YENİ YILDA
YENİ YILDA
Günlerce ayazdan dışarı çıkamıyordum. 2019 yılının ikinci gününde akıllı telefonum, havanın yedi derece olacağını gösteriyor. Öğle yemeğinden sonra dışarı çıktığımda telefonumun takviminin isabetli tahminine şahit oldum.
Eh, bu mevsimde bu güzel günün hakkını vermeliyim diye düşündüm. Günlerce ev ile öğretmenevi arasında mekik dokuyordum. O hızla evden eski meridyene kadar yürüdüm. Hükümet ve çevresi şehrin göbeği sayılıyordu. Hastane yeni yerine taşındıktan sonra hükümet meydanında güneye doğru ilerledikçe sokaklar tenhalaşıyor, trafik bile rahatlıyor gibi geldi bana. Zaten eczanelerin çoğu hastane bölgesine kümelendi.
Meydan camiin önünü açma çalışmaları yarım yamalak. Yol boyunca kapanan, ya da kiralık levhası asılan dükkânlara üzüldüm. Ama güzel havada amaçsız ve telaşsız yürümek zevkliydi.
Dönüşte postaneye uğradım. Postanenin önündeki çamlar, insanların başlarına yapraklarında erittikleri karların damlalarını ara sıra ikram etmeleri ayrı bir ürpertiydi. Ürperti ama zevkliydi. Benzer damlalara Taş Han’ın önünden geçerken de maruz kaldım.
Yer altı dükkânlarının üstündeki ters şemsiyeler, içindeki kar sularını yavaş vavaş salıverirken seyirlerine doyum olmuyordu. Bunu ben süzme yoğurt yapılışına benzettim. Şöyle ki; eskiden annelerimiz ekşi yoğurdu temiz bir beyaz torbaya koyup yüksekçe bir yere asarlardı. Torbadaki yoğurt, ters şemsiyeler gibi suyunu yavaş yavaş salar, torbada kalan yoğurt, üstüne şeker dökülmüş gibi tatlanırdı.
Ama ben en çok eriyen kar sularının kaldırımla yol arasında nazlı nazlı akışını seyretmeyi doyamam. Ve onlara bakarken Pir Sultan Abdal’ın,
“Şu karşıki karlı dağı gördün mü?
Rüzgârını bulmuş eriyip gider.
Akan sularından ibret aldın mı?
Yüzünü yerlere sürüyüp gider” Dizelerini anımsarım…
Yetmiş dokuz yaşıma adım attığım şu günlerde kısa gezintimden keyif aldım. Bu yaşımda ve de bu mevsimde bana bu güzelliği yaşatan yüce rabbime teşekkürlerimle…