Sevgili dostum,
Sana bugüne kadar genel konularda mektuplar yazdım. Hayatta yaşadıklarımıza dair ve yaşamamız gereken şeyler konusunda. Bu mektupları yazma sırasında gördüm ki, ikimizde kitap okuma tutkunu ve aynı zamanda edebiyat delisiyiz. Sana yazacağım hayata dair mektuplara devam ederken okuduğum kitaplar ve yazarları da değerlendiren mektuplar yazarak yazar dostlarımızı genç nesillerin ve okurlarımızın da tanımasını istedim.
Sevgili dostum,
Mustafa Uçurum’u yaklaşık olarak 35 yıla yakın zamandır tanırım. Hem hemşerimiz, hem uzaktan eniştemiz olması, en önemlisi de ilimizin de edebiyat delisi yazar olmamızdan dolayı tanırım. Takdir ederim.1995 yılından bu yana dergiler yayınlar. Zaten kendisi de Türkçe’ye gerçekten deli olacak kadar gönül vermiş sadece okulda değil hayatın her alanında Türkçe ile yatıp kalkan Tokat sevdalısı bir yazar dostumuzdur. Şairdir. Duygusaldır. İnsana tepeden bakma. . Ruh hali yüzüne yansır. İnsanları şiir gibi, roman gibi deneme gibi sever. Öğrencileri çocuklarıdır. Kitapları ise ruhudur adeta.
Sevgili dostum,
Mustafa Uçurum geçen aylarda “Uçurum’da bir gömü” adında bir öykü kitabı yayınladı. Ramazan bayramında ilk baskısı Kurban bayramında 2. Baskısı yayınlanan bu kitabı iki bayram arası sevinciyle karşıladı okuru ve yazarı. En güzel iki bayram hediyesi oldu. İlk baskıyı okumaya yetişemedik ama üçüncü baskı çıkmadan ikinci baskıyı okumak nasip oldu.
Sevgili dostum,
30 ayrı hikaye bizi daldan dala, şehirden şehire, insandan insana nehir gibi sürükledi. Kah gülerek kah duygulanarak, kah geçmişin saçma uygulamalarına tebessüm ederek okudum. Domatesinde anarşisti olur mu demeyin. “Anarşist domates” esprisinin insanın başına neler açabileceği, “her söylediğin doğru olsun ama her doğruyu her zaman doğru söyleme” sözünün doğruluğunu daha iyi anladık. Mustafa Uçurum “Anarşist Domates” öyküsünde bunu güzel anlatmış.
Sevglli dostum,
Anne hasretini, vatan hasretini anneler olmazsa anneannelerin torunlarına nasıl anne şefkati ile kol kanat gerdiğini “Mayko” adli hikayesinde ibretle okuduk. “Anne gibi yar olmaz, anneanneler gibi sevda bulunmaz” sözünü daha iyi anladık.
Değerli dostum,
“Herkesin bir hikayesi vardır” derler ya, Mustafa Uçurum işte her hikayede bir insanın hikayesini anlatmış “Hüzzam” hikayesinde “erkek çocuğum” olacak sevinci ile “ oğlunuz zihinsel engelli olacak” hüznünü ve terkedilmeyi, annelerin eşleri terk etse de, çocuklarını asla terk etmediğini bu hikayede daha iyi anladık.
Sevgili dostum,
“Aslan yuvasından beli olur” diyen atalarımız ne güzel söylemiş. Mustafa Uçurum’un hikayelerinde memleketimiz Tokat’ı adeta yeniden geziyoruz. Meydan camisinde, Ali Paşa camisinde, Garipler Camisinde, Kanal Tokat’a iniyoruz. Sokaklarını arşınlıyoruz. Hikaye ve gezi yazısı birbirine aşık olmuş nerede ise Bu hikayede el ele gezerek bizi de gezdiriyorlar. Mustafa Uçurum’un memleket ve edebiyat aşkı bizi elimizden tutarak tutarak, “Gel seni Tokat’ı yeniden gezdireyim” diyor adeta.
Sevgili dostum,
30 hikayeyi 160 sayfaya sığdırmak özel emek ister . “Kırık Ahmet” hikayesini daha önce okumuştum. Yeniden severek okudum. Deli dediklerimiz veli, veli dediklerimiz aslında delidir. İyi ve dikkatli bakamayan insan bunu anlayamaz. Bunu bir kere daha anladık “Kırık Ahmet” hikayesinde.
Sevgili dostum,
“Selman” hikayesi ise bizi geçmişte yaşanan “ Eğitim” Şenlikleri” etkinliğinde şiir evine götürüyor. İnsanları kılık kıyafetine bakmadan değerlendirmenin en erdemli insanlık olduğunu hatırlatıyor Mustafa bize. Bazen kılık kıyafetine bakarak değe vermediğimiz insanların aslında bize güzel konuşmalar yapabileceğini ve şiir okuyabileceğini de çok güzel gösteriyor. Biz de bunu mektuplarımızda sana ve okurlarımıza defalarca anlattık değil mi? Senin de bu kitabı severek okuyacağına dostun olarak candan inanıyorum . Hatta ailene ve öğrencilerine okutacaksın. Güzel kitaplar hediye edilmeli, elden ele okunmalı . “Kitap hediye etme” kültürü olmayanlara biz kitaplar hediye ederek örnek olmalıyız.
Sevgili dostum,
“Üç vakte kadar” hikayesinde artık fa bakmanın da dijital olduğunu ince birer espri ile anlatıyor Mustafa bize. Fal bakmayı ti’ye alıyor. Mizah yapıyor. Gülümsetiyor insanı.
Sevgili dostum,
“Uçurum’da Bir Gömü” aslında Mustafa Uçurum’un gönlünde daha nice hikayeler romanlar, hikayeler ve şiirler gönülü olduğunu anlatıyor. Oğlu taze liseli Ahmet Berkay Uçurum’un da şiirler yazarak okuyarak ergenlik başında babasının boyunu geçmesinde de babasının bu içindeki hazinenin oğluna yansıması var . Bu hazineden okur olarak dost olarak bizde faydalanıyoruz. Tıpkı senden faydalandığımız gibi.
Sevgili dostum,
Bu kitabı okuduktan sonra ilerde tekrar okumak için kütüphanemize koyarken, sana da armağan edeceğiz. Bir tanesini de okuyup da Kütüphanede gençlere de okutması için Kütüphaneci Dilek Koç Kardeşimize sunduk. Okuru bol olsun. Güzel kitapları paylaşmak ne güzel bir duygu değil mi sevgili dostum. Dostlar böyle güzel kitapları paylaşmalı ki “oku “ emri yüreklerimize inerek ışık gibi çoğalarak Tüm Türk ve dünya gençlerini kucaklasın.
Bende seni edebiyat ve Uçurum’da Bir Gömü” deki hikayeler sıcaklığında kucaklıyorum. Dostluk ne güzel ne güzel.