimin önemini anlatıyoruz.

         Sevgili dostum,

         Geçen bir arkadaşım anlatmıştı. İstemsizce hareketler yapan ve bunun da farkına varamayan arkadaşın davranışına, çocukları sanki kasten yapıyormuş gibi tepki göstermişler.  Geçenlerde Üniversite okuyan oğlu demiş ki “ Baba bu hareketi falanca insanın yanında da yapabilir misin?” O da  “Ben bu hareketin farkında değilim. O yöneticin yanında da yapabilirim. Hayatta yapıyoruz en Yüce makam Allah bizim bu davranışımızı farkına varmadan yaptığımızı biliyor, O insan da bunu anlamazsa ben ne yapayım” demiş. Mesele bu işte. Karşındaki seni anlamıyorsa ne yapacaksın ki? Toplumumuzun farklılıkları algılayamaması da  “seviye düşüklüğü” nü gösteriyor.

        Sevgili dostum,

        Sen de vermeyiş eversin benim gibi. Kitap hediye ederiz. İsteyen okuyup da başkalarına da okutur. İsteyen okuduktan sonra daha da çok alarak çevresine hediye eder, isteyen çöpe atar, isteyen okumaz.  İsteyen de teşekkür eder geçer. Bu o kitabın değerini düşürmez, ama hediyeyi alanın davranışı O insanın değerini düşürür ve yükseltir. O yüzden sen de ben de karşımızdaki insanlardan karşılık beklemeden verelim. Necip Fazıl’ın dediği gibi tohumu biz saçalım, o tohumu yeşertmeyen toprak utansın. Varsın o tohumu içinde eritsin. Kitaplar da öyle değil mi? Biz verelim isteyen okuyup tomurcuklansın, meyve versin, meyvesinden başkaları faydalansın. İsteyen de çöpe atsın. Çalışmadan çabalamadan her şeyi eş ve çocuklarından bekleyen insanlarda aynı değil mi? Evde eser üretene bakmayıp da televizyonda reklamını gördüğü kitabı isteyenlerde aynısı değil mi?

          Sevgili dostum,

            Biz Allah’ı sevdiğimizi söyleyip de ilk emri  “oku” yu önemsemeyen önemseyen okuyan ve  “kaleme and olsun”  diye yazmayı önemseyenle alay eden, peygamberi sevdiğini söyleyip de hayatından bihaber olan ama peygamber hayatını farklı kaynaklardan okuyarak öğrenmeye çalışanla alay eden, gene bağlandıkları topluluklarda o topluluğun liderine körü körüne itaat eden  toplumun fertleriyiz.   Gene biz versek de,  yanımıza gelmezler de illa da ayaklarına gitmemizi beklerler. Neden çalışmadıkları halde  “işimiz çok” diyerek çok çalışıyor görünmekten hoşlandıkları için. Hayatımız alay etmek için bizi ayağına davet eden yakınlarımız ve gitmeyince “niye gelmiyorsun” diye sitem eden insanlarla mücadele etmek ile geçti ve geçecek. Yani hep biz gideceğiz, hep biz vereceğiz. Allah bizi sanki millet alay etsin, he versin, onları da hep çalışsın ev üstüne ev, araba üstüne araba alsınlar diye yaratmış! Şunu da unutmasınlar ki “ veren el alan elden üstündür”.  Ben de derim ki “ eser üreten ve insanların faydalanmasına çalışan insan, “hep bana gel, hep bana ver” diyen insandan da kat kat üstündür” anlayana.

          Sevgili dostum,

          Dünyada hepimiz misafiriz ve bu misafirlikte hiçbir şey beklemeden sadece emeğimizin karşılığını görüyorsak, kimseyi küçümsemiyorsak ve eser üretene gerçek manada desteği veriyorsak bil ki mutluluk ve huzur bizimle olmaya devam edecek demektir. Bize düşen verebildiğimiz kadarı verebilmek ama bizde olmayanı ya ad bize lazım olanı da isteyen açgözlülere de kötü söz söylemeden uzaklaşmaktır. İşte o zaman güzellikleri yaşayan insan olarak bizi anlayan insanlar var diye sevinir ve mutlu oluruz.     

Turan Yalçın:

This website uses cookies.