Dünya sağlığını tehdit eden, hayatı felç eden, insanları evlerine hapseden koronavirüs salgını, 21. yüzyılın küresel ölçekli en önemli gelişmesidir. Nitekim bu salgınının küresel ölçekli bir dönüşümü ve değişimi de kuşkusuz beraberinde getireceğikanaatindeyim. Hastalıklarla uluslararası alanda mücadele, insa n sağlığı,çevrenin korunması, yoksulluk, ekonomik,siyasi ve yönetsel açıdan birçok değişimin yaşanacağı bir sürece doğru gidilebileceğini görmekteyiz.
Bunlardan en dikkat çekeni, dünya düzenin değişeceğine dair olanları. Birçok uzman mevcut dünya düzeninin bir değişim baskısıyla karşı karşıya kalacağını ileri sürerek yeni bir dünya düzenin ortaya çıkacağını ileri sürmektedir. Elbette küresel ölçekli yeni bir sürecin içine gireceğimiz konusunda hiç kimsenin kuşkusu olmamalıdır. Ancak Korona sonrasında psikolojik ruh halinin bir parçası olarak dünya düzeni köklü bir değişimle karşı karşıya kalacaktır.
Bu süreçte akıllı ve öngörüye dayalı hazırlanan yönetsel plan ve projeler, sürecin kontrol edilmesi ve iyi yönetilmesi açısından hayati öneme sahiptir. Aksi halde süreç denetimsiz, gevşek ve kontrolsüz bırakılırsa kendi dinamiklerini üretecek ve sokakta hayat kendi düzenini inşa edecektir. Bu kapsamda; pandemi sürecinde özellikle sağlık alanında sağlık camiası ve bilimsel kurullar başta olmak üzere yazılı dokümanlarhazırlanarak güçlü bir arşiv bankası oluşturulmalıdır. Yazılı ve görsel basında her gün değişik bilim insanlarının aynı şeyleri tekrarlamaları yerine, enerjilerini uluslararası çapta bilimsel eser ve makaleler yayınlamak için harcamaları gerektiği kanaatindeyim.( Malum söz uçar, yazı kalır.) Hatta pandemi kapsamında topluma sunulacak uyarı ve talimatların belli periyotlarla bir sözcü kanalıyla iletilmesi de kanımca mümkündür.
Bu süreçte ülkeler ya kabuğuna çekilip başının çaresine bakacak ya da serbest dolaşım, dayanışma, işbirliği ve yardımlaşma kapsamında yeni bir küreselleşme sürecine girilecektir. Bu süreçtekuşkusuz iletişim ve entegrasyonu sağlayan Çokuluslu şirketler, dünya sahnesinde ulus devletlerden çok daha sonra görünmekle birlikte, günümüz uluslararası sistemini etkileyen ve yönlendiren aktörlerin başında gelecektir. Bilindiği üzereher kriz süreci aynı zamanda beraberinde yeni fırsatlar doğurmaktadır. Pandemi sürecini iyi yöneten ülkemizin Avrupa da ve dünyada oluşturduğu olumlu algı, Çin’e karşı oluşan nefret politikası da göz önüne alındığında, başta ekonomik olmak üzere bir çok alanda sıçrama yapmasına sebep olacak ve ülkemizi uluslararası alanda cazibe merkezi haline getirebilecektir.
Ülkelerin pandemi sürecinde oluşturduğu iyi ya da kötü bir algının, aynı zamanda ülkelerin kriz yönetsel karnesinide net ve sarih olarak ortaya koyduğunu görmekteyiz. Kanımca, ülkemizin bu süreci iyi yönetmesinin altında yatan gerçek,(Eksiklerimizin olmadığı anlamına gelmemekle birlikte )etkin bir sağlık sistemi ve sağlık ordusunun kurulmuş olmasıdır. Sağlık ordusunun şu an cephede ön safta canı ve kanı pahasına mücadele eden asker gibi savaş verdiğini bu sürecin kahramanları olduğunu biliyoruz.
Böylesine karmaşık kriz süreçlerini yönetmek, sıra dışı yol ve yöntemlerle yeni paradigmalar inşa etmeyi gerekli kılmaktadır. Tarım, sanayi, insan sağlığı, insan hakları, sosyal devlet anlayışı, teknoloji( Ki bu süreçte her işimizi teknoloji ile çözmüyor muyuz?) ve ekonomi gibi temel konular yeni düzenin kilometre taşlarını oluşturacakve bu alanlara daha çok yatırım yapılacaktır. Bununla birlikte dünya, etik ve insani değerlere karşı bakış açısını değiştirecek ve bütün insanlık kendisini sorgulayacaktır.
Toplumsal dayanışma, işbirliği ve yardımlaşmanın, tek vücut olmanın yanı sıra aile bağlarının ne kadar güçlü olmasının gerekli ve önemli olduğu yeni dünya düzeninde bir kez daha anlaşılacaktır. Böylesine sıkıntılı ve zor olan bir süreci yönetmenin hiç de kolay olmadığını kabul etmek zorundayız. Ülke olarak yeni duruma uygun vizyon ve misyonumuzu güncelleme gereği hasıl olmuştur. Yeni durumun parametreleri ile yeni bir bakış açısıyla sürecievleviyetle insan odaklı etkin biçimde yönetmek kamu yararı ve kamu düzeni için gerekli hale gelmiştir. Büyük meseleler ancak küçük parçalara ayrılarak çözülebilir. Ülkemiz, mevcut kapasitesini en verimli şekilde kullanarak kriz yönetim sürecinde geleceği daha iyi şekillendirebilmek adına kısa, orta ve uzun vadeli öngörülebilir planlar yapmak zorundadır. Gelecekte daha güçlü, mutlu, barışçıl ve huzurlu bir toplum olmanın yolu, bu günden geleceği yönetmekle mümkün olacaktır.
Devletler, ya yeni sisteme intibak edecek, ya sisteme karşı gelecek ya da sistemin nimetlerinden yararlanmak için çaba sarf edecektir.
Korona sonrası dünya düzeninin yenisiyle yer değiştirmesi için korona salgının mevcut güç dağılımında bir değişim ortaya çıkarması, buna paralel olarak ekonomik yapının ve yapıyı kontrol edecek aktör /aktörlerin çalışma mekanizmalarında değişime neden olacak yapısal ve hukuksal düzenlemeleri gerçekleştirmesi ve yeni normlar ekseninde yeni dünya düzeni oluşturabilmesi mümkün olabilecektir.
Mevcut dünya düzeninin güçler dağılımı açısından Amerikan üstünlüğüne dayalı olmadığı artık görülmektedir. Bu vesileyle ABD ile Avrupa Birliği ülkeleriningüç statüsünde bir değişiklik olacağı; Rusya, Çin gibi aktörlerin de henüz süper güç statüsüne ulaşıp ulaşmadığı önümüzdeki süreçte daha iyi anlaşılabilecektir.
ABD ve AB ülkeleri salgın sürecinde yönetsel açıdan sınıfta kalmıştır. Bu beceriksizlik nedeniyle başta İngiltere ve İspanya olmak üzere salgından dolayı iki yüz bine yakın insan hayatını kaybetmiştir. Elbette bu kötü yönetimin faturası olarak söz konusu ülkelerde siyasi istikrarsızlık ve yönetsel değişiklikler olabileceği uzak bir ihtimal değildir.
Sonuç olarak, gündelik yaşamın değişiminden tutunda sosyalleşme süreçlerimize kadar, devletin fonksiyonlarının değişimi de dahil olmak üzere; özgürlük, ekonomi, tarım, sanayii, demokrasi ve milliyetçilik gibi birçok olgunun yeni düzen içinde şekillenebileceği değerlendirilmektedir.
16.05.2020
Sağlıcakla kalın..